1. | 2021-2 Cilt Tüm Dergi 2021-2 Vol Full Printed Journal Sayfa I |
2. | Kapak Cover Sayfa II |
3. | İçindekiler Contents Sayfa III |
ÖZGÜN ARAŞTIRMA | |
4. | Farklı yaş grubundaki bireylerin fizyolojik diş mobilitelerinin değerlendirilmesi Evaluation of physiological tooth mobility in different age groups Osman Fatih Arpağ, Muhammet Atılgan, Caner Öztürkdoi: 10.5505/yeditepe.2021.22043 Sayfalar 86 - 90 GİRİŞ ve AMAÇ: Fizyolojik diş mobilitesi, puberte ve menstruasyon sürecindeki hormonal aktivitelerden dolayı olumsuz etkilenmektedir. Bu çalışmadaki amacımız puberte ve adolesan dönemdeki bireylerin fizyolojik diş mobilitelerini değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamıza dâhil edilen 160 birey 9-14 yaş ve 18-25 yaş arası kadın ve erkek olmak üzere 4 farklı gruba ayrıldı. Bütün bireylerden plak indeksi, gingival indeks, cep derinliği ve Periotest ölçümleri elde edildi. Adolesan kadınlar için menstruasyon döngüsünün foliküler, ovulasyon ve luteal fazında ölçümler tekrar edildi. Periotest ölçümleri için 11, 21, 31 ve 41 numaraları dişler seçildi. Ölçümler her bir diş için üç kez tekrar edildi. BULGULAR: Tüm bireylerde dişlerden elde edilen ortalama Periotest değerleri fizyolojik mobilite sınırları içerisindeydi. Puberte ve adolesan grupları arasında plak indeksi, gingival indeks ve cep derinliği açısından istatistiksel bir fark gözlenmedi. (P=1.000) 11 ve 21 nolu dişlerin Periotest değerlerinin adolesan erkeklerde, adolesan kadın ve puberte dönemindeki erkeklere kıyasla düşük olduğu saptandı. (p<0.05) Puberte dönemindeki erkek ve kadın bireyler arasında ise mobilite değerleri açısından istatistiksel açıdan bir fark yoktu (p>0.05). Menstruasyon döngüsündeki bireylerin bireysel diş mobilitesinin üç fazda da benzer olduğu gözlendi (p>0.05). Yaş ve bireysel diş mobilitesi arasında negatif bir korelasyon saptandı (p<0.05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Farklı süreçlerde gelişen hormonal aktivitelerin bireysel diş mobilitesi üzerinde kesin olarak etkili olduğu söylenemez. Yaş ilerledikçe dişlerin hareketliliğinde azalma meydana gelmektedir. |
5. | Farklı teknikler kullanılarak fiberle güçlendirilen kompozit rezinlerin makaslama bağlanma dayanımının değerlendirilmesi The evaluation of shear bond strength of resin composite with different reinforcement techniques Burcu Oğlakçı, Duygu Tuncer, Derya Merve Halaçoğlu, Neslihan Arhundoi: 10.5505/yeditepe.2021.59489 Sayfalar 91 - 96 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, fiberle güçlendirilen kompozit rezinlerin dentine olan makaslama bağlanma dayanımını değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: 30 adet anonimize sağlam insan molar dişi kullanılmıştır. Dişlerin bukkal ve lingual yüzeyleri, düzgün bir dentin yüzeyi elde etmek için 120- ve 600- gritlik silikon karbid kağıtlarla standart smear tabakası elde etmek için su soğutması altında aşındırılmıştır. Ardından, fosforik asit ve adeziv sistem uygulanmıştır. Örnekler, kullanılan fiberin ve kompozit rezinin tipine göre rastgele 5 gruba ayrılmıştır (n=12). Grup FZ+PF: mikrohibrit kompozit rezin+polietilen fiber; Grup FZ: mikrohibrit kompozit; Grup EP: kısa fiberle güçlendirilen kompozit; Grup SR+PF: akışkan bulk fill kompozit+polietilen fiber; Grup SR: akışkan bulk fill kompozit. Kompozit rezinler, 3 mm çap ve 4 mm yükseklikte silindir şekilde silikon kalıplar kullanılarak bağlanmıştır. Örnekler, 24 saat distile suda bekletilmiş ve ardından 1mm/dk piston başlığı hızında universal test cihazı kullanılarak makaslama bağlanma dayanım testi uygulanmıştır. Kırık yüzeylerin başarısızlık analizi, 15x büyütmede stereomikroskopla incelenmiştir. Veriler, tek yönlü varyans analizi ve Tukey testi kullanılarak değerlendirilmiştir (p<0,05). BULGULAR: Grup SR (akışkan bulk fill kompozit), Grup SR+PF (akışkan bulk fill kompozit+polietilen fiber)’e kıyasla istatistiksel olarak daha yüksek makaslama bağlanma dayanımı göstermiştir(p<0,05). Diğer gruplar arasında istatistiksel olarak makaslama bağlanma dayanımı açısından fark görülmemiştir( p>0,05). Grup FZ (mikrohibrit kompozit), Grup EP (kısa fiberle güçlendirilen kompozit) ve Grup SR (akışkan bulk fill kompozit) karma tip başarısızlık gösterirken; Grup FZ+PF (mikrohibrit kompozit+polietilen fiber) ve Grup SR+PF (akışkan bulk fill kompozit+ polietilen fiber) adeziv tip başarısızlık göstermektedir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Akışkan bulk fill kompozit rezinin makaslama bağlanma dayanım değerleri, polietilen fiberle güçlendirilen akışkan bulk fill kompozitlere kıyasla daha yüksektir. |
6. | Sabit ortodontik tedavide beslenme değişikliği ve kilo kaybı Weight loss in fixed orthodontic treatment Refika Topaldoi: 10.5505/yeditepe.2021.07742 Sayfalar 97 - 101 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, sabit ortodontik tedavinin ilk ayında hastalarda meydana gelebilecek beslenme alışkanlıkları ve buna bağlı olarak kilo değişikliklerini değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma yaş ortalaması 23±1,5 olan 105 hasta (45 kadın, 60 erkek) ile yüz yüze araştırmacı tarafından yapılan bir anket çalışmasıdır. Çalışmada sabit ortodontik tedaviye başladıktan bir ay sonra kontrol seansında cinsiyet ve yaşa göre yeme alışkanlıklarının değişimi ve kilo kaybı ilişkisi değerlendirilmiştir. Analizlerde Fisher Exact ve Pearson Ki-kare testleri kullanılmıştır. BULGULAR: Sabit ortodontik tedavide (%82,1) bireyde yeme alışkanlığı değişmesi ile birlikte kilo kaybının gözlendiği ve istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir (p<0.001). Erkeklerde sabit ortodontik tedavide yeme alışkanlığını değişimi ile ortodontik tedavide kilo kaybı gözlenenler bireyler (%76,3) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha fazla olduğu gözlendi (p<0.001). Kadınlarda da sabit ortodontik tedavide yeme alışkanlığını değişimi ile ortodonti tedavide kilo kaybı gözlenen bireyler (%89,7) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha fazla olduğu gözlendi (p<0.001). TARTIŞMA ve SONUÇ: Sabit ortodontik tedavinin başlangıç ayında bireylerde yeme alışkanlıklarının değişimi ile birlikte kilo kaybı gerçekleşmektedir. |
7. | Ağız kanseri konusundaki YouTube videolarının değerlendirilmesi Evaluation of YouTube videos on oral cancer Nuray Bağcı, Kübra Taka, İlkay Pekerdoi: 10.5505/yeditepe.2021.38278 Sayfalar 102 - 107 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı YouTube’da Türkçe olarak bulunan ‘ağız kanseri’ konulu videoların içeriğini değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: YouTube videolarında ‘ağız kanseri’ kelimesi ile Türkçe olarak arama yapıldı ve iki araştırmacı tarafından tüm videolar incelendi. Videoların süresi, tarihi, görüntülenme, beğenme, beğenmeme sayıları ve yüklenme kaynakları kaydedildi. Videoların içeriğini değerlendirmek için ağız kanseri ile ilgili bazı kriterlerden yararlanıldı. Bu kriterlerin varlığına göre videolar arasında dört farklı yararlılık grubu oluşturuldu. Sürekli değişkenler Kruskall Wallis testi kullanılarak analiz edildi. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edildi. BULGULAR: Toplam 375 video bulundu. Bunların içerisinden bir kısmı çeşitli nedenlerle dışlandığı için 84’ü çalışmaya dahil edildi. Videoların süreleri 0,21-58,5 dakika, tarihleri ise 2011-2019 yılları arasında olduğu görüldü. Videoların yararlılık gruplarına göre dağılımı %6’sı yararlı değil, %55,9’u düşük düzeyde yararlı, %36,1’i orta düzeyde yaralı ve %6’sı yüksek düzeyde yararlı şeklindedir Videoların yüklenme kaynağına göre dağılımında, % 46,4’ü TV kanalları veya haber ajansları, % 41,7’si sağlık personeli veya kurumu ve % 11,9’u bireysel veya diğer kullanıcılar tarafından yüklendiği gözlendi. Video süresi, görüntülenme, beğenme ve beğenmeme ortalama sayıları ile yararlılık grubu ve yüklenme kaynağı arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. TARTIŞMA ve SONUÇ: YouTube’da yer alan videoların çoğunluğu az yararlıdır. Sağlık profesyonelleri, Youtube’a bilgilendirici videolar yükleyerek kullanıcıların doğru bilgiye ulaşmasına katkı sağlayabilirler. |
8. | Cam iyonomer esaslı güncel restoratif materyallerin sağlam dentine olan bağlanma dayanımlarının değerlendirilmesi Evaluation of shear bond strengths of glass ionomerbased restorative materıals to sound dentine Merve Yılmaz Güneş, Hakan Göktürk, Emine Şirin Karaarslandoi: 10.5505/yeditepe.2021.41961 Sayfalar 108 - 115 GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmamızın amacı cam iyonomer esaslı dolgu materyallerinin farklı adeziv sistemler kullanılarak termalsiklusla yaşlandırma sonrası sağlam dentine olan makaslama bağlanma dayanımlarını değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çürük, çatlak ve kırığa sahip olmayan 120 adet insan daimi 3. molar dişinin okluzal mineleri su soğutması altında elmas separe ile kesildi ve dentin yüzeyi açığa çıkarıldı. Cam iyonomer esaslı dört restoratif materyal; Cam Karbomer (GCP Dental, vianen, The Netherlands), Equia Forte (GC Corporation, Tokyo, Japan), Giomer (Beautifil-II, Shofu Inc., Kyoto, Japan), Photac-Fil Quick (3M, ESPE, USA) silindirik şeffaf kalıplar (4 mm çap × 4 mm yükseklik) yardımıyla dentine adeziv uygulanmaksızın, iki aşamalı bir self etch (Clearfil SE Bond) adeziv ve etch&rinse (Adper Single Bond) adeziv ile dentine yüzey ön işlemi yapıldıktan sonra uygulandı. 10 000 termal döngüyle yapay olarak yaşlandırılan örneklerin üniversal test cihazı kullanarak, makaslama bağlanma dayanımı değerleri belirlendi. BULGULAR: Bağlanma dayanımına ait değişkenlerden cam iyonomer esaslı restoratif materyallerin farklılığı bağlanma dayanımını anlamlı olarak etkilemiştir (p <0,05). Çalışmada en yüksek bağlanma dayanımı değeri giomer+self etch adeziv (13,64±5,81 MPa) grubuna, en düşük değer Cam Karbomer+ etch&rinse adeziv (1,49±0,71 MPa) grubuna aittir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Farklı adeziv sistemlerin YVCIS, Giomer, RMCIS’ın dentine bağlanma dayanımını geliştirdiği, Cam karbomer üzerinde olumlu etkisi olmadığı söylenebilir. |
9. | Gingivitis ve periodontitis hastalarında cerrahi olmayan periodontal tedavinin algılanan ağrı düzeyleri üzerine etkilerinin cinsiyetlere göre karşılaştırılması Comparison of the effects of non-surgical periodontal treatment on perceived pain levels in gingivitis and periodontitis patients by gender Fatma Uçan Yarkaç, Dilek Özkan Şen, Elif Öncüdoi: 10.5505/yeditepe.2021.31932 Sayfalar 116 - 122 GİRİŞ ve AMAÇ: Cerrahi olmayan periodontal tedavi hastalarda ağrıyla birlikte anksiyete ve strese neden olabilir. Hastaların ağrıyı ifade ediş şekilleri ve bireylerin ağrı algıları cinsiyetler arasında farklılık gösterir. Bu çalışmanın amacı, cerrahi olmayan periodontal tedavinin kadın ve erkek bireylerdeki ağrı algısı düzeyleri üzerine etkilerini değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 45’i kadın, 34’ü erkek toplam 79 birey dahil edildi. Bireylerin periodontal durumları plak indeks (Pİ), gingival indeks (Gİ), sondalamada kanama (SK) ve sondalanabilir cep derinliği (SCD) ölçümleriyle belirlendi. Hastaların anksiyete ve korku düzeyleri Modifiye Dental Anksiyete Skalası (MDAS) ve Dental Anksiyete ve Korku indeksi (IDAF-4C) ile ölçüldü. Cerrahi olmayan periodontal tedavi öncesi ve sonrası 1, 3 ve 7. günlerde hastaların ağrı algıları görsel analog skala ile belirlendi. BULGULAR: Kadın ve erkek bireylerdeki periodontal teşhiş, Gİ, Pİ, SKİ ve SCD ölçümleri kıyaslandığında gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmedi (p>0,05). MDAS ve IDAF-4C değerlendirildiğinde, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık görüldü (p<0,05). Kadın bireyler erkek bireylere kıyasla daha yüksek anksiyete skorlarına sahipti (p<0,05). Cerrahi olmayan periodontal tedavi sonrası ağrı algısı skorları her iki grupta benzer şekilde 1. gün artış gösterirken, 3 ve 7. günlerde ağrı algısında anlamlı bir azalma olduğu gözlendi (p<0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmanın sonuçları doğrultusunda kadınların anksiyete seviyelerinin daha yüksek olduğu ve cerrahi olmayan periodontal tedavinin kadın ve erkek bireylerde benzer bir ağrıya neden olduğu söylenebilir. Cinsiyet dental anksiyete üzerine önemli bir faktörken, ağrı algısını üzerine etkili bir faktör değildir. Cerrahi olmayan periodontal tedavilerde kadın bireylerin daha yüksek anksiyeteye sahip olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. |
10. | Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi hekimlerinin aydınlatılmış onam hakkındaki algı ve tutumları The perceptions and attitudes of Dentomaxillofacial radiologists towards informed consent Gülsün Akay, Melih Özdede, Özge Karadağdoi: 10.5505/yeditepe.2021.87004 Sayfalar 123 - 127 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi (ADÇR) hekimlerinin diş hekimliği radyoloji uygulamaları açısından aydınlatılmış onam hakkındaki algı ve tutumlarının değerlendirilmesidir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Ülkemizdeki ADÇR bölümlerinde çalışan araştırma görevlileri, uzman diş hekimleri ve öğretim üyeleri, elektronik posta yoluyla anket çalışmasına davet edildi. Katılımcılar, demografik bilgilerini (yaş, cinsiyet, mesleki tecrübe, unvan, çalışılan kurum) ve aydınlatılmış onam ile ilgili soruları cevapladı. Ankete katılanların, anket soruları hakkındaki görüşlerinin değerlendirilmesinde Pearson ki-kare ve Fisher’ın tam olasılık testleri kullanıldı. BULGULAR: Çalışmaya 34 erkek (%35,1) ve 63 kadın (%64,9) hekim dâhil olmuştur. Katılımcıların %87,6’sı dental radyoloji kliniklerinde aydınlatılmış onam alınması gerektiğini belirtmiş, %72,2’sinin işlem öncesinde onam aldığı tespit edilmiştir. Hekimlerin %61,9’u, hastalara radyasyon hakkında bilgi vermediğini ifade etmiştir. Aydınlatılmış onam alınmasına gerek olmadığını düşünen erkek katılımcılarının oranının, kadınlara göre yüksek olması istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Üniversitede çalışan katılımcıların büyük çoğunluğu (%79,2) hastalardan onam alırken, özel kurumda ve Ağız, Diş Sağlığı Merkezi’nde çalışan hekimlerin yaklaşık yarısı onam aldığını belirtmişlerdir (p<0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışma, ülkemizde çalışan ADÇR hekimlerinin çoğunun, dental radyografi işlemleri öncesinde aydınlatılmış onam aldığını ve bu konuda sorumluluklarının olduğunu düşündüklerini göstermiştir. Bununla birlikte, hekimlerin büyük bölümünün hastalara radyasyon hakkında bilgi vermedikleri tespit edilmiştir. |
11. | Konik ışınlı bilgisayarlı tomografi kullanarak dişli hastalarda maksiller sinüs anatomisinin morfometrik analizi: bir cinsiyet değerlendirme çalışması Morphometric analyses of maxillary sinus anatomy in dentate patients using cone beam computed tomography: a gender assessment study Güldane Mağat, Selçuk Hakbilen, Sevgi Ozcandoi: 10.5505/yeditepe.2021.42103 Sayfalar 128 - 132 GİRİŞ ve AMAÇ: Cinsiyet tanımlaması klasik bir adli prosedürdür ve ölüm sonrası profil oluşturulmasında önemli bir adımdır. Bu çalışmanın amacı konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) taramaları ile elde edilen maksiller sinüs (MS) ölçümlerini kullanarak bireylerin cinsiyetini belirlemek ve bu ölçümlerin doğruluğunu araştırmaktır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada 20 ila 41 yaşları arasında tam dişli 207 bireyin (81 erkek ve 126 kadın) toplam 414 MS’si değerlendirildi. KIBT kullanılarak MS’nin uzunluğu (iç duvar), genişliği ve yüksekliği ölçüldü. Tanımlayıcı istatistikler, Mann Whitney-U testi ve diskriminant fonksiyon analizi kullanıldı. Tüm analizlerde, p<0.05'ten küçük değerler istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. BULGULAR: Sol üst MS yüksekliğinde erkekler ve kadınlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulundu (p<0.05). Ancak, her iki taraftaki diğer MS ölçümlerinde erkekler ve kadınlar arasında anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Ek olarak, diskriminant fonksiyon analizi, MS yüksekliğinin cinsiyet gruplarının farklılaşmasındaki en önemli değişken olduğunu gösterdi. Cinsiyet değerlendirmesinin doğruluk oranı kadınlarda %53,8, erkeklerde %65,5 olarak bulundu. TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmanın sonucunda, sol MS yüksekliğinin cinsiyetler arasında anatomik olarak değişkenlik gösterdiği bulunmuştur. KIBT taraması MS’nin değerlendirilmesinde yararlı bir araçtır. |
12. | Mandibulanın cerrahi olarak saatin tersi yönünde rotasyonundan sonra posterior açılı kondil üzerinde oluşan streslerin değerlendirilmesi Evaluation of stress distribution on the posterior angled condyle after surgically counter-clockwise rotation of the mandible Sevim Çakıltaş, Özge Doğanay, Nükhet Kütükdoi: 10.5505/yeditepe.2021.43827 Sayfalar 133 - 138 GİRİŞ ve AMAÇ: Ortognatik cerrahide yaygın olarak kullanılan sagittal split osteotomi (SSO) tekniği ile mandibulanın saatin tersi yönünde rotasyonu ve ilerletilmesi sonrası posterior açılı kondil üzerindeki streslerin ‘Sonlu Eleman Analizi’ (SEA) metodu ile incelenmesi ve 5 farklı mandibuler ilerletme modeli oluşturularak kondilde meydana gelen stres alanlarının, stabilite ve relaps problemlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamızda anterior açık kapanışı olan bir hastanın bilgisayarlı tomografi görüntüsü kullanılarak mandibula modeli oluşturulmuştur. Mandibula modeli üzerinde çift taraflı sagittal split osteotomi yapılarak 5 ve 10 mm ilerletme ve saatin tersi yönünde hareket işlemleri, ayrıca ilerletme sonrasında kemik segmentlerinin pasif ya da aktif fiksasyonu yapılarak 5 farklı kombinasyon oluşturulmuştur. Posterior açılı mandibuler kondil üzerine gelen baskı, gerilim ve Von Mises stresleri SEA metodu ile değerlendirilmiştir. BULGULAR: Mandibuler kondilde stres yoğunluğu mandibulanın ilerletme miktarına ve fiksasyon tekniğine göre değişmektedir. İlerletme miktarı arttıkça kondilin posterioru ve lateralinde stres miktarı artmaktadır. Fiksasyon aşamasında kondilin posterior açılanması gelen stres miktarını ve yoğunluğunu arttırmaktadır. Mandibuler ilerletmeden sonra gonial açıda görülen değişiklikler Model 2 (124.420) > Model 4 (125.610) > Model 3 (128.350) > Model 5 (129.300) şeklindedir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Mandibuler ilerletme ve saatin tersi yönünde rotasyon yaptırılan olgularda, mandibuler ilerletme miktarı arttıkça kondilin üzerine gelen stres miktarı artmaktadır. Mandibuler kondilin fiksasyon sırasında orijinal pozisyonunu korunmaması ve posteriora açılanması ile üzerine gelen stres miktarı daha da artmaktadır. Bu durumlarda gözlenen stres artışı relapsa neden olabilmektedir. |
DERLEME | |
13. | Biyoaktif kompozit rezinler Bioactive resin composites Behiye Esra Özdemir, Çiğdem Çelikdoi: 10.5505/yeditepe.2021.63325 Sayfalar 139 - 147 Günümüzde, kompozit rezinler, estetik özellikleri nedeniyle yaygın olarak kullanılan restoratif materyallerdir. Bununla birlikte; polimerizasyon büzülmesi, kenar sızıntısı, renklenme ve sekonder çürük, kompozit rezinlerin en önemli başarısızlık sebepleri arasında yer almaktadır. Bu olumsuzlukların üstesinden gelmek için, remineralizasyon potansiyeline sahip, antimikrobiyal maddeler içeren yeni bioaktif materyallerin geliştirilmesiyle ilgili pek çok çalışma yapılmaktadır. Bu araştırmalar, demineralizasyonun azaltılması, sekonder çürüklerin engellenmesi, asitlerin nötralize edilmesi, biyofilm oluşumu ve asit üretiminin baskılanması, tersiyer dentin oluşumunun sağlanması ve pulpanın korunması konusunda umut verici sonuçlara sahiptir. |
14. | Apikal periodontitis ve sistemik hastalıklar ilişkisi The relationship between apical periodontitis and systemic diseases Beliz Özel, Güher Barut, Rabia Figen Kaptandoi: 10.5505/yeditepe.2021.98698 Sayfalar 148 - 153 Sistemik hastalıklar ile endodontik enfeksiyonlar arasındaki ilişki günümüze kadar birçok çalışmada incelenmiştir. Yapılan çalışmalarda; ağız içinde bulunan tedavi edilmemiş, uzun süreli kronik inflamasyon varlığının, sistemik enflamasyonu etkileyerek, uzun dönemde sistemik hastalıkların gelişimine sebep olabileceği bildirilmektedir. Kronik enflamasyonun mikrobiyolojik ve immünolojik altyapısı, onun çeşitli sistemik hastalıkların patogenezinde rol oynayabileceği görüşünü desteklemektedir. Tedavi edilmemiş ve uzun süredir ağız içinde bulunan kronik enflamasyonun ve enfekte kök kanallarının sistemik hastalık oluşumuna olan etkisi, klinisyenlerin teşhis ve tedavi planlamasında büyük önem taşımaktadır. Bu derlemede, kardiyovasküler hastalıklar, karaciğer hastalıkları, kanama bozuklukları ve solunum yolu rahatsızlıkları ile kronik endodontik enfeksiyonlar arasındaki ilişki incelenmiştir. |