ISSN 1307-8593 | E-ISSN 2458-9586
7tepe Klinik Dergisi - Yeditepe J Dent: 19 (2)
Cilt: 19  Sayı: 2 - 2023
1.
2023-2 Cilt Tüm Dergi
2023-2 Vol Full Printed Journal

Sayfa I

2.
Kapak
Cover

Sayfa II

3.
İçindekiler
Contents

Sayfa III

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
4.
Diş hekimliği öğrencilerinin rubber-dam kullanımına bakış açısı ve Covid-19 pandemisinin etkisi: Anket çalışması
Dental students’ attitude towards using rubber-dam and the impact of Covid-19: A web based survey
Gamze Nalcı, Betül Balkancı, Betül Aycan Uysal, Mehmet Burak Güneşer, Asiye Nur Dinçer
doi: 10.5505/yeditepe.2023.44265  Sayfalar 80 - 86
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı diş hekimliği fakültesi öğrencilerinin rubber-dam kullanımına bakış açısını tespit etmek, tercih etme veya etmeme sebeplerini ve COVID-19 pandemisinin etkisini araştırmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Türkiye’nin çeşitli şehirlerindeki 944 diş hekimliği fakültesi dördüncü ve beşinci sınıf öğrencisine e-posta ve internet aracılığıyla 22 sorudan oluşan anket gönderildi. Çalışmaya yalnızca anketi tamamlayan katılımcılar dahil edildi. Açıklayıcı istatistiklere ek olarak yöntemlerin karşılaştırılmasında ki-kare testi kullanıldı. Sonuçlar anlamlılık düzeyinde değerlendirildi (𝑃 <0.05).
BULGULAR: 370’i (%67,9) kadın, 175’i (%32,1) erkek olmak üzere 545 öğrenci anketi tamamladı. Katılımcıların %25,1’i daha önce hiç rubber-dam kullanmamış ve %41,8’i rubber-dam kullanımıyla ilgili tatmin edici bir eğitim almadığını belirtmiştir. Endodontik tedavi yaptığı her hastada rubber-dam kullanan katılımcı oranı ise %34.5’tir. Katılımcıların %87’si rubber-damın kök kanallarına erişimi kolaylaştırdığını, ancak %88,8’i rubber-damın radyograf alma prosedürünü zorlaştırdığını belirtmektedir. Öğrencilerin %69,2’si rubber-damın bulaş riskini azaltabileceğini düşünmüş ve %68,6’sında rubber-dam kullanma isteğinde artış olmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Öğrencilerin rubber-dam kullanımına karşı güncel bakış açılarını tespit etmek, eğitim içeriğine yön vermede faydalı olabilir. COVID-19 pandemisi gibi diğer tüm bulaşıcı hastalıklarla mücadelede öğrencilerin rubber-dam bilgisinin ve yetkinliğinin artırılması önem taşımaktadır.
INTRODUCTION: The aim of this study was to determine the point of view of dentistry faculty students, the reasons for their preference or not, and the effect of the COVID-19 pandemic on their attitudes about rubber-dam.
METHODS: A web-based questionnaire was asked to 944 people via e-mail and internet, and 22 questions were asked to the fourth and fifth grade students of the faculty of dentistry who are studying in various cities of Turkey. Only participants who completed the questionnaire were included in the study. In addition to descriptive statistics, the chi-square test was used to compare methods. The results were evaluated at the level of significance (𝑃 <0.05).
RESULTS: 545 students, 370 (67.9%) female and 175 (32.1%) male, completed the questionnaire. 25.1% of the participants stated that they had never used a rubber-dam before and 41.8% stated that they did not receive a satisfactory training on the use of rubber-dam. The rate of participants using a rubber dam in each patient undergoing endodontic treatment is 34.5%. 87% of the participants stated that the rubber-dam facilitates access to the root canals, but 88.8% stated that the rubber-dam complicates the radiographing procedure. 69.2% of the students thought that rubber-dam could reduce the risk of contamination, and 68.6% of them had an increased desire to use a rubber- dam.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Identifying students' current perspectives on the use of rubber-dam may be helpful in guiding the educational content. It is important to increase the rubber- dam knowledge and competence of students in the fight against all other infectious diseases such as the COVID- 19 pandemic.

5.
Farklı eğitim yıllarında bulunan diş hekimliği öğrencilerinde sterilizasyon ve çapraz enfeksiyon ile ilgili bilgi, tutum ve uygulama düzeylerinin karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi
Farklı eğitim yıllarında bulunan diş hekimliği öğrencilerinde sterilizasyon ve çapraz enfeksiyon ile ilgili bilgi, tutum ve uygulama düzeylerinin karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi
Nagehan Yılmaz, Merve Salmanlı, Özgül Baygın, Tamer Tüzüner
doi: 10.5505/yeditepe.2023.77045  Sayfalar 87 - 94
GİRİŞ ve AMAÇ: Enfeksiyon kontrolü diş hekimliği pratiğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Diş hekimliği eğitimi, diş hekimlerinin enfeksiyon kontrol önlemleri ile ilgili yeterli bilgi ve tutumu benimsemelerinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu çalışmada farklı yıllarda eğitim gören diş hekimliği öğrencileri arasındaki enfeksiyon kontrol önlemlerine ilişkin bilgi, tutum ve uygulama düzeylerinin karşılaştırılmalı olarak incelenmesi hedeflenmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 4. ve 5. sınıf stajyer hekimlerden oluşan toplamda 182 öğrenci katılmıştır. Öğrencilere enfeksiyon kontrol önlemlerine yönelik 44 sorudan oluşan çoktan seçmeli bir anket uygulanmıştır. İstatistiksel analiz için Ki-kare testi kullanılmış ve anlamlılık düzeyi p<0.05 kabul edilmiştir.
BULGULAR: Anketteki 37 soruya verilen cevaplar arasında yıl farklılıkları açısından anlamlı bir fark saptanmazken (p>0.05), 7 soruya verilen cevaplar arasında yıl farklılıkları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmiştir (p<0.05). İstatistiksel olarak anlam yaratan bu sorulardan 1 tanesi bilgi, 2 tanesi tutum ve 4 tanesi uygulama kategorileri içinde yer alan sorular olmuştur. Bu soruların; Hepatit B bulaş riski ve aşı olma zorunluluğu, bulaşıcı hastalıkların tedavisine karşı isteklilik, bulaşıcı hastalık taşıyan hastalara karşı dikkat, maske kullanımı, el dezenfeksiyonu ve alet sterilizasyonu hakkında olduğu bulgulanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmaya katılan 4. ve 5. sınıf stajyer öğrencilerin enfeksiyon kontrol önlemlerine uyumu kabul edilebilir bir düzeyde olmakla beraber iki sınıf arasında bilgi, tutum ve uygulama düzeylerinde bazı farklılıklarının olması nedeniyle; öğrencilere yönelik olarak enfeksiyon kontrol politikaları konusunda uygun ve sürdürülebilir hedefler oluşturulması yararlı olabilecektir.
INTRODUCTION: Infection control is integral part of dentistry. Dental education plays an important role in enabling dentists to adopt adequate knowledge and attitude regarding infection control measures. It is aimed to examine the knowledge, attitude and practice levels regarding infection control measures among dentistry students in different years of education.
METHODS: A total of 182 students, consisting of 4th and 5th grade students, participated. A multiple-choice questionnaire consisting of 44 questions on infection control measures was applied to the students. Chi-square test was used for statistical analysis and significance level was p<0.05.
RESULTS: While there was no significant difference between the answers given to 37 questions in the questionnaire in terms of year differences (p> 0.05), there was a statistically significant difference between the answers given to 7 questions in terms of year differences (p<0.05). One of these questions that create statistical significance was knowledge, 2 of them were in the attitude and 4 of them were in the practice categories. It was found that these questions were about the risk of Hepatitis B transmission and the obligation to be vaccinated, willingness to treat infectious diseases, attention to patients with infectious diseases, use of masks, hand disinfection and instrument sterilization.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Although the compliance of 4th and 5th grade intern students participating in the study with infection control measures is at an acceptable level, due to some differences in knowledge, attitude and application levels between the two classes; It would be beneficial to set appropriate and sustainable targets for infection control policies for students.

6.
Ev tipi beyazlatma ile birlikte veya yalnız olarak kullanılan beyazlatıcı ağız çalkalama solüsyonunun etkinliğinin değerlendirilmesi
Evaluation of whitening efficiency of whitening mouth rinse used alone or in conjunction with home bleaching
Hanife Altınışık
doi: 10.5505/yeditepe.2023.26122  Sayfalar 95 - 101
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı ev tipi beyazlatma ile birlikte veya yalnız olarak kullanılan beyazlatıcı ağız çalkalama solüsyonunun etkinliğinin nano hibrit kompozit üzerindeki etkilerini değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada, nanohibrit kompozit rezin kullanılarak 30 adet (n=10) örnek hazırlandı. Örneklerin başlangıç renk değerleri ölçüldükten sonra 12 gün kahvede bekletilerek renklendirildi. Daha sonra örneklerin renk ve pürüzlülükleri ölçüldü ve rastgele olarak 3 gruba ayrıldı: 1. Grup da beyazlatıcı ağız çalkalama solüsyonu, 2. Grup da ev tipi beyazlatma, 3. Grup da iki teknik birlikte kullanıldı. Daha sonra tekrar yüzey pürüzlülük ve renk ölçümleri yapıldı. Renk değerlerinin istatistiksel analizinde Tek yönlü ANOVA ve Tamhanes’s T testi, pürüzlülük değerlerinin istatistiksel analizinde Kruskal Wallis ve Wilcoxon testi kullanıldı (p<0,05).
BULGULAR: Beyazlatma sonrasında tüm gruplarda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde beyazlatma ve yüzey pürüzlülüğü meydana gelmiştir. Grupların ΔE ve pürüzlülük değerlerindeki değişim şu şekildedir; beyazlatıcı ağız çalkalama solüsyonu< ev tipi beyazlatma<beyazlatıcı ağız çalkalama solüsyonu+ ev tipi beyazlatma.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Beyazlatıcı ağız çalkalama solüsyonun ev tipi beyazlatma ajanı ile birlikte kullanılması renklenmiş kompozit rezinlerde daha etkili bir beyazlatma sağlamıştır. Çalışmada kullanılan beyazlatma ürünlerindeki hidrojen peroksit konsantrasyonu arttıkça kompozit rezin yüzeyinde meydana gelen beyazlatma ve pürüzlülük değerleri de artmıştır.
INTRODUCTION: The aim of this study is to evaluate of whitening efficiency of whitening mouth rinse used alone or in conjunction with home bleaching.
METHODS: In this study, 30 samples (n=10) were prepared using nanohybrid composite resin. After the initial color values of the samples were measured, they were colored by keeping them in coffee for 12 days. Then the color and roughness of the samples were measured and randomly divided into 3 groups: a whitening mouth rinse was used in Group 1, home bleaching was used in Group 2, and two techniques were used together in Group 3. Then, surface roughness and color measurements were made again. Oneway ANOVA and Tamhanes's T test were used for statistical analysis of color values, and Kruskal Wallis and Wilcoxon test was used for statistical analysis of surface roughness values (p<0.05).
RESULTS: Statistically significant bleaching and surface roughness occurred in all groups after bleaching. The change in ΔE and roughness values of the groups are as follows; Whitening mouth rinse < home bleaching< whitening mouth rinse+home bleaching.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The use of a whitening mouth rinse with home bleaching resulted in a more effective bleaching of colored composite resins. As the hydrogen peroxide concentration in the bleaching products used in the study increased, the bleaching and roughness values on the composite resin surface also increased.

7.
Gubernakular kanalın görülme sıklığı ve diş sürmesi üzerine etkisi
The frequency of Gubernacular canal and it’s effect on tooth eruption
Melek Taşsöker
doi: 10.5505/yeditepe.2023.72335  Sayfalar 102 - 107
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) kesitlerinde sürmesi tamamlanmamış dişlerdeki gubernakular kanal (GK) varlığını tespit etmek ve dişlerin erüpsiyon süreci ile GK arasındaki bağlantıyı ortaya koymaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 105 bireyden, sürmesi gecikmiş-gömülü kalmış veya normal erüpsiyon dönemindeki 250 diş incelenmiştir. Maksilla ve mandibuladaki tüm sürmemiş dişler çalışmaya dahil edilmiştir. İncelenen dişler GK varlığı bakımından var-yok olarak sınıflandırılmıştır. İncelenen dişlerin sürme engeli olup olmadığı (anormal pozisyon, yer darlığı, düşmemiş süt dişi, süpernümerer diş, odontom varlığı) da kayıt altına alınmıştır. Çalışmadaki tüm parametreler için tanımlayıcı istatistikler hesaplanmıştır. Kategorik değişkenler arası ilişkilerin saptanmasında ki-kare testi kullanılmış olup, p<0.05 seviyesinde anlamlı kabul edilmiştir.
BULGULAR: Sürmemiş 250 dişin KIBT kesitlerinde GK görülme sıklığı %75.6 (n=189)’dır. GK varlığı ile dişlerin sürmesi arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0.001). Normal sürme gösteren 166 dişte GK görülme sıklığı %83.1 (138/166), sürme dönemi gecikmiş-gömülü kalmış 84 dişte GK görülme sıklığı %60.7’dir (51/84). Dişlerin gömülü kalmasında en büyük faktör %21.6 (n=54) ile anormal pozisyonda bulunmaları olmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: GK varlığında dişlerin anlamlı olarak sürme eğilimi gösterdiği; yokluğunda ise dişlerin gömülü kalma eğiliminde bulunduğu görülmüştür.
INTRODUCTION: The aim of this study was to determine the presence of gubernacular canal (GC) in unerupted teeth in cone-beam computed tomography (CBCT) sections and to reveal the relationship between tooth eruption and GC.
METHODS: From 105 individuals, 250 teeth which were delayed erupted-impacted or in normal eruption were examined. All impacted teeth in the maxilla and mandible were included in the study. The teeth were classified as non-existent or existent in terms of GC presence. It was also recorded whether the examined teeth had eruption obstacles (abnormal position, narrow space, retentive primary tooth, supernumerary tooth, odontoma). Descriptive statistics were calculated for all parameters in the study. Chi-square test was used to determine the relationships between categorical variables and it was considered significant at p<0.05.
RESULTS: The overall detection rate of GC in CBCT sections of unerupted 250 teeth was 75.6%. A significant positive correlation was found between the GC and tooth eruption (p<0.001). The presence of GC in 166 teeth showing normal eruption was 83.1% (138/166), and the presence of GC in 84 teeth with delayed eruption-impacted period was 60.7% (51/84).
DISCUSSION AND CONCLUSION: In the presence of GC, teeth tended to erupt significantly; in the absence of GC teeth tended to remain impacted.

8.
13-16 Yaş grubu çocuklarda panoramik radyografide diş durumlarının değerlendirilmesi
The evaluation of dental conditions in panoramic radiography of 13-16 age group children
Ezgi Eroğlu Çakmakoğlu, Ayşe Günay
doi: 10.5505/yeditepe.2023.56833  Sayfalar 108 - 113
GİRİŞ ve AMAÇ: Çocuk diş hekimliği kliniklerinde, panoramik radyografi (PR) kullanımı çekilen radyografiler arasında ilk sırayı almaktadır. Ayrıca, PR'ler sürmüş ve sürmemiş dişler, diş germleri ve diş anormallikleri gibi konularda dentomaksillofasiyal bölge hakkında bilgi sağlamaktadır. Bizim çalışmamızın amacı, PR’ler üzerinden peg shaped dişler, ikiz dişler, kaynaşma, birleşme, diş içinde diş ve dilaserasyon görülme sıklıklarını tespit etmek ve bunlara ek olarak bu anomalilere sahip olan ve olmayan dişlerdeki çürükleri, dolguları, çekimleri, kanal tedavilerini değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 13-16 yaş aralığındaki çocuk hastalardan her yaş grubu için rastgele seçilen toplamda 4060 PR incelenmiştir. İncelenen PR’de dişlerdeki çürükler, dolgular, çekimler, kanal tedavileri, peg shaped dişler, ikiz diş, kaynaşma, birleşme, diş içinde diş ve dilaserasyonlar tespit edilmiştir. Bu bilgilere yaş ve cinsiyet demografik verileri de eklenip incelemeye alınmıştır.
BULGULAR: İncelenen biçim anomalilerinin her birinin görülme sıklığı diş içinde diş %0,02 (1), birleşme %0,07 (3), ikiz diş %0,02 (1), kaynaşma %0,42 (17), peg shaped dişler %3,87 (157), dilaserasyon %4,36 (177) olarak bulunmuştur. Çalışmaya katılanlardan 332 (%8,17) kişide en az bir gelişimsel dental anomali görülmekteyken; 3728 kişide hiçbir anomali bulunmamaktadır. Herhangi bir anomalisi olmayanların dolgulu diş sayısı en az bir anomalisi olanlara göre anlamlı derecede düşüktür.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Panoramik radyografi arşivinden faydalanılarak yapılan bu çalışmada, elde edilen veriler sayesinde dental anomali prevalansının az olmadığı ve dental anomalinin dolgulu diş sayısını arttırdığı tespit edilmiştir.
INTRODUCTION: In the pediatric dentistry clinics, the usage of panoramic radiography (PR) is being the first choice among radiographs. Also, PRs provide information about the dentomaxillofacial region such issues erupted and unerupted, dental germs and tooth anomalies. The aim of our study is to determine the frequency of occurance peg-shaped teeth, gemination, fusion, concrescence, dens in dente and dilaceration via PRs and in addition to these to evaluate caries, fillings, extractions, canal treatments in teeth having these anomalies or not.
METHODS: A total of 4060 PRs were examined randomly selected for each age group from pediatric patients aged 13-16. In the examined PR, dental caries, fillings, extractions, root canal treatments in teeth, peg-shaped teeth, gemination, fusion, concrescence, dens in dente and dilacerations were detected. Age and gender demographic data were also added to this information and examined.
RESULTS: Frequency of being seen each examined form anomalies dens in dente 0.02% (1), concrescence 0.07% (3), gemination 0.02% (1), fusion 0.42% (17), peg shaped teeth% 3.87 (157), dilaceration was found as 4.36% (177). While at least one developmental dental anomaly is observed in 332 (8.17%) of the participants in the study; there aren’t any anomalies in 3728 people. The number of filled teeth of those with no anomaly is significantly lower than those with at least one anomaly (p<0.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Thanks to the data obtained in this study, which was made using the panoramic radiography archive, it was determined that the prevalence of dental anomaly was not little and the dental anomaly increased the number of filled teeth.

9.
COVID -19 Pandemisinde “Eski normal” ve “Yeni normal” kavramlarının diş hekimliği pratiğindeki farklılıkları: Web tabanlı bir anket çalışması
Differences between the concepts of "Old normal" and "New normal" in the practice of dentistry in the COVID-19 pandemic: A web-based survey study
Zeynep Yeşil Duymuş, Başak Topdağı
doi: 10.5505/yeditepe.2023.46693  Sayfalar 114 - 125
GİRİŞ ve AMAÇ: Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgınından en fazla etkilenen mesleklerden biri olan diş hekimlerinin kritik duruma göre artan önlemler alması gerekmiştir. Bu çalışmanın amacı, COVID-19 (Koronavirüs Hastalığı 2019) pandemisinde aşıların uygulanmaya başlamasından sonra gündeme gelen “eski normal” ve “yeni normal” kavramları hakkında bir farkındalık oluşturmak ve diş hekimlerinin bu süreçteki kaygı düzeylerini analiz etmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Anket, “Google drive” uygulaması üzerinden oluşturan link bağlantısının hekimlere iletilmesi ile gerçekleştirilmiştir.
BULGULAR: Diş hekimlerinin normalleşme sürecinde koruyucu ekipman kullanma rutini değerlendirildiğinde; yarıya yakınının (%41,7) tedavilerinde N95/FFP3 gibi filtre korumalı maske kullanımına devam ettiği, koruyucu yüz siperliği ve gözlük kullananların oranının ise benzer (%58,3) olduğu görülmüştür. Tedavileri sırasında koruyucu özel kıyafet kullanımına devam eden hekimlerin oranının daha fazla (%64,1) olduğu belirlenmiştir. Kadınların kaygı düzeylerinin anlamlı bir şekilde (p=0,041) erkeklerden fazla olduğu, aşılanma sonrası her iki cinsiyette de kaygı düzeyinin azaldığı (p=0,020) saptanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışma sonuçları değerlendirildiğinde, normalleşme döneminde alınan koruyucu tedbirlerin olması gereken düzeyden düşük seviyede olduğu görülmüştür. Aşılama sonrası toplumsal algının salgının sona erdiği düşüncesine yaklaştığı belirlenmiştir. Pandeminin halen devam ettiği unutulmamalı, önlemler gevşetilmeyip gereken düzeyde tutulmalıdır.
INTRODUCTION: Dentists, one of the professions most affected by the COVID-19 epidemic, which affected the whole world, had to take increasing measures according to the critical situation. The aim of this study is to raise awareness about the concepts of "old normal" and "new normal", which came to the fore after the introduction of vaccines in the COVID-19 (Coronavirus Disease 2019) pandemic, and to analyze the anxiety levels of dentists in this process.
METHODS: The survey was conducted by sending the link created through the "Google drive" application to the physicians.
RESULTS: When the routine of using protective equipment in the normalization process of dentists is evaluated; It was observed that nearly half of them (41,7%) continued to use filter-protected masks such as N95/FFP3 in their treatments, and the rate of those who used protective face shields and glasses was similar (58,3%). It was determined that the rate of physicians who continued to use protective special clothing during their treatment was higher (64,1%). It was determined that the anxiety levels of women were significantly higher than men (p=0,041), and the anxiety level of both genders decreased after vaccination (p=0,020).
DISCUSSION AND CONCLUSION: When the results of the study were evaluated, it was seen that the protective measures taken during the normalization period were at a lower level than they should have been. It has been determined that the social perception after vaccination is close to the idea that the epidemic is over. It should not be forgotten that the pandemic still continues, the measures should not be relaxed and should be kept at the required level.

10.
Türkiye’deki diş hekimlerinin perspektifinden dentin hassasiyetinin prevalansı, etiyolojisi, tanı ve tedavi yaklaşımları: Anket çalışması
Prevalence, etiology, diagnosis and treatment approaches of dentin hypersensitivity from the perspective of dentists in turkey: A survey study
Çiğdem Doğan, Hatice Selin Yıldırım, Leyla Kuru
doi: 10.5505/yeditepe.2023.66486  Sayfalar 126 - 132
GİRİŞ ve AMAÇ: Dentin hassasiyeti (DH), yetişkin popülasyonu etkileyen ve diş hekimlerinin klinikte sıklıkla karşılaştıkları ağrılı bir durumdur. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’deki diş hekimlerinin DH hakkındaki görüş, davranış ve tutumlarını anket aracılığıyla değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Önceki çalışmalardan Türkçe’ye çevrilerek düzenlenen 27 soruyu içeren bu anket, Survey Monkey programında oluşturuldu. Türk Diş Hekimleri Birliği’ne kayıtlı diş hekimlerine e-posta yoluyla gönderilen anketi 217 katılımcı eksiksiz yanıtladı. Veriler tanımlayıcı istatistik, ki-kare ve Fisher exact test kullanılarak analiz edildi.
BULGULAR: Hekimlerin %58.06’sı uyguladıkları tedaviler içinde DH tedavisi oranının %10’dan az ve %70.97’si kliniklerine DH şikayeti ile başvuran hastaların sıklıkla 30-39 yaş aralığında olduğunu bildirdi. Hekimlerin %64.52’sinin, hassasiyetin dentin tübüllerindeki sıvı akışı nedeniyle sinirlerin uyarılmasından kaynaklandığını düşündüğü ve %93.03’ünün hava ile uyarma yöntemiyle tanı koyduğu saptandı. Hekimler, hassasiyet tedavisinde en çok zemin hazırlayıcı faktörlerin giderilmesi (%89.40) ve evde hassasiyet giderici ajanların uygulanması (%88.48) seçeneklerini tercih ettiler. Zemin hazırlayıcı faktörlerin giderilmesi, flor verniği, periodontal cerrahi işlemler ve lazer uzman hekimler tarafından istatistiksel olarak anlamlı daha fazla uygulanmaktaydı (p<0.05). Meslekte geçirdiği süre 10 yıldan az olan hekimler, daha tecrübeli hekimlere kıyasla daha çok hassasiyet giderici ajan önermekte ve rezin uygulamaktaydılar (p<0.05). Tedavi sonrası şikayetlerin genellikle 1 hafta içinde geçtiği ve %96.77 oranında nüks ile karşılaşıldığı belirtildi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak, ankete katılan Türkiye’deki diş hekimlerinin çoğunluğunun DH hakkında güncel bilgilere sahip olduğu görülmekle birlikte, hekimler DH tedavisinin başarılı ve uzun süreli sağlanamadığını belirtmişlerdir. Bu çalışma DH’nin ülkemizde çalışan diş hekimleri tarafından hala çözülmesi zor bir sorun olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır.
INTRODUCTION: Dentin hypersensitivity (DH), a painful condition affecting most adults, is encountered in clinical practice frequently. This study aims to assess the perception of dentists in Turkey about DH.
METHODS: This online questionnaire was designed on Survey Monkey programme by editing 27 questions from previous studies. It was sent via e-mail to the members of Turkish Dental Association and 217 responses were received. Data were analyzed using descriptive statistics,chi-square and Fisher’s exact tests.
RESULTS: According to 58.06% of respondents, DH treatment rate is less than 10% among all dental procedures and 70.97% of them perceived that patients are often at their 3rd decade. 64.52% of dentists thought DH is caused by stimulation of nerves due to the fluid flow in dentinal tubules. For diagnosis, 93.03% of dentists chose air application. As treatment, they preferred modifying predisposing factors (89.40%) and recommending desensitizing agents for home-care (88.48%). Modifying predisposing factors, applying fluoride, periodontal surgery and laser treatment were preferred significantly more by specialists (p<0.05). Compared to dentists working for longer than 10 years, dentists practicing less than 10 years recommended desensitizing agents and used resin more (p<0.05). The dentists believed that symptoms are usually reduced within 1 week and recurrence is seen in 96.77% of cases.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In conclusion, although most responder dentists in Turkey seem to have up-to-date information on DH, it is clear that there is no consensus among dentists on the treatment method. This study indicates that DH is still a challenge for dentists in Turkey.

11.
İki farklı web tabanlı çevrimiçi sefalometrik analiz yazılımının güvenilirliğinin değerlendirilmesi
Evaluation of the reliability of two different web-based online cephalometric analysis software
Gülden Karabiber, Ece Abuhan, Elvan Onem Ozbilen
doi: 10.5505/yeditepe.2023.26566  Sayfalar 133 - 140
GİRİŞ ve AMAÇ: Sefalometrik analiz, ortodontik teşhis ve tedavi planlamasında önemli bir tanı aracıdır. Günümüzde az maliyetli ve zaman tasarrufu sağlayan web tabanlı çevrimiçi yazılımlar popülerlik kazanmıştır. Ancak bu yazılımların güvenilirliği ayrı bir tartışma konusudur. Çalışmanın amacı iki farklı web tabanlı çevrimiçi yazılımın güvenilirliklerini karşılaştırmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Marmara Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Ortodonti Anabilim Dalı arşivinden elde edilen 40 hastaya ait lateral sefalometrik röntgenler, dijital sefalometrik analiz programı olan Nemoceph (Nemotech, Madrid, İspanya) programı ile web tabanlı olan OrthoDx (Phimentum, Boston, ABD) ve Webceph (AssembleCircle Corp., Kore) programları yardımıyla analiz edilmiştir. Analizde kullanılan anatomik noktaları yapay zekâ ile saptayan internet tabanlı programlar için noktaların konumları kullanıcı tarafından teyit edilmeden önce ve teyit edildikten sonraki analiz sonuçları kaydedilmiştir. Her ölçüm için harcanan süre kaydedilmiştir. Çalışmada doğruluğu literatürde kanıtlanmış Nemoceph programı altın standart kabul edilerek, diğer programlar ile yapılan sefalometrik analizlerdeki doğruluk oranının karşılaştırılması ve analizler için harcanan sürelerin arasındaki farklılık değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Çizim süreleri açısından aralarında anlamlı fark bulunmuştur. İskeletsel ölçümlerde, OrthoDx ve WebCeph, düzeltilmiş OrthoDx ve WebCeph, OrthoDx ve düzeltilmiş Web- Ceph, düzeltilmiş OrthoDx ve düzeltilmiş WebCeph arasında sadece GoMe-SN değerinde anlamlı fark bulunmuştur. Dental ölçümlerde ise Occ-SN ölçümünde yöntemler arasında anlamlı fark bulunmuştur. Occ-FH değerinin karşılaştırılmasında ise sadece WebCeph düzeltilmiş ve Nemoceph arasında anlamlı fark bulunmuştur. Yumuşak doku ölçümlerinde ise anlamlı bir fark yoktur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Web tabanlı çevrimiçi yazılımlar bilgisayar yazılımları ile benzer sonuç vermesi nedeni ile güvenilir olarak kabul edilebilir.
INTRODUCTION: Cephalometric analysis is an important diagnostic tool in orthodontic diagnosis and treatment planning. Low cost and time saving web-based softwares have become popular. However, whether these softwares are reliable or not is a discussion topic. The aim of this study is to compare the reliability of two different web-based online softwares.
METHODS: Lateral cephalometric x-rays of 40 patients retrieved from the archive of.. University, Dentistry Faculty, Department of Orthodontics were analyzed by the digital cephalometric analysis software Nemoceph (Nemotech, Madrid, Spain) and web-based OrthoDx (Phimentum, Boston, USA) and Webceph (AssembleCircle Corp., Korea) softwares. Web-based softwares detect the anatomical landmarks by artificial intelligence. The analysis results were recorded before and after these landmarks were confirmed by the user. The time spent for each analysis was recorded. Accuracy of Nemoceph has been proven in the literature and Nemoceph was accepted as gold standard. The comparison of the accuracy rate of different cephalometric analysez and difference between the time spent for the analyzes were evaluated.
RESULTS: There was a significant difference between tracing durations. In skeletal measurements, only difference found in GoMe-SN measurement between OrthoDx and WebCeph, OrthoDx corrected and WebCeph, OrthoDx and WebCeph corrected, OrthoDx corrected and WebCeph corrected. A significant difference was found between the analysez in Occ-SN measurement. When comparing the Occ-FH, there was only a significant difference between WebCeph corrected and Nemoceph. There was no significant difference in soft tissue measurements.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Web-based online software can be accepted as reliable, because they give similar results with computer software.

DERLEME
12.
Diş hekimliğinde yapay zeka uygulamaları
The applications of artificial intelligence in dentistry
Fatma Yüce, Melek Taşsöker
doi: 10.5505/yeditepe.2023.05668  Sayfalar 141 - 149
Teknolojik gelişmeler hayatın her alanında olduğu gibi sağlık alanında da yeniliklerin ve değişimlerin yaşanmasına sebep olmuştur. Kullanılan tedavi teknikleri ve dental materyaller nedeniyle diş hekimliği mesleği teknolojik gelişmelerden büyük oranda etkilenen bir sağlık alanıdır. Son yüzyılda özellikle yapay zekanın gelişimi diş hekimliği rutin klinik pratiğini ciddi derecede değiştirebilecek niteliktedir. Yapay zeka teknikleri ilk adının duyulmasında bu yana diş hekimliğindeki tüm uygulamalara entegre edilmeye çalışılmıştır. Teşhis koymada, tedavi planlamada ve hasta takip aşamalarında hata payını en aza indirecek, zaman ve maliyet tasarrufu oluşturacak, hekime yardımcı yapay zeka algoritmaları çalışmalarda gelecek vaat eden sonuçlar vermiştir. Özellikle son yıllarda hızlanarak artan teknolojik gelişmelerle birlikte yapılan ilk çalışmalarda kullanılan makine öğrenimi, derin öğrenme gibi teknikler yerini insan beyin sinir sistemini taklit eden yapay sinir ağları kullanılmaya başlanmıştır. Yapay sinir ağları kullanılarak yapılan çalışmalar daha yüksek doğruluk oranı ile sonuçlanmış ve daha başarılı bulunmuştur. Yapay zeka algoritmalarının en çok kullanıldığı alan olan görüntü tanıma sistemleri özellikle diş radyolojisi alanında yapılan çalışmaların hız kazanmasına neden olmuştur. Radyoloji alanında yapılan çalışmalar tüm diş hekimliği branşlarını dolayısıyla tüm diş hekimlerini ilgilendirmektedir. Gelecekte sıklıkla karşımıza çıkacak olan yapay zeka uygulamalarına kayıtsız kalmak mümkün olmayacaktır. Bu derleme çalışmasında yapay zeka ve yapay zekanın diş hekimliği uygulamalarında kullanımı hakkında bilgi verilmesi amaçlanmıştır.
Technological developments have led to innovations and changes in the field of health as well as in all areas of life. Due to the treatment techniques and dental materials used, the profession of dentistry is a health field that is greatly affected by technological developments. Especially in the last century, the development of artificial intelligence is capable of changing the routine clinical practice of dentistry. Artificial intelligence techniques have been tried to be integrated into all applications in dentistry since their first name was heard. Artificial intelligence algorithms that will minimize the margin of error, save time and cost in the diagnosis phase, treatment planning, and patient follow-up phases have yielded promising results in the studies. Especially in recent years, with the accelerated technological developments, techniques such as machine learning and deep learning, which were used in the first studies, have been replaced by artificial neural networks that imitate the human brain nervous system. Studies using artificial neural networks resulted in higher accuracy and were found to be more successful. Image recognition systems, which are the field where artificial intelligence algorithms are used most, have accelerated the studies especially in the field of dental radiology. Studies in the field of radiology concern all dentistry branches, therefore all dentists. It will not be possible to remain indifferent to artificial intelligence applications that will be encountered frequently in the future. In this review study, it is aimed to give information about artificial intelligence and the use of artificial intelligence in dentistry applications.

13.
Adli diş hekimliğinde yaş tayininde kullanılan yöntemler
Methods of age determination in forensic dentistry
Mesude Çitir, Hazal Karslıoğlu
doi: 10.5505/yeditepe.2023.37167  Sayfalar 150 - 159
Adli vakalarda bireyin yaşının belirlenmesi sosyal, hukuki ve tıbbi açıdan oldukça önemlidir. Adli tıpta yaş tayini için birçok farklı yöntem kullanılmaktadır. Bu yöntemler başlıca radyolojik, morfolojik ve histolojik yöntemler olarak sınıflandırılır. Yaş tayininde, öncelikle kemik gelişimi ve yapısını inceleyen yöntemlere alternatif olarak dişlerin yapısal ve sürme özelliklerini inceleyen yöntemler geliştirilmiştir. Dişlerin vücuttaki en sert ve dirençli doku olması, adli diş hekimliğini daha da önemli hale getirmektedir. Dişler kullanılarak erişkin ve erişkin olmayan dönemde yaş tayini yapılabilir. Erişkin olmayan dönemde daha çok radyolojik yöntemler kullanılırken, erişkim dönemde radyolojik, morfolojik ve histolojik yöntemler kullanılmaktadır. Bu derlemenin amacı; antemortem ve postmortem dönemde dişler üzerinde yapılan yaş tayini yöntemlerini incelemektir.
Age determining of the individual in forensic cases is very important in social, legal and medical terms. Many different methods are used for age determination in forensic medicine. These methods are classified as radiological, morphological and histological methods. As an alternative to the method that firstly examines bone development and structure in age determination, methods that examine the structural and eruption properties of teeth have been developed. The fact that teeth are the hardest and most resistant tissue in the body makes forensic dentistry even more important. Age determination can be made in adult and non-adult periods using teeth. While mostly radiological methods are used in the non-adult period, radiological, morphological and histological methods are used in adulthood. The aim of this review is to examine the age determination methods on teeth in antemortem and postmortem periods.

LookUs & Online Makale