ISSN 1307-8593 | E-ISSN 2458-9586
7tepe Klinik Dergisi - Yeditepe J Dent: 18 (2)
Cilt: 18  Sayı: 2 - 2022
1.
2022-2 Cilt Tüm Dergi
2022-2 Vol Full Printed Journal

Sayfa I

2.
Kapak
Cover

Sayfa II

3.
İçindekiler
Contents

Sayfa III

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
4.
Endodontik tedavi sonrası periapikal reaktif kemiğin fraktal boyut analizi ile değerlendirilmesi
Assessment of periapical reactive bone after the endodontic treatment by using fractal dimension analysis
Fatma Furuncuoğlu, İsmail Gümüşsoy
doi: 10.5505/yeditepe.2022.70893  Sayfalar 4 - 9
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu retrospektif çalışmanın amacı; periapikal lezyonlu dişlerin kök kanal tedavisi (KKT) öncesi ve sonrası uzun dönem takipleri sonucu değişen fraktal boyut (FB) değerlerini karşılaştırarak iyileşme dönemindeki kemik remodelasyonunun FB’a etkisini değerlendirmektir. Bu amaçla, KKT uygulanan hastaların pre-op ve post-op panoramik radyografileri üzerinde FB analizi yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Sistemik ya da periodontal problemi olmayan, asemptomatik apikal periodontitis ya da fistülü bulunan, 2 mm’den büyük 5 mm’den küçük, sınırları belirgin periapikal lezyonların söz konusu olduğu kök kanal tedavileri tamamlanmış 20 vaka çalışmaya dahil edilmiştir. Tedavi öncesi ve tedaviden 1 yıl sonra alınan panoramikler üzerinde ilgili diş bölgesinde White and Rudolph tarafından tasarlanan yöntem ile FB analizi gerçekleştirildi.
BULGULAR: FB sonucu elde edilen tedavi öncesi ortalama FB değeri 1,4054, KKT’den 1 yıl sonra alınan takip radyografilerinden elde edilen ortalama FB değeri 1,3660 idi. KKT öncesi ve sonrasında hastalardan alınan panoramik radyografilerde apikal lezyonun komşuluğundaki trabeküler kemiğin mikro yapısı FB metoduyla değerlendirilmiş ve sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Periapikal iyileşmenin takibinde FB analizinin faydalı bir yöntem olduğu söylenebilir ancak üç boyutlu görüntüleme kullanılarak yeni çalışmaların yapılması daha faydalı olacaktır.
INTRODUCTION: The present retrospective analysis aims to assess the effect of bone remodeling in the healing period on FD by comparing the fractal dimensions (FD) of teeth, which have periapical lesion, before root canal treatment (RCT) and after long-term follow-up. For this purpose, FD analysis was performed on the pre-op and post-op panoramic radiographs of RCT patients.
METHODS: 20 cases having no systemic or periodontal problem, having asymptomatic apical periodontitis or fistula, having dimension between 2mm and 5mm, having well-circumscribed periapical lesions, and having completed root canal treatment were involved in the study. FD analysis on the teeth by using pre-treatment panoramic radiographs and those taken 1 year after the treatment was performed using the method developed by White and Rudolph.
RESULTS: The pretreatment value determined using FD was 1.4054, whereas the value obtained from radiographs taken 1 year after RCT was 1.3660. The micro structure of trabecular bone adjacent to the periapical lesion was analyzed with FD method by using panoramic radiographs taken and after RCT and the results were found to be statistically significant.
DISCUSSION AND CONCLUSION: It can be stated that FD analysis is a useful method in monitoring the periapical healing and further studies using 3D imaging would be more beneficial.

5.
Farklı yapıdaki rezin kompozit ve CAD/CAM materyallerinin renk stabilitelerinin incelenmesi
Evaluation of color stability of resin composite and CAD/CAM materials with different structures
Elif Türkeş Başaran, Burcu Dikici, Esra Can
doi: 10.5505/yeditepe.2022.44227  Sayfalar 10 - 19
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu in vitro çalışmanın amacı kahve ve kırmızı şarabın mikro-hibrit (G-aenial;GC), hibrit (Fantasista;Sun Med.), nano-hibrit (GrandioSO;VoCo), nano-seramik (CeramX Duo;- Dentsply Sirona) ve mikrofil (Metafil CX;Sun Medikal) yapıdaki rezin kompozit materyalleri ile nano-seramik hibrit CAD/CAM (Grandio Blocs;VoCo) materyalinin renk stabilitesi üzerine etkisini incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada beş farklı rezin kompozit materyalinden metal kalıplar kullanılarak 8x2 mm boyutlarında 30’ar örnek hazırlandı. Nano-seramik hibrit CAD/CAM örnekleri ise bloklardan kesilerek (10x2x2mm) elde edildi (n=30). Tüm örneklerin başlangıç L*a*b* değerleri spektrofotometreyle ölçüldü ve her bir materyal grubu rastgele yapay tükürük (kontrol), kahve ve kırmızı şarap olmak üzere 3 gruba ayrıldı (n=10). Kahve ve kırmızı şarap örnekleri 6 saat solüsyonda ve 18 saat yapay tükürükte, kontrol grubundaki örnekler ise 24 saat yapay tükürükte bekletildi. 1. ve 2. haftaların sonunda örneklerin L*a*b* ölçümleri tekrarlandı. Renk değişimi CIEL*a*b* (ΔE) ve CIEDE2000 (ΔE00) renk değerlendirme sistemlerine göre değerlendirildi. Sonuçlar istatistiksel olarak bağımlı örneklem t-testi, iki yönlü varyans analizi ve post hoc Tukey testi kullanılarak karşılaştırıldı (α=0,05).
BULGULAR: Tüm materyallerde, kontrol grubunda gözle algılanabilir düzeyde renklenme görülmezken, 1. hafta sonunda kırmızı şarapta, 2. hafta sonunda ise kırmızı şarap ve kahvede belirgin düzeyde renk değişimi gözlendi. 2. hafta sonunda kahve solüsyonunda istatistiksel olarak en yüksek ΔE değerleri Fantasista'da, kırmızı şarapta ise Fantasista ve G-aenial’da saptandı (p<0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Renklendirici içecekler farklı yapıdaki rezin kompozit materyallerinde klinik olarak kabul edilebilir sınırların üstünde renk değişimine neden olurken kırmızı şarap renk stabilitesini en fazla etkileyen içecek olmuştur. Mikrofil, nano-hibrit, nano-seramik kompozitler ve nano-seramik hibrit CAD/CAM blok, renk stabilitesi açısından mikro-hibrit ve hibrit kompozitlere göre daha başarılı bulunmuştur.
INTRODUCTION: The aim of this study was to evaluate the effect of coffee and red wine on the color stability of micro-hybrid (G-aenial;- GC), hybrid (Fantasista;Sun Medical), nano-hybrid (Grandio- SO;VoCo), nano-ceramic (CeramX Duo;Dentsply Sirona) and microfill (Metafil CX;Sun Med) resin composites and nano-ceramic hybrid CAD/CAM material (Grandio Blocs;VoCo).
METHODS: Samples (8x2mm) were prepared from five different resin composites and nano-ceramic hybrid CAD/CAM samples (10x2x2mm) were prepared by cutting from blocks (n=30). The initial L*a*b* values were measured by spectrophotometer. Each group was randomly divided into 3 subgroups as artificial saliva (control), coffee and red wine (n=10). Control group was stored in artificial saliva while experimental groups were immersed in solutions for 6 hours and kept in artificial saliva for 18 hours. Values were re-measured after 1-week and 2-week. Color change was calculated with CIEL*a*b* (ΔE) and CIEDE2000 (ΔE00) formulas. Statistical analyses were performed by paired samples t-test, two-way ANOVA and post hoc Tukey test (α=0.05).
RESULTS: While there was no perceptible discoloration in all materials in control group, significant changes were observed in red wine after one week and in both red wine and coffee after two weeks. The highest ΔE values in coffee solution were found in Fantasista, and in red wine Fantasista and G-aenial (p<0.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: While staining beverages caused discoloration above clinically acceptable limits on different types of resin composites, red wine was the beverage affected the color stability the most. Microfill, nano-hybrid, nano- ceramic composites and nano-ceramic hybrid CAD/ CAM block were found more resistant to color change than micro-hybrid and hybrid composites.

6.
Visagizm konseptinin doğal dişler ile uyumunun değerlendirilmesi
Evaluation of the compatibility of visagism concept with natural teeth
Şükrü Can Akmansoy, Zeliha Şanıvar Abbasgholizadeh, Yasemin Özkan
doi: 10.5505/yeditepe.2022.82621  Sayfalar 20 - 23
GİRİŞ ve AMAÇ: Visagizm konseptinin, diş hekimlerine sadece estetik yönden değil aynı zamanda hastayı duyguları, kişilik algısı, davranışları ve özgüveni üzerinden değerlendiren psikososyal açıdan da yaklaşım sağlayarak restorasyonları tasarlama imkânı sağladığı iddia edilmektedir. Bu çalışmada, Visagizm konsepti uyarınca yapılan psikososyal analiz sonuçları ile hastaların doğal diş formları arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Elli adet katılımcıya Visagizm konseptine göre psikososyal analiz yapılabilmesi için 50 soruluk bir anket uygulandı. Bununla beraber, katılımcılardan üst anterior dişlerinin tamamının belirgin şekilde görünebildiği fotoğrafları çekildi. Bu fotoğraflar üzerinden katılımcıların diş formları iki farklı hekim tarafından kör biçimde sınıflandırıldı. Katılımcıların anket sonucunda çıkan psikososyal kişilik tipleri sonucu olması gerektiği düşünülen diş formları ile hekimler tarafından belirlenen doğal diş formları arasındaki uyum değerlendirildi.
BULGULAR: Katılımcıların psikososyal analiz sonuçları 3 (%6) melankolik, 22 (%44) neşeli, 7 (%14) neşeli-asabi, 15 (%30) neşeli- melankolik ile 3 (%6) neşeli-sakin olarak tespit edildi. Fotoğraflar üzerinden yapılan değerlendirmeler sonucunda ise diş formları 10 (%20) oval, 4 (%8) üçgen, 18 (%.36) dikdörtgen ve 18 (%.36) kare olarak belirlendi. Katılımcıların psikososyal analiz sonuçları neticesinde beklenen diş formları ve doğal diş formları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p<0,005).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Vigagizm konsepti günümüzde henüz çok yeni bir yaklaşım olup, bireyler üzerindeki pratik uygulamaları primitif düzeydedir. İlerleyen zamanlarda, bu konu üzerine farklı sosyoekonomik çevrelerde daha fazla örneklem sayısı kullanılarak çalışmalar yapılması sonuçların doğrulanması adına yol gösterici olacaktır.
INTRODUCTION: The Visagism concept allegedly helps dental clinicians provide restorations that account not only for aesthetics, but also for the psychosocial features of the created image, which affect patients’ emotions, sense of identity, behaviour, and self-esteem. The aim of this study is to evaluate the relationship between the psychosocial features of The Visagism concept along with the patient’s natural tooth forms.
METHODS: A questionnaire of 50 questions was applied to 50 participants to perform psychosocial analysis according to the Visagism concept. In addition, dental photographs were taken from the participants, in which all the upper anterior teeth were clearly visible. Through these photographs, the natural tooth forms of the participants were blindly classified by two different dental clinicians. The relationship between the natural tooth forms and the dental composition determined by the temperaments of the participants were evaluated.
RESULTS: Psychosocial analysis questionnaire of participants were evaluated as 3 (%6) melancholic, 22 (% 44) sanguine, 7 (% 14) sanguine-choleric, 15 (%30) sanguinemelancholic and 3 (%6) sanguine-phlegmatic. After photographic analysis, natural teeth form of participants were classified as 10 (%20) oval, 4 (%8) triangular, 18 (%36) rectangular and 18 (%36) square. No statistically significant relationship was found between expected tooth forms by psychosocial analysis questionnaire and natural tooth forms of participants (p<0,005).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Visagism concept is in very primitive state, so practical applications on individuals has not yet produced. The recommendations for further longitudinal studies on different socioeconomic backgrounds should be tried on a large population.

7.
Konik ışınlı bilgisayarlı tomografi istek ve gerekçelerinin retrospektif olarak değerlendirilmesi
Evaluation of cone beam computed tomography orders with their justifications
Özge Dönmez Tarakçı, Gülçin Kılcı, Gökhan Özkan
doi: 10.5505/yeditepe.2022.69875  Sayfalar 24 - 28
GİRİŞ ve AMAÇ: Konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) dental ve maksillofasiyal bölgedeki sert dokuları incelemek için günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bilgisayarlı tomografiye (BT) oranla radyasyon dozu daha düşük olmasına rağmen geleneksel dental görüntüleme yöntemlerine kıyasla daha yüksek doza sahiptir. Bu çalışmada Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi A.D.’na gelen KIBT isteklerinin gerekçeleri ile birlikte değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 1 Ocak 2018 ve 1 Ocak 2019 tarihleri arasında yapılan KIBT istekleri dahil edildi. Yapılan isteklerin hangi bölümlerden geldiği, hangi anatomik bölgeden alındığı ve ne gerekçe ile istendiği retrospektif olarak incelenip kaydedildi.
BULGULAR: Bölümümüze gelen toplam 670 KIBT isteği değerlendirildi. Bu hastalardan 343’ü (%51) kadın, 327’si (%49) ise erkek hastaydı. Görüntülerin %42'si (290) implant planlaması nedeniyle istenmişti. Tüm isteklerin %43'ü (277) Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi A.D.’na aitti. KIBT görüntülerinin %32'si (214) maksillayı değerlendirmek amacıyla istenmişti.
TARTIŞMA ve SONUÇ: KIBT hem tanı hem de tedavi planlaması için sıklıkla ihtiyaç duyulan bir görüntüleme yöntemidir. Ancak hastaların ve personelin radyasyon maruziyetini en aza indirmek için gereksiz tetkiklerden kaçınmak ve istekleri doğru bir şekilde gerekçelendirilmek oldukça önemlidir.
INTRODUCTION: Cone beam computed tomography (CBCT) is a widely used imaging modality for examining hard tissues in the dental and maxillofacial region. Although the radiation dose is lower than computed tomography (CT), it has a higher dose than conventional dental imaging methods. In this study, it was aimed to investigate the CBCT offers submitted to Department of Oral and Maxillofacial Radiology from any clinic with their justifications.
METHODS: CBCT offers which was made between January 1, 2018 and January 1, 2019 were included in the study. The department submitted to offer, the region examined and justification of the offer was retrospectively evaluated and recorded.
RESULTS: A total of 670 CBCT offers were examined. Of the patients, 343 (51%) were female and 327 (49%) were male. For implant surgery, 42% (290) of the orders were made. Most of the orders (43%, 277) belonged to Department of Oral and Maxillofacial Surgery. The orders from maxilla were 32% (214).
DISCUSSION AND CONCLUSION: CBCT is a frequently required imaging modality for both diagnosis and treatment planning. However, it is very important to avoid unnecessary investigations and to justify their offers properly in order to minimize radiation exposure of patients and staff.

8.
Diş hekimliği eğitiminde eğitimcilerin uzaktan eğitim ve e-öğrenim hakkındaki görüşleri: anket çalışması
Opinions of educators on distance education and e-learning in dentistry education: a survey study
Ayşe Toraman, Ebru Sağlam, Serhat Köseoğlu
doi: 10.5505/yeditepe.2022.67689  Sayfalar 29 - 36
GİRİŞ ve AMAÇ: Gelişen bilgi ve iletişim teknolojisi, eğitim kurumlarında uzaktan eğitim teriminin ve yeni öğrenme materyallerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Pandemi gibi öngörülemeyen durumlar geleneksel eğitimle birlikte uzaktan eğitimi bir seçenek olmaktan çok bir zorunluluk haline getirebilir. Bu çalışmada, diş hekimliği eğitimcilerinin zorunlu sosyal izolasyon önlemlerine uymak için uygulanan uzaktan eğitime yönelik algılarını değerlendirmek amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada Türkiye'deki çeşitli diş hekimliği fakültelerindeki eğitimcilere 11 maddelik 5'li Likert ölçeği (Google Forms®) içeren 29 maddeden oluşan yapılandırılmış bir e-anket uygulanmıştır ve toplam 140 tam yanıt alınmıştır. Veriler T-testi, ANOVA ve faktör analizleri ile değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Veriler eğitimcilerin e-öğrenme araçlarını ve uzaktan eğitimi diş hekimliği eğitimi için destekleyici bir araç olarak yararlı bulduklarını göstermiştir. Bununla birlikte, eğitimcilerin, öğrencileri internet ve dijital bilgi okuryazarlığı konusunda yetkin bulmadıkları görülmüştür (faktör 3 ort = 2,9). Katılımcıların çoğu (n = 87, % 62,1) sınıfta yüz yüze öğretimle daha rahat bilgi aktarımı yapabildiğini belirtirken, %72,3'ü (n = 102) sınıfta daha iyi motive olduklarını bildirmiştir. Uzaktan eğitim algı ölçeğinin Cronbach alfa değeri 0,69'dur. Faktör analizi ile dört alt boyut belirlendi. Sosyal medyadaki video kanallarını eğitim verirken genellikle ve ara sıra kullandıklarını söyleyen eğitimcilerin uzaktan eğitim puanları (ort = 3,58; SS = 0,44/ ort = 3,48; SS = 0,43), nadiren kullandığını belirten eğitimcilerden anlamlı düzeyde yüksekti (ort. = 3,17, SS = 0,37; p = 0,002/ p = 0,009).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Uzaktan eğitimin diş hekimliği eğitiminde tek başına kullanılabilecek bir model olarak görülmediği belirlenmiştir. Uzaktan eğitim ve e-öğrenme yöntemlerinin diş hekimliği mesleki eğitiminde etkili olabilmesi için kurumların mevcut eğitim programlarını yeniden değerlendirmeleri gerekmektedir.
INTRODUCTION: Developing information and communication technology have led to advent of distance education term and new learning materials in training institutions. Pandemic can turn distance education into a necessity along. The aim of this study was to evaluate the dentistry educators perceptions of distance education.
METHODS: In the current study, a structured e-questionnaire comprising 29 items, including a 5-point Likert scale with 11 items was administered to dental educators and a total of 140 complete responses were received. The data were evaluated by T-test, ANOVA and factor analysis.
RESULTS: The results showed that educators found e-learning tools and distance education useful as a supportive tool for dental education. However, educators did not find students competent in internet and digital information literacy (factor 3 mean = 2.9). Most participants (62.1%) stated that they transfer information more easily with face-to-face teaching in the classroom, while 72.3% were better motivated in the classroom. Cronbach’s alpha value of distance-education perceptions scale was 0,69. The distance education scores of the educators who said that they generally and occasionally use video channels in social media while teaching (mean = 3.58 / mean = 3.48) were significantly higher than the educators who stated that they rarely used them (p=0.002/p=0.009).
DISCUSSION AND CONCLUSION: It has been determined that distance education is not seen as a model that can be used alone in dentistry education. In order for distance education and e-learning methods to be effective in dentistry professional education, institutions need to re-evaluate their current education programs.

9.
Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi lisans ve öğretim üyesi kliniklerine başvuran hastaların dental anksiyete ve korku açısından değerlendirilmesi
Assessment of dental anxiety and fear levels of patients referred to undergraduate and academic staff clinics in Oral and Maxillofacial Surgery Department
Gül Merve Yalçın Ülker, Aleyna Kucur, Deniz Gökçe Meral
doi: 10.5505/yeditepe.2022.04764  Sayfalar 37 - 48
GİRİŞ ve AMAÇ: Dental korku ve anksiyete, hem diş hekimlerini dental tedaviler sırasında zorlamakta; hem de hastaların ağız ve diş sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu çalışmada Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi lisans ve öğretim üyesi kliniklerine başvuran hastaların sosyodemografik özellikleri, duygusal cevapları ve dental tecrübelerine göre dental anksiyete ve korku seviyelerindeki farklılıkların incelenmesi ve tedavilerini yapan hekiminin tecrübesinin bu parametrelere etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı lisans ve öğretim üyesi kliniklerine diş çekimi için başvuran hastalara 10 adet demografik bilgilerini ve daha öncekileri dental tecrübelerini sorgulayan, 11 adet dental korkuyu sorgulayan, 5 adet de dental anksiyeteyi sorgulayan sorular elektronik bir anket aracılığı ile tedavilerinden hemen önce yöneltilmiştir. Normal dağılıma uygunluk Kolmogorov- Smirnov ve Shapiro-Wilk testi ile incelenmiştir.Dental korku ve anksiyete puanlarının karşılaştırılmasında Mann-Whitney- U ve Kruskal Wallis testi kullanılmıştır. Önem düzeyi p<0,05 olarak alınmıştır.
BULGULAR: Lisans ve öğretim üyesi kliniklerine başvuru tiplerine göre hastaların dental korku düzeylerindeki farklılıklar istatistiksel olarak anlamlı bulunmuş ve lisans kliniğinde daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (p=0,036).Hastalar cinsiyete göre dental korku ve anksiyete açısından karşılaştırıldığında, erkeklerde her iki değişkenin de istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek seviyelerde olduğu tespit edilmiştir (p=0,002;p<0,001).Yaş gruplarına göre dental korku düzeyinin en yüksek 45-54 yaş grubundaki, en düşük 18-29 yaş grubundaki hastalarda olduğu gözlenmiştir(p=0,009).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Dental korku açısından tedavi olunan kliniğe göre bir fark gözlenirken, dental anksiyete açısından bir farklılık gözlenmemiştir. Çalışmanın sonucuna göre erkek hastaların dental anksiyete ve korku düzeylerinin daha yüksek olduğu ve 45-54 yaş grubunun en yüksek dental korku seviyesine sahip olduğu gözlenmiştir. Bu farklılıkların geçmiş dental tecrübelerden kaynaklanabileceği sonucuna varılmıştır.
INTRODUCTION: Dental fear and anxiety are challenging dentists during dental treatments;and also negatively affect the orodental health of patients. In this study, it was aimed to evaluate differences in dental anxiety and fear levels of patients who referred to the Department of Oral and Maxillofacial Surgery( OMFS) undergraduate and academic staff clinics according to the sociodemographic characteristics, emotional responses and dental experiences,and to evaluate the effect of clinicians’ experience on these parameters.
METHODS: Patients referred to undergraduate and academic staff clinics of OMFS were questioned with 10 questions regarding demographic information and previous dental experiences,11 questions regarding dental fear, and 5 questions regarding dental anxiety. Compliance with normal distribution was examined by Kolmogorov-Smirnov and Shapiro-Wilk tests.Mann-Whitney- U and Kruskal Wallis tests were used to compare dental fear and anxiety scores. Significance level was taken as p<0.05.
RESULTS: There was a statistically significant difference in dental fear levels of patients according to type of the clinic, it was higher in undergraduate clinic(p=0.036).When patients were compared in terms of dental fear and anxiety by gender, it was found that both variables were at statistically significantly higher levels in men(p=0.002;p<0.001). Dental fear level was highest in 45-54 age group and lowest in 18-29 age group(p=0.009).
DISCUSSION AND CONCLUSION: While a difference was observed in terms of dental fear according to type of the clinic, no difference was observed in terms of dental anxiety.Males had higher dental anxiety and fear levels. 45-54 age group had the highest dental fear level. It has been concluded that these differences may stem from past dental experience.

10.
Diş hekimlerinin bildirdiği sağlık sorunları: kesitsel bir anket çalışması
Self- reported health problems of dentists: a cross-sectional survey
Işıl Kaya Büyükbayram, Didem Öner Özdaş, Hilal Çukadar, Sana Al-shammari
doi: 10.5505/yeditepe.2022.15046  Sayfalar 49 - 54
GİRİŞ ve AMAÇ: Diş hekimlerinde, çalışma koşullarına bağlı olarak gözlenen sağlık sorunları içinde kas iskelet sistemi rahatsızlıkları, karpal tünel ve işitme kaybı yer almaktadır. Vertigo ve Migren şikayetleri ise genellikle stres ve kas iskelet sistemi rahatsızlıkları ile birlikte görülmektedir. Bu çalışmanın amacı diş hekimlerinde kas ve iskelet sistemi rahatsızlıkları, karpal tünel ve işitme kaybının yanı sıra vertigo ve migren rahatsızlığının görülme sıklığını belirlenmesi, kas ve iskelet sistemi rahatsızlıkları ile vertigo ve migren arasındaki ilişkinin değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma, kesitsel tipte bir araştırma olup, İstanbul ili Küçükçekmece ilçesi içerisinde yer alan ağız ve diş sağlığı merkezi, fakülte, özel klinik ve muayenehanelerde mesleğini aktif olarak sürdüren, 84’ü (%51) kadın, 80’i (%49) erkek olmak üzere toplam 164 diş hekimi ile gerçekleştirilmiştir. Diş hekimlerine sosyodemografik özellikleri, çalışma hayatı ve kas ve iskelet sistemi rahatsızlıkları, karpal tünel ve işitme kaybı ile vertigo ve migren rahatsızlığına yönelik soruları içeren anket uygulanmıştır. Anketler yüz yüze görüşme yöntemi ile tamamlanmıştır.
BULGULAR: Bu çalışmaya katılan diş hekimlerinin %67,1’inin kas ve iskeletsel ağrı, %14,6’sının migren, %8,5’unun karpal tünel, %6,7’sinin işitme kaybı ve %6,7’sinin vertigo rahatsızlığı geçirdiği belirlenmiştir. Kadınlarda, kas ve iskeletsel şikayetler, karpal tünel sendromu, migren ve vertigo rahatsızlığı erkeklere oranla istatistiksel olarak anlamlı derecede daha fazla gözlenmiştir (p<0,01). Kas ve iskeletsel şikayetlerin migren üzerinde pozitif ve anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmüştür. (p<0,001).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Diş hekimlerinin başlıca sağlık şikayetinin kas ve iskeletsel problemler olduğu saptanmıştır. Kas ve iskeletsel şikayetlerin migren atakları ile ilişkili olabileceği görülmüştür. Kadın diş hekimlerinin, erkek diş hekimlerine oranla daha fazla sağlık sorunu yaşadıkları gözlenmiştir.
INTRODUCTION: Musculoskeletal system disorders, carpal tunnel and hearing loss have been among the health problems observed in dentists due to working conditions. Vertigo and migraine complaints are generally seen together with stress and musculoskeletal system disorders. The aim of this study is to determine the prevalence of musculoskeletal system disorders, carpal tunnel and hearing loss, as well as vertigo and migraine in dentists, and to evaluate the relationship between musculoskeletal system disorders and vertigo and migraine.
METHODS: This cross-sectional research was carried out with 164 dentists; 84 (51%) female and 80 (49%) male dentists who were actively conducting their profession in oral and dental health center, faculty, and private dental clinics in Istanbul Küçükçekmece. A questionnaire including sociodemographic characteristics, working life and musculoskeletal system disorders, carpal tunnel syndrome and hearing loss, vertigo and migraine were applied to dentists. The questionnaires were completed by face-to-face interview method.
RESULTS: 67.1% of the dentists participating in this study had musculoskeletal pain, 14.6% had migraine, 8.5% had carpal tunnel syndrome, 6.7% had hearing loss and 6.7% had vertigo attack. Musculoskeletal complaints, carpal tunnel syndrome, migraine and vertigo were significantly more common in female dentists than in male ones (p<0.01). Musculoskeletal complaints had a positive and significant effect on migraine (p<0.01).
DISCUSSION AND CONCLUSION: The main health complaints of dentists were musculoskeletal problems. It has been observed that musculoskeletal complaints may be associated with migraine attacks Female dentists had more health problems than their male colleagues.

11.
Diş hekimliği öğrencilerinin diş hekimliğinde yapay zekâ uygulamaları ile ilgili düşüncelerinin incelenmesi
Evaluation of attitude of dental students regarding artificial intelligence in dentistry
Şelale Özel, Muhammed Hilmi Büyükçavuş
doi: 10.5505/yeditepe.2022.27928  Sayfalar 55 - 60
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmamızın amacı, Türkiye’deki diş hekimliği öğrencilerinin, diş hekimliğinde ve oral radyolojide yapay zeka kullanımına ilişkin görüşlerinin değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 19 ile 30 yaş arasında 236 diş hekimliği öğrencisi katılmıştır. Katılımcılar Survey Monkey anket programında hazırlanan öğrencilerin diş hekimliği ve oral radyolojide yapay zeka kullanımına ilişkin görüş ve tutumlarını inceleyen anketi cevaplamışlardır. İstatiksel analiz için tanımlayıcı istatistik ve Kolmogrov-Smirnov testi kullanılmıştır.
BULGULAR: Çalışmaya katılan öğrencilerin %15,25’ini (n: 36) 1. Sınıf, %15,68’ini (n: 37) 2. Sınıf, %19,92’sini (n: 47) 3. Sınıf, %25’ini 4. Sınıf (n: 59), %24,15’ini (n: 57) 5. Sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Katılımcıların %72,88’inin (n: 172) yapay zekanın günlük hayatta kullanım alanları hakkında bilgisi varken, öğrencilerden sadece %23,73’ünün (n: 56) radyoloji alanında kullanımı hakkında bilgisi vardır. Yapay zekanın oral radyolojide kullanım alanları konusunda bilgi düzeylerinde 5. ve 4. sınıflar ile 1., 2. ve 3. sınıflar arasında istatiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu görülmüştür. Katılımcıların yaklaşık %80’i yapay zekanın diş hekimliği ve oral radyoloji alanını geliştireceğini düşünüyorken, bu uygulamaların ileride diş hekimlerinin yerini alması konusunda endişe duymadıkları görülmüştür.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Literatürde diş hekimlerinin ve diş hekimliği öğrencilerinin yapay zeka uygulamaları hakkında görüş ve tutumları hakkında bilgi eksikliği mevcuttur. Öğrencilerin büyük çoğunluğu diş hekimliği eğitiminde yapay zekaya yer verilmesi gerektiğini desteklemektedir. Yapay zekanın diş hekimliğinde kullanım alanları konusunda üst sınıf öğrencilerinin alt sınıflara göre daha fazla bilgisi olduğu izlenmiştir.
INTRODUCTION: The aim of this study was to evaluate the attitude of the dental students in Turkey regarding effect of artificial intelligence on dentistry and oral radiology.
METHODS: In this study, 236 students aged between 19 and 30 years were participated. Participants filled in the questionnaire was prepared online Survey Monkey that comprised the knowledge and attitude of the dental students regarding impact of artificial intelligence on dentistry and oral radiology. Results were analyzed using descriptive statistics and Kolmogrov-Smirnov test.
RESULTS: Student rates by year were first year 15.25%, second year 15.68%, third year 19.92%, fourth year 25%, fifth year 24.15%. When 72.88% of participants were aware of using artificial intelligence in daily life, 23.73% of participants were aware that artificial intelligence is used in the oral radiology and dentistry. There was significant difference between students in fifth, fourth year and first, second, third year about knowledge of the applications of artificial intelligence in dentistry and oral radiology. While approximately 80% of the participants reported that artificial intelligence would improve dentistry and oral radiology, they stated that they were not worried that these developments would replace dentists.
DISCUSSION AND CONCLUSION: There are a few studies about the knowledge and attitude of artificial intelligence in the dentistry among dental students and dentists. Most of the students supported that artificial intelligence should be part of dentistry training. It was found that students in the clinical years have better knowledge of the artificial intelligence applications in the dentistry than students in the preclinical years.

12.
Geçmişten günümüze endodontide kullanılan Nikel Titanyum aletler; evrimden devrime jenerasyonlar arası bir yolculuk
Nickel-Titanium instruments used in endodontics from past to present; a journey between generations from evolution to revolution
Hüseyin Gürkan Güneç, Hüseyin Hamza Onay, Beril Ekinci, Ayşegül Özyer Yaran, Tennur Kasimi, Aleyna Danacı
doi: 10.5505/yeditepe.2022.16056  Sayfalar 61 - 74
Modern Endodontik tedavilerin başarı ve başarısızlıklarında diş hekimlerinin tecrübesi ve kullanılan teknolojik ürünlerin payı günümüzde çok önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle, klinisyenlerin büyüteç, dental operasyon mikroskobu, dental volumetrik tomografi, rubber-dam ve nikel-titanyum (NiTi) kanal eğeleri gibi ürünleri kullanması endodontik tedavinin başarısını anlamlı derecede arttırmaktadır. Kliniklerimizde, endodontik tedavi yaparken genellikle en çok kullandığımız alet ise paslanmaz çelik veya NiTi kök kanal eğe sistemleridir. Her iki farklı türdeki eğelerin kendi içerisindeki avantaj ve dezavantajlarına rağmen, günümüzde endodontik tedavi yapılırken NiTi’den yapılmış aletler daha çok tercih edilmektedir. NiTi eğelerin hızlı ve pratik kullanımına rağmen, diş hekimleri endodontik tedavi uygulamalarında bu eğelerin kullanımında dikkatli davranmaları ve kullanacakları NiTi eğeleri çok iyi tanımaları gerekmektedir. Bu derlemenin amacı; modern endodonti pratiğinde sıklıkla kullandığımız NiTi aletlerin yıllar içerisinde yapmış olduğu tasarım değişikliklerini, sistem güncellemelerini ve jenerasyonlar arası farklılıklarını değerlendirmek ve açıklamaktır.
In the success and failures of modern endodontic treatments, both the experience of dentists and the using technological products’s parts are played a very important role today. In particular, practitioners make use of products such as loupe, dental operation microscope, dental volumetric tomography, rubber-dam and nickel-titanium (NiTi) rotary files significantly increases the success of endodontic treatment. The most commonly used instrument in endodontic treatment is stainless steel or NiTi rotary file systems in our clinics. Despite the advantages and disadvantages of both different types of files, the instruments made of NiTi are more preferred when administering endodontic treatment. In addition to despite the rapid and practical using of NiTi files, dentists need to be careful in the using of these files and know them very well in endodontic treatments. The purpose of this review is to evaluate and explain the design changes, system updates and intergenerational differences of NiTi instruments that we frequently use in modern endodontics treatment over the years.

13.
Rehber yol eğelerin metalurjik - mekanik özelliklerinin ve şekillendirme hareketlerinin değerlendirilmesi
Evaluation of metallurgicalmechanical properties of Glide Path files and shaping movements
Hüseyin Gürkan Güneç, Aleyna Danacı, Tennur Kasimi, Aysegul Özyer Yaran, Beril Ekinci, Hüseyin Hamza Onay
doi: 10.5505/yeditepe.2022.94830  Sayfalar 75 - 85
Diş hekimleri arasında endodontik tedavi çıplak gözle görülmeyen bir alanda uygulandığı için genellikle zor ve uzun süren bir tedavi seçeneği olarak kabul edilmektedir. Tedavinin içerisinde oluşabilecek çeşitli zorluklar da ağırlıklı olarak kullanılan endodontik aletlerden kaynaklanmaktadır. Nikel-titanyum (NiTi) eğeler, şekil hafızası ve süper elastiklik özellikleri sayesinde geleneksel paslanmaz çelik eğelere göre kök kanallarında komplikasyon görülme riskini düşürmektedir. NiTi eğelerin sahip olduğu bu tip mekanik özellikler sayesinde, endodontik aletler, kök kanalı içerisinde farklı hareketleri kullanarak tedaviyi rahat bir şekilde bitirebilmektedir. Tedavinin başlangıç aşamasında ise kök kanal anatomisine uygun bir rehber yol dengesi tutturmak çok önemlidir. Bundan dolayı endodontik tedavide kullanılan tüm NiTi sistemlerin içerisinde mutlaka bir glide path sistemi de yer almalıdır. Bu derlemenin amacı; endodontide sıklıkla kullanılan rehber yol eğeleri ve hareketleri değerlendirerek, NiTi alaşımların metalürjik yapısı ve mekanik özelliklerini özetlemektir.
Endodontic treatment is not a visible area to the naked eye, generally considered as a difficult and long-term treatment option among dentists. Various difficulties, that may occur in the treatment, originate mainly from the using endodontic instruments. Nickel-titanium (NiTi) files reduce the risk of complications in root canals compared to conventional stainless steel files, under favour of their shape memory and super elasticity. By means of such mechanical features of NiTi files, endodontic instruments can comfortably finish the treatment using different movements within the root canal. In the initial part of the treatment, it is very important to ensure a guideline balance suitable for the root canal anatomy. Therefore, a glide path system should be included in all using NiTi systems in endodontic treatment. The purpose of this review is to evaluate the glide path files and motions commonly used in endodontics and to summarize the metallurgical structure and mechanical properties of NiTi alloys.

LookUs & Online Makale