ISSN 1307-8593 | E-ISSN 2458-9586
7tepe Klinik Dergisi - Yeditepe J Dent: 17 (1)
Cilt: 17  Sayı: 1 - 2021
1. 
2021-1 Cilt Tüm Dergi
2021-1 Vol Full Printed Journal

Sayfa I

2. 
Kapak
Cover

Sayfalar II - III

3. 
İçindekiler
Contents

Sayfa IV

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
4. 
Kamuflaj tedavisi veya ortognatik cerrahi sonrası yüz profil algısının farklı gruplarda değerlendirilmesi
Evaluation of facial profile perception of different groups after camouflage or orthognatic surgery
Hanife Nuray Yılmaz, Gülden Karabiber, Elvan Önem Özbilen
doi: 10.5505/yeditepe.2021.63549  Sayfalar 3 - 8
GİRİŞ ve AMAÇ: Hafif ve orta şiddetli Sınıf II ve III dişsel/iskeletsel bozukluklar dental kamuflaj veya ortognatik cerrahi ile tedavi edilmektedir. Çalışmamızın amacı, tedavi seçiminde yardımcı olması için farklı grupların Sınıf II ve III iskeletsel maloklüzyonda kamuflaj ve ortognatik cerrahi sonrası profil algısını değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Dental kamuflaj ile tedavi edilmiş Sınıf II kadın ve erkek, Sınıf III kadın ve erkek hastaların başlangıç, tedavi sonrası profil resimleri ve başlangıç profilleri üzerinde Nemoceph (Nemotec, Version 6.0, Madrid, Spain) yazılımı ile hazırlanan ortognatik cerrahi simülasyonu sonrası profil resimleri silüete dönüştürülerek, ikili gruplar şeklinde karşılaştırıldığı anketler 30 ortodontist, 30 plastik cerrah ve 30 meslekten olmayan bireylere (MOB) uygulanmıştır.
BULGULAR: Ortodontist, plastik cerrah ve MOB neredeyse aynı profilleri seçerken, tercih etme yüzdeleri farklıydı. Cerrahlar ve ortodontistler arasında hiçbir fark görülmezken, MOB’ın ortognatik cerrahiyi seçme oranı profesyonellerden daha azdır. Her ne kadar kamuflaj ve ortognatik cerrahi simülasyonu başlangıca göre daha fazla tercih edilmiş olsa da, ortognatik cerrahi seçim oranı kamuflaj tedavisinden daha yüksektir. Seçimler sırası ile şu şekildedir: Ortognatik cerrahi, kamuflaj tedavisi, başlangıç profili.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Ortodontist ve plastik cerrahlar ortognatik cerrahi sonrası profilleri kamuflaj sonrası profillere tercih etmişlerdir. Bununla birlikte, MOB için seçim aynı yönde olsa da aradaki fark aynı oranda önemli çıkmamıştır. Bu nedenle cerrahi seçeneğinin riskleri ve kazanımları hastaya detaylı bir şekilde anlatılmalı ve tedavi planı hastanın tercihine göre belirlenmelidir.

5. 
Diş hekimliği fakültesi öğrencilerinin çapraz enfeksiyon kontrolü, bilgi ve farkındalıklarının değerlendirilmesi
Evaluation of knowledge and awareness of infection control among dental students
Nourtzan Kechagia, Sanaz Sadry
doi: 10.5505/yeditepe.2021.69926  Sayfalar 9 - 15
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı İstanbul Aydın Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğrencilerinin çapraz enfeksiyon kontrolü konusundaki bilgi, tutum ve davranışlarının değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışma 2018-2019 Güz ve Bahar Dönemi üçüncü, dördüncü ve beşinci sınıf öğrencilerine düzenlenmiştir. Öğrencilerin anket sorularına verdikleri cevaplar doğrultusunda enfeksiyon kontrolü bilinci ve farkındalığı ölçmek, bu konudaki yetkinliklerini değerlendirmek hedeflenmiştir. Çalışmaya katılanlardan bir kısmı çoktan seçmeli, bir kısmı iki seçenekten oluşan soruları yanıtlamaları istenmiştir. Anketlerin değerlendirilmesinde ki-kare ve Fisher Exact testi kullanılmıştır. Bütün analizlerde p ˂ 0.05 anlamlı kabul edilmiştir.
BULGULAR: Toplam 164 öğrencinin katıldığı bu çalışmada HBV aşısı olan toplam öğrenci sayısı 150 (%91,5), tetanos aşısı olan toplam öğrenci sayısı ise 130’dur (%80,2). Kadınlarda bu oranlar (HBV %90,9, tetanos %79,4) erkeklerden (HBV %60, tetanos %53) daha fazla bulunmuştur. Öğrencilerin %93,9’u hasta tedavisi boyunca eldiven taktığını, %97,6’sı iki hasta arasında eldiven değiştirdiğini, %87,2’si hasta tedavisi boyunca maske kullandığını, %70,1 iki hasta arasında maske değiştirdiğini, %91’i iki hasta arası koltuk ve klinik dezenfeksiyonu yaptığını belirtmiştir. Hasta muayenesi sonrası el yıkama alışkanlığı geliştiren öğrenci oranı %82,9 olarak bulunmasına rağmen, eldiven takmadan önce el yıkama oranı %29,3 olarak düşük bulunmuştur ve sınıf dağılımına göre 3. Sınıflarca %44 oranında her zaman yapılmakta olup istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0.05). Hasta tedavisi boyunca koruyucu siper kullanımı %21,3 oranında düşük bulunmuştur (p=0.028).
TARTIŞMA ve SONUÇ: İstanbul Aydın Üniversitesi Diş Hekimliği fakültesi öğrencilerinin çapraz enfeksiyon kontrolünde zayıf bir farkındalık gösterdiğini, ancak kabul edilebilir bir tutum ve bilgi düzeyine sahip olduklarını göstermiştir. Bu nedenle, enfeksiyon kontrol izolasyonu ve önlemi konusunda eğitim atölyeleri ve enfeksiyon kontrol politikalarına uyumu sağlamak için gerekli tesisler ayarlanabilir.

6. 
Er: YAG lazer ya da geleneksel yöntem ile hazırlanmış sınıf V kavitelerde akışkan kompozitlerin kenar uyumlarının araştırılması
Assessment of the marginal microleakage of flowable composites in class V cavities prepared by Er: YAG laser and high-speed bur
Nilüfer Üstün, Yeliz Güven, Asiye Nur Dinçer, Elif Bahar Tuna, Emre Özel
doi: 10.5505/yeditepe.2021.50469  Sayfalar 16 - 22
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, Er: YAG lazer ya da yüksek hızlı döner aletler ile kavite hazırlığı yapılan ve üç farklı akışkan kompozit materyali kullanılarak gerçekleştirilen sınıf V restorasyonlarda kenar mikrosızıntılarının incelenmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu in-vitro çalışmada, toplam 33 adet üçüncü büyük azı dişlerinin bukkal ve lingual yüzeylerinde Er: YAG lazer ya da frez kullanılarak sınıf V kaviteler hazırlanan örnekler altı gruba (n=11) ayrıldı ve üretici firmanın talimatlarına uygun olarak üç farklı akışkan kompozit ile restore edildi. Grup 1: Lazer ile hazırlık (lh)+Estelite Flow Quick High flow (EF); Grup 2: lh+G-aenial Flo (GF); Grup 3: lp+Herculite XRV Ultra Akış (HF); Grup 4: Frez ile hazırlık (fh)+EF; Grup 5: fh+GF; Grup 6: fh+HF. Isısal çevrim uygulanmasının ardından örnekler %0,5 metilen mavisi solüsyonunda 24 saat süresince bekletildi. Boya penetrasyonu sonucu oluşan mikrosızıntı, stereomikroskop altında x40 büyütme ile incelendi. Verilerin analizinde Kruskal Wallis ve Mann-Whitney U testleri kullanıldı (p<0,05).
BULGULAR: Grup 3’te oluşan mikrosızıntı düzeyi grup 2’ye göre istatistiksel açıdan anlamlı derecede düşük bulunurken (p: 0,042), diğer gruplar arasındaki mikrosızıntı düzeylerinde anlamlı bir farklılık saptanmadı. Gruplardaki gingival ve oklüzal yüzeyler karşılaştırıldığında mikrosızıntı düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı (p<0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sınıf V kavite hazırlığında yüksek hızlı döner alet ya da Er: YAG lazer uygulaması ve bu kavitelerin restorasyonlarında farklı akışkan kompozit materyallerinin kullanılması, oklüzal ve gingival kenarlarda oluşan mikrosızıntı düzeyini etkilememektedir.

7. 
Hareketli protez kullanan hastaların oral hijyen alışkanlıkları ve oral mukozal lezyonlarla ilişkisi
Oral hygiene habits and relation with oral mucosal lesions of patients using removable dentures
Fatma Yüce, Melek Taşsöker, Sevgi Özcan
doi: 10.5505/yeditepe.2021.24855  Sayfalar 23 - 29
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı hareketli protez kullanan hastalarda görülen protezle ilişkili oral mukozal lezyonların (POML) sıklığı ve tiplerini belirlemek; yaş, cinsiyet, eğitim durumu, sistemik hastalık varlığı, sigara kullanımı, protez tipi, gece protez kullanımı ve oral hijyen durumu ile POML arasındaki ilişkiyi saptamaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmamız anket ve klinik muayene olmak üzere iki aşamadan oluşmaktadır. Anket formunda hastanın yaş, cinsiyet, sistemik hastalık varlığı, eğitim düzeyi, sigara kullanımı, diş hekimi ziyaret sıklığı, gece protez kullanım alışkanlığı, protez günlük bakım alışkanlığı ve protez kullanım süresi kayıt altına alınmıştır. Klinik muayenede POML varlığı (epulis fissuratum, protez stomatiti, mesnetsiz kret, travmatik fibrom, psödomembranöz kandidiyazis, angular şelitis, friksiyon keratozu, travmatik ülser) ve lokalizasyonu kaydedilmiştir. Çalışmadaki tüm parametreler için tanımlayıcı istatistikler hesaplanmıştır. Kategorik değişkenler arası ilişkilerin saptanmasında ki-kare testi kullanılmış olup, p<0,05 seviyesinde anlamlı kabul edilmiştir.
BULGULAR: Çalışmaya dahil edilen 133 bireyin yaş ortalaması 62,41 (41-88) yıldır. Değerlendirilen 227 parça protez bölgesinden 95’inde POML saptanmıştır (%41,8). Hastalarda en sık gözlenen POML protez stomatitidir (%50,5). Protez kullanım süresi, protez temizleme sıklığı, gece protez kullanımı ve sigara alışkanlığı ile POML arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmıştır (p<0,05). Eğitim seviyesi, sistemik hastalık varlığı, protezin tipi ve lokalizasyonu, protez temizleme ajanı ile POML arasında ilişki bulunmamıştır (p>0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Protezlerin günlük kullanım süresinin düzenlenmesi ve rutin oral hijyen alışkanlıklarıyla protezle ilişkili gelişen oral lezyonların azaltılması sağlanabilir.

8. 
Çocuklarda çürük dişlerin bir renkli kompomer ile restore edilmesinden sonra tükürükteki oksidatif stres ve antioksidan seviyelerde meydana gelen değişikliklerin değerlendirilmesi
Evaluation of changes in salivary oxidative stress and antioxidant levels after restored with a color compomer of caries teeth in children
Çiğdem Güler, Aysun Bay Karabulut, Veli Alper Görgen, Dilek Güneş
doi: 10.5505/yeditepe.2021.19870  Sayfalar 30 - 35
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, çocuklarda çürük dişlerin bir renkli kompomer ile restore edilmesinden sonra tükürükteki oksidatif stres ve antioksidan seviyelerde meydana gelen değişikliklerin değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma yaşları 8-12 yıl (ortalama 8,9±1,3 yıl) arasında değişen 40 çocuk (20 erkek, 20 kız) üzerinde yürütülmüştür. Çalışmada kontrol grupları (çürüksüz kız ve çürüksüz erkek) ve çalışma grupları (çürüklü kız ve çürüklü erkek) oluşturulmuştur (n=10). Çürük dişler bir renkli kompomer materyali ile restore edilmiştir. Restorasyonların değerlendirilmesinde Modifiye Ryge kriterleri (USPHS kriterleri) kullanılmıştır. Tükürük total antioksidan seviyesi (TAS), total oksidan seviyesi (TOS) ve 8-Hidroksi-2’-deoksiguanizin seviyesi (8- OHdG) üç farklı zamanda [tedavi öncesi (T1), tedavi sonrası 1 ay (T2) ve 3 ay (T3)] değerlendirilmiştir. Tüm veriler istatistiksel olarak analiz edilmiştir.
BULGULAR: Tüm renkli kompomerler 1 ve 3 ay kontrollerinde USPHS kriterleri açısından Alpha skoru sergilemiştir. Kontrol gruplarında tükürük TOS, TAS ve 8-OHdG değerleri erkeklerde kızlardan daha yüksek bulunsa bile, farklılık istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur (p>0,05). Çürük varlığında tüm parametrelerde artış tespit edilmiştir. Çalışma gruplarında tükürük TOS, TAS ve 8-OHdG değerlerinde meydana gelen değişim istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Tükürük TOS, TAS ve 8-OHdG değerleri çürük varlığında artmıştır. Çürük dişlerin renkli kompomer ile restorasyonundan sonra bile parametreler yüksek bulunmuştur.

9. 
Üst çene yetersizliği tedavisinde kullanılan farklı iki yöntemin üst hava yolu gelişimine etkisinin incelenmesi: Bir sefalometrik analiz çalışması
Investigation of the effect of two different methods used in the treatment of maxillary insufficiency on upper airway development: A cephalometric analysis study
Semiha Arslan, Yasemin Nur Korkmaz
doi: 10.5505/yeditepe.2021.14632  Sayfalar 36 - 42
GİRİŞ ve AMAÇ: Maksiller yetersizliğe sahip olan hastalarda hızlı üst çene genişletmesi sonrasında yüz maskesi tedavisi uygulanabilmektedir. Bu çalışmanın amacı, alt-RAMEC protokolü ile tedavi edilen hastalarla konvansiyonel olarak tedavi edilen Sınıf III eğilimli hastaların üst havayolu gelişimlerinin değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Sınıf III malokluzyona sahip 29 hasta, konvansiyonel hızlı üst genişletme protokolü ve sonrasında yüz maskesi uygulanarak tedavi edilen (HÜÇG-YM) ile Alt-RAMEC protokolü ve sonrasında yüz maskesi uygulanarak tedavi edilen (Alt-RAMEC HÜÇG-YM) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Hastaların tedavi öncesi (T0) ve tedavi sonrası (T1) sefalometrik röntgen kayıtları üzerinde ölçüm yapıldı. Sefalometrik değişkenler, eşleştirilmiş t-testi ve Student'ın t-testi kullanılarak değerlendirildi.
BULGULAR: HÜÇG-YM ve Alt-RAMEC HÜÇG-YM grupları birbirleriyle karşılaştırıldığında hava yolu değerlendirmesinde T0 ve T1 fazları arasında PAS, SPAS, MAS, IAS ve EAS değerlerinde anlamlı bir değişiklik bulunmadı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Alt-RAMEC HÜÇG-YM ile HÜÇG-YM grupları arasında faringeal hava yolu gelişimleri açısından farklılık görülmedi.

10. 
Aljinatın nem dengesinin korunmasında yeni bir yöntem
A new method in protection of moisture balance of alginate
Gözde Memişoğlu, Çağlar Bilmenoğlu
doi: 10.5505/yeditepe.2021.45722  Sayfalar 43 - 48
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı hidrofobik ortamda bekletilen aljinatın farklı zaman aralıklarında boyutsal değişimini değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Fabrikasyon olarak üretilmiş dişsiz bir üst çene modeli master model olarak seçilmiş, üzerine ölçü malzemesine standart kalınlık sağlanabilecek şekilde mum yerleştirilip, delikli akrilik kaşık üretilmiştir. Her grup için 10’ar kez aljinat ile ölçü alınmıştır. Alınan aljinat ölçüler 4 farklı ortam (kuru ortamda, su içerisinde, yağ içerisinde ve nemlendirilmiş bir kağıt havlu ile birlikte vakumlu bir poşet içerisinde) içerisinde 72 saat bekletilmiştir. Her grup için 10, toplamda 40 ölçü alınmıştır. 0., 1., 3., 6., 12., 24., 48. ve 72. saatlerde ağız dışı tarayıcı ile ölçüler dijitalize edilmiş ve yine dijitalize edilen master model ile yüzey çakıştırması yapılmıştır. Ölçümler 3’er kez tekrarlanmış ve master modelden sapma değerlerinin ortalaması alınmıştır. Klinik şartları taklit etmek için ölçü 2kg basınç altında 3dk bekletilmiş daha sonra da su altında yıkanmıştır.
BULGULAR: Shapiro-Wilk testi sonucu verilerin normal dağıldığı belirlenmiştir. Gruplar arası farkın anlamlı olup olmadığı Ancova ile değerlendirilmiştir. Bütün saat aralıklarında nemli ortamda ve yağ içerisinde bekletilen aljinatlar arasında anlamlı bir fark bulunmazken, su ve kuru ortamda bekletilen aljinatların nemli ortamda bekletilenlere göre anlamlı derecede boyutsal değişim gösterdiği görülmüştür. (p>0,05). 72. saat sonunda yağ, nem, su ve kuru ortamda bekletilen aljinatların değişim miktarları oransal olarak sırasıyla 2.521; 2.096; 10.553; 27.776 olarak belirlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Aljinatın boyutsal değişimi hem zamana hem de saklandığı koşula bağlıdır. Aljinatın yağ içerisinde bekletilmesi döküm öncesi süresinin arttırılmasında yeni bir yöntem olarak göz önünde bulundurabilir.

11. 
Türkiye'deki diş hekimlerinin posterior kompozit uygulama eğitimleri ve adeziv tercihleri
Education on posterior resin compositepractice and adhesive choices of dentists in Turkey
Özlem Erçin, Begüm Berkmen, Neslihan Arhun
doi: 10.5505/yeditepe.2021.42204  Sayfalar 49 - 53
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, Türkiye'deki diş hekimlerinin posterior kompozit uygulama eğitim ve adeziv materyal tercihlerini değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Elektronik anket, Türk Diş Hekimliği Birliği'ne (TDB) elektronik posta adresi kayıtlı olan bütün diş hekimlerine gönderilmiştir. Sorular, herhangi bir kişisel veri içermemektedir. Anket; cinsiyet, tecrübe, sektör, lisans eğitimi sırasında posterior kompozit uygulama eğitimi alma/almama, mezuniyet sonrasında kompozit eğitimine katılma/katılmama ve kompozit rezin dolguların altına kullanılan adeziv materyaller ile ilgili sorular içermektedir. Toplanılan verilen istatistiksel olarak analiz edilmiştir.
BULGULAR: Çalışmaya toplamda 1211 diş hekimi [678 erkek (%56); 533 kadın (%44)] katılmıştır. Katılımcılarının büyük bir çoğunluğu [%81,8 (n=990)] özel sektörde çalışmaktadır. Anket çalışmamıza katılan diş hekimlerinin %71'i (n=860) lisans eğitimi sırasında posterior kompozit eğitimi almışken, eğitim almayan hekimlerin %62,4'ü (n=219) mezuniyet sonrasında eğitime katılmıştır. Kompozit rezin dolguların altına adeziv olarak etch&rinse, self-etch veya herhangi birini tercih etme yüzdeleri sırasıyla; %32,8 (n=397), %52,7 (n=638) ve %14,5 (n=176) olarak belirtilmiştir. Tecrübe senesindeki artış, lisans eğitimi sırasında posterior kompozit eğitimi alma yüzdesiyle ters orantılıdır. Cinsiyet ve tecrübeden bağımsız olarak hekimlerin ortalama %50'si kompozit rezin dolguların altına self-etch adeziv tercih etmektedir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmanın kısıtlılıkları dahilinde, daha fazla tecrübeye sahip hekimlerin lisans içerisinde kompozit eğitimine sahip olma oranlarının daha az olduğu ve tecrübe ve cinsiyetten bağımsız olarak hekimlerin genellikle, ekstra asit uygulama işlemi gerektirmeyen self-etch adezivleri tercih ettiği söylenebilir.

12. 
Çocuklarda beslenme ve ağız bakım alışkanlıkları ile etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi
Evaluation of children dietary and oral hygiene habits with affecting factors
Aydın Akçakoca, Süleyman Emre Meşeli, Hatice Selin Yıldırım, Nil Ceren Mungan, Serap Akyüz, Leyla Kuru
doi: 10.5505/yeditepe.2021.48403  Sayfalar 54 - 61
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada, çocuk hastaların dental ve periodontal durumları ile ağız bakım alışkanlıklarını saptamak, bunları etkileyebilecek çocuğa ve ebeveynlerine ait faktörleri değerlendirerek aralarındaki olası ilişkiyi araştırmak amaçlandı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma popülasyonunu dahil edilme kriterlerine uygun 150 çocuk oluşturdu. Periodontal durumlarına göre sağlıklı(n=70) ve gingivitisli (n=80) olacak şekilde gruplara ayrıldı. Demografik veriler, beslenme ve ağız bakım alışkanlıkları, ebeveynlerin eğitim seviyeleri anket formuna kayıt edildi. Dental durumun değerlendirilmesi için daimi dişlerde DMF-T/DMF-S, süt dişlerinde df-t/df-s indeksleri, periodontal durumun değerlendirilmesi için plak indeks (Pİ), gingival indeks (Gİ) ve community periodontal indeks (CPI) ölçüldü.
BULGULAR: Çalışmaya 8-14 yaş aralığındaki 150 çocuk (kız/ erkek=83/67) dahil edildi. Cinsiyetlerine göre, beslenme ve fırçalama alışkanlıkları karşılaştırıldığında günlük ara öğün sayısı erkeklerde kızlara göre yüksek bulunurken (p<0,05), klinik parametreler açısından bu 2 grup arasında fark bulunmadığı görüldü (p>0,05). Periodontal durumlarına göre incelendiğinde, kızların %56,3’ü erkeklerin %43,8’i gingivitisli olarak teşhis edildi. Beslenme alışkanlıklarının gingivitisli ve sağlıklı gruplarda benzer olduğu (p>0,05), gingivitislilerin fırçalama süresinin düşük olduğu(p<0,05), Pİ, Gİ ve CPI değerlerinin sağlıklılara göre yüksek olduğu (p<0,01), dental parametreler açısından fark olmadığı saptandı (p>0,05). Çocukların beslenme ve fırçalama alışkanlıklarına göre periodontal ve dental parametrelerde fark bulunmadı (p>0,05). Fırçalama sıklığına göre periodontal parametrelerde fark saptanırken(p<0,01), dental parametrelerde fark saptanmadı (p>0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Araştırmanın yürütüldüğü çocuklarda, beslenme alışkanlıklarının karbonhidrattan zengin, ara öğün sayısının yüksek olduğu ve ağız hijyeni gerekliliklerini yerine getirmede yetersiz kaldıkları görüldü. Çalışmanın sınırları dahilinde bulgularımız, bu beslenme alışkanlığının çürük oluşumunda tek başına yeterli olmadığı, periodontal hastalığın önlenmesinde ağız bakım alışkanlığının önemini vurgulamaktadır.

13. 
Protetik diş tedavisi uzmanlarının COVID-19 bulaşına yönelik tutum ve farkındalık düzeyleri
Attitudes and awareness levels of prosthodontists for COVID-19 transmission
Merve Benli
doi: 10.5505/yeditepe.2021.79037  Sayfalar 62 - 67
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, protetik diş tedavisi uzmanlarının COVID-19 (Koronavirüs Hastalığı 2019) bulaşına yönelik farkındalık ve tutumlarının değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya üç farklı ülkeden (Türkiye, Fransa, İtalya) protetik diş tedavisi uzmanları katılmıştır. Elektronik anket sisteminin kullanıldığı çalışma Temmuz 2020’de gerçekleştirilmiş olup, tüm soruların cevaplandığı anketler çalışmaya dahil edilmiştir. Elde edilen verilerin analizinde SPSS V23 programı ve ki-kare testinden yararlanılmıştır (p<0,05).
BULGULAR: Katılımcıların %39,8’i erkek, %60,2’si kadındır (29,2±7,3 yıl) (N=425). COVID-19 bulaşı açısından en riskli seçilen klinik branş protetik diş tedavisi iken, en riskli dental uygulamalar; diş kesimi, diş taşı temizliği, pulpa ekstirpasyonu ve dolgu işlemi olarak belirlenmiştir (p>0,05). Seçilmiş yüzeyler (plastik, paslanmaz çelik, karton/kağıt ve bakır) ile aerosole yönelik virüs canlılık süresi değerlendiriminde gruplar arasında anlamlı bir farklılık saptanmamıştır (p>0,05). Katılımcıların yarısından fazlası ise, güncel koruyucu ekipman kullanımında olumlu bir tutum sergilemişlerdir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmada değerlendirilen parametreler açısından gruplar benzer tutum ve farkındalık düzeyi göstermişlerdir. Ancak, COVID-19 bulaşının ve sürecinin kontrol edilebilmesi adına protetik diş tedavisi uzmanlarının bilgi ve farkındalıklarının güncellenmesi gerekmektedir.

DERLEME
14. 
Daimi birinci molar dişin ektopik erüpsiyonu
Ectopic eruption of permanent first molar teeth
Deniz Sıla Özdemir, Halenur Altan
doi: 10.5505/yeditepe.2021.48344  Sayfalar 68 - 74
Daimi birinci molar dişin ektopik erüpsiyonu, karışık dişlenme döneminde ortaya çıkan bir anomali olarak kabul edilir. Ektopik erüpsüyon prevalansı farklı toplumlarda çeşitli çalışmalarla bildirilmiştir. Bu prevelans %0.75 ile 6 arasında değişmektedir. Daimi birinci moların ektopik erüpsiyon nedeni tam olarak bilinmemektedir ve etyolojisinde bir çok faktörün rol aldığı düşünülmektedir. Literatürde bu anomalinin ortaya çıkmasına neden olabilecek birçok faktör tartışılmıştır. Ektopik erüpsiyon gösteren daimi birinci molar dişin teşhisi 5 ile 7 yaşlar arasında alınan radyografilerle sağlanabilmektedir. Ektopik erüpsiyon görülen dişin lokalizasyonunu tespit etmek için başta iki boyutlu teknikler olmak üzere birçok radyografi tekniği kullanılmaktadır. Bunların başında ortopantomografi ve bite-wing radyografisi gelmektedir. Günümüzde konik ışınlı bilgisayarlı tomografi de teşhis amacıyla kullanılmaktadır. Daimi birinci molar dişin ektopik erüpsiyonu, süt ikinci moların erken kaybına, premolar diş için yer kaybına neden olabilir ve bu da premolar dişin gömülü kalmasına yol açabilmektedir. Literatürde erken müdahale amaçlı tedavi dahil farklı teknikler tartışılmıştır. Tedavide temel olarak seperatörler kullanılmaktadır. Bu seperatörlerin amacı daimi birinci molar dişi bulunduğu konumdan daha distale alarak süt ikinci molar diş üzerinde neden olduğu etkileri minimalize etmektir. Bu makalenin amacı, daimi birinci molar dişin ektopik erüpsiyon prevalansını, etiyolojik faktörlerini ve tedavisini kısaca gözden geçirmektir.

15. 
Dijital dental fotoğrafçılık
Digital dental photography
Tuğçe Ceceloğlu, Yelda Kasımoğlu, Koray Gencay
doi: 10.5505/yeditepe.2021.15238  Sayfalar 75 - 81
Dental fotoğrafçılık; tedavi takibi, hasta ile olan iletişim, adli kanıt niteliği taşıma, klinik muayeneye ek bir muayene yöntemi olabilme gibi önemli avantajları nedeni ile gün geçtikçe artan bir şekilde diş hekimleri tarafından ilgi görmektedir. Diş hekimliğinde fotoğrafçılık için ekipman seçimini ve fotoğraf tekniğini anlatan bu konuda çok sayıda makale yayınlanmıştır. Ancak fotoğrafik ekipman ve tekniğin göz korkutması, bilgi eksikliği, klinik iş yükünü artırma ya da kesintiye uğratma endişesi ve maliyet gibi nedenlerden dolayı diş hekimleri dental fotoğrafçılığı kendi uygulamalarında kullanmakta isteksiz olabilmektedir. Doğru bir eğitim ve yeterli pratik uygulama ile her diş hekiminin fotoğraflama işlemlerini hasta iş akışını aksatmayacak şekilde uygulaması mümkün olmaktadır. Bu derlemede dijital dental fotoğrafçılıkta temel kavramların tanımlanması, konu ile ilgili en son gelişmelerin paylaşılması ve literatürdeki çalışmaların tartışılması amaçlanmıştır.

LookUs & Online Makale