1. | 2020-3 Cilt Tüm Dergi 2020-3 Vol Full Printed Journal Sayfa I |
2. | Kapak Cover Sayfalar II - III |
3. | İçindekiler Contents Sayfa IV |
ÖZGÜN ARAŞTIRMA | |
4. | Gıdaları taklit eden solüsyonların bulk-fill kompozitlerin renklenmesine etkisi Effect of food simulating liquids on color stability of bulk-fill composites Özge Gizem Cabadağ, Nihan Gönülol, Lena Almasifar, Tuğba Misillidoi: 10.5505/yeditepe.2020.35693 Sayfalar 198 - 204 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı gıdaları taklit eden solüsyonlarda bekletilen yüksek viskoziteli bulk-fill kompozitlerin ve bir adet geleneksel kompozit rezinin renkledirici bir solüsyona maruz bırakılması sonrası renk değişimini değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: 4 farklı yüksek viskoziteli bulk-fill kompozit (Tetric EvoCeram Bulk Fill, SonicFill, Filtek Bulk Fill Posterior, Beautifil Bulk Restorative) ve bir adet geleneksel mikrohibrit tipte kompozit rezin (Filtek Z250) kullanılarak, 8 mm çapında ve 4 mm kalınlığında disk şeklinde toplam 180 adet örnek hazırlandı. Hazırlanan örnekler gıdaları taklit eden solüsyonlarda (etanol, heptan, sitrik asit, yapay tükürük) bekletilmek üzere rastgele 4 alt gruba ayrıldı (n=9) ve bu solüsyonlarda 7 gün süreyle 37±1ºC’de etüvde bekletildi. Ardından örneklerin tümü çözünebilir kahve solüsyonunda 6 gün süreyle tutuldu. Tüm örneklerden, gıdaları taklit eden solüsyonlarda bekletilmesi sonrası ve kahve solüsyonunda bekletilmesi sonrası Vita Easy-Shade (VITA Zahnfabrik) dijital spektrofotometre cihazı yardımıyla renk değerleri elde edildi. Renk değişim değerleri (ΔE00), CIEDE2000 renk sistemine göre kaydedilerek, istatistiksel analizi için çift yönlü varyans analizi, ikili karşılaştırmalar için Bonferroni testi kullanıldı (α=.05). BULGULAR: Test edilen kompozit grupları arasında en yüksek ΔE00 değerleri Beautifil Bulk Restorative grubunda tespit edilirken (p˂0.001), en fazla renk değişimi kahve solüsyonu öncesi sitrik asite maruz bırakıldığında gözlenmiştir (p=0.027). TARTIŞMA ve SONUÇ: Gıdaları taklit eden solüsyonların ve materyallerin farklı yapısal özellikleri kompozit rezinlerin renk stabilitesinde etkilidir. |
5. | Stabilizasyon splinti tedavisinin fonksiyonel çene hareketleri ve ağrı üzerine etkisinin retrospektif değerlendirilmesi Retrospective evaluation of the effect of stabilization splint therapy on functional jaw movements and pain Erkut Kahramanoglu, Zeliha Şanıvar Abbasgholizadeh, Seçil Özkan, Yasemin Özkandoi: 10.5505/yeditepe.2020.20982 Sayfalar 205 - 208 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, temporomandibular rahatsızlığı bulunan ve stabilizasyon splinti ile tedavi edilmiş hastaların fonksiyonel çene hareketleri ve vizüel ağrı skalası (VAS) değerlerini retrospektif olarak değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: TMR/ATK ‘ne göre muayene edilmiş ve MRG ile tek taraflı disk deplasmanı teşhisi konulmuş 20 hastanın arşiv verileri kullanılmıştır. Hastaların 1.ay, 3.ay ve 6.aydaki fonksiyonel çene hareketleri (ağrısız ağız açıklığı, protruziv, kontralateral ve ipsilateral hareket miktarları) ve VAS değerleri retrospektif olarak değerlendirilmiştir. BULGULAR: 1. ayın sonunda protruziv hareket miktarı dışında tüm fonksiyonel çene hareketleri anlamlı olarak artmış ve VAS değerleri anlamlı olarak azalmıştır. 6. ayın sonunda ise tüm fonksiyonel hareketler anlamlı olarak artmıştır (p<0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Stabilizasyon splinti tedavisi, temporomandibular ekleminde redüksiyonlu/ redüksiyonsuz disk deplasmanı bulunan hastalarda mandibular hareket miktarlarında artış sağlayarak, hastaların ağrı semptomlarını azaltmıştır. |
6. | Hastaların dental implant farkındalıklarının ve bilgi düzeylerinin araştırılması Assesment of dental implant awareness and knowledge levels of patients Dilek Menziletoğlu, Ali Kılınç, Bozkurt Kubilay Işık, Ceyda Akındoi: 10.5505/yeditepe.2020.75983 Sayfalar 209 - 212 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı; hastaların dental implant hakkında bilgilerini ve implant farkındalıklarını değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi ve Protez bölümlerine eksik dişlerinin rehabilitasyonu için başvuran 500 hasta çalışmaya dâhil edildi. Hastalara çalışmanın amacı ve metodu ile ilgili bilgi verildi. Dental implant ile ilgili 15 sorudan oluşan anket hastalar tarafından dolduruldu. Veriler toplandı. Elde edilen sonuçların istatistiksel değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistik ve ki-kare testi uygulandı, BULGULAR: 257 erkek ve 243 kadın hasta bu çalışmaya dâhil edildi. 500 hastada implant farkındalığı %70,4’tü. İmplant farkındalığı ile eğitim durumu arasında anlamlı bir fark bulundu. (p<0,001) İmplant farkındalığı ile cinsiyet (p=0,233), gelir durumu (p=0,084) ve yaş (p= 0,303) arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı. İmplantların bilgi kaynaklarının sırası ile diş hekiminden (%32,60), implant yaptıran arkadaşlarından (%26,60), medyadan (%26) ve tıp doktorundan (%14,80) öğrenildiği tespit edildi ama hastaların %88,40’ı dental implant ile ilgili bilgileri diş hekiminden öğrenmek istediğini belirttiler. Hastaların %79’u (395) implant tedavilerini üniversite hastanesinde yaptırmak istediklerini ifade etmişlerdir. Hastaların %39,40’ı implant tedavisini isterken %13,20’si implant tedavisini istemediğini ve %47.40’ı ise kararsız olduğunu bildirdi. TARTIŞMA ve SONUÇ: İmplant farkındalığını arttırmak için diş hekimleri hastalara dental implant ile ilgili daha fazla bilgi vermelidir. Hastalar için eğitim programları organize edilmelidir. |
7. | Albümin-gluteraldehit doku yapıştırıcısının insan dişeti fibroblast hücreleri üzerindeki etkilerinin incelenmesi Investigation of the effects of albumin-gluteraldehyde tissue adhesive on human gingival fibroblast cells Özge Doğanay, Sezen Atasoy, Nurettin Diker, Alper Alkandoi: 10.5505/yeditepe.2020.71501 Sayfalar 213 - 219 GİRİŞ ve AMAÇ: Albumin-gluteraldehit doku yapıştırıcısı ilk olarak kardiyovasküler cerrahi uygulamalarında, daha sonra ciddi travmalarda dalak ve kalp yaralanmalarında ve bazı abdominal dokularda, zarar görmüş parankimi güçlendirmek ve/veya hemostaz sağlamak amacıyla geçmişten beri kullanılmaktadır. Diş hekimliğinde ise yönlendirilmiş kemik rejenerasyonu tekniğinde kullanılmaya başlayan albumin-gluteraldehit doku yapıştırıcısının olası komplikasyonlarını tespit etmek amacıyla çalışmamızda, insan dişeti fibroblastı (HGF-1) hücre hattında çene cerrahisi alanında deneysel olarak çalışmaları yapılan albumin-gluteraldehit doku yapıştırıcısı ile klinik uygulamalarda sıklıkla tercih edilen kollajen membranın sitotoksik etkilerini in vitro karşılaştırdık. YÖNTEM ve GEREÇLER: İki farklı çalışma grubu oluşturularak, 1., 3., 7., 10., 14. ve 21. günlerde albümin-gluteraldehit doku yapıştırıcısından ve kollajen membrandan toplanan süpernatantlar 24, 48 ve 72 saat süreyle insan dişeti fibroblast hücreleri üzerine eklenmiş ve inkübasyon sonrası süpernatantların sitotoksik analizi için MTT yöntemi kullanılmıştır. BULGULAR: Tüm ölçümlerde albümin-gluteraldehit doku yapıştırıcısı grubunda hücre canlılık değerinin kollajen membran grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük olduğu tespit edilmiştir (p< 0,05). Süpernatantların bekleme süreleri arttıkça hücre canlılık oranlarının azaldığı gözlenmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: İnsan dişeti fibroblast hücreleri albumin-gluteraldehit doku yapıştırıcısından elde edilen süpernatantlara karşı sitotoksik davranış göstermiştir. |
8. | Hareketli ortodontik apareyler ile ilgili youtube™ videolarının içerik analizi Youtube™ video content analysis on removable orthodontic appliance Merve Nur Aydın, Hakan Yılmazdoi: 10.5505/yeditepe.2020.68552 Sayfalar 220 - 225 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı hareketli ortodontik apareyler hakkında bilgi almak isteyen hastalar için sosyal medyada sunulan bilgilerin kalitesini incelemektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: YouTube ™’ da Google Trends uygulamasıyla "removable orthodontic appliance" anahtar kelimesini kullanarak ilgili videolar aratıldı. 75 sonuçtan yetersiz olanlar çıkarıldıktan sonra analiz edilmek üzere 28 video seçildi. Video içerik kalitesini düşük ve yüksek olarak sınıflandırmak için 7 parametreden oluşan bir puanlama sistemi kullanıldı. Videoların kalitesini evrensel olarak değerlendirmek için video bilgileri ve kalite indeksi (VBKİ) uygulandı. İstatiksel değerlendirmede Student t-testi, Mann-Whitney U-testi, Chi-square testi ve Pearson korelasyon katsayısı hesaplandı. BULGULAR: YouTube ™’ a yüklenen videoların içerik kalitesi 7 puan üzerinden ortalama 2,82 puan ve videoların 22 (%78,6)’i düşük içerikli, 6 (%21,4)’i ise yüksek içerikli olarak bulundu. Apareylerin kullanım prosedürleri videolarda en çok bahsedilen konulardı (%78,6). Apareylerin uygulanma zamanı, uygulama yöntemi, yararları ve kullanım önerilerine yüksek içerikli grupta daha sık değinilmişti (p<,05). Yüksek içerikli videolar görüntülenme yüzdesi açısından ise bir üstünlüğe sahip değildi (p>,05). YouTube ™’ a hareketli ortodontik apareylerle ilgili video yükleyenlerin yükledikleri videoların içerik kalitesi karşılaştırıldığında istatistiksel bir fark ortaya çıkmadı (p>,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Hareketli ortodontik apareyler arama terimi YouTube ™’da aratıldığında çıkan sonuçların birçoğu yetersiz olduğundan bilgiye ulaşmak zorlaşmaktır. Hareketli ortodontik apareylerle ilgili YouTube ™ videoların genellikle içerik kalitesi düşüktür. Yüksek içerikli videoları yüklemesi beklenen uzman/diş hekimleri içerik açısından diğer gruplara bir üstünlük sağlayamamıştır. Klinisyenler sosyal medya ve YouTube ™’un bilgilendirici özelliğini değerlendirmeli ve daha yüksek içerikli videolar üretmelidir. |
9. | Doğu Karadeniz bölgesindeki bir grup çocukta diş yaşı tespitinde Demirjian ve Willems yöntemlerinin geçerliliğinin değerlendirilmesi Assessment of validity of Demirjian and Willems methods for dental age estimation a group of children in the Eastern Black Sea region Didem Türken, Çiğdem Gülerdoi: 10.5505/yeditepe.2020.60362 Sayfalar 226 - 230 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki bir grup çocukta diş yaşı tespitinde Demirjian ve Willems yöntemlerinin geçerliliğini değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada 5-14 yaş arası 600 çocuğun panoramik radyografisi retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Dental gelişim, Demirjian ve Willems tarafından önerilen aşamalara göre değerlendirilmiştir. Kronolojik ve dental yaş arasındaki uyum istatistiksel olarak eşleştirilmiş t-testi ile analiz edilmiştir. BULGULAR: Hem Demirjian hem de Willems yöntemlerinde kronolojik yaş ve diş yaş karşılaştırıldığında, kızlarda ve erkeklerde bazı yaş gruplarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmuştur (p<0,05). Demirjian yöntemi 8, 9, 10 yaş gruplarında hem kız hem de erkek çocuklar için, 11 yaş grubunda ise yalnızca erkek çocuklar için uyumluyken, diğer yaş gruplarında yüksek tahmin değerleri vermiştir. Willems yöntemi 5 yaş grubunda sadece kız çocuklar için, 7 ve 12 yaş grubunda ise sadece erkek çocuklar için uyumsuzken, diğer tüm yaş gruplarında kronolojik yaş ile uyumlu bulunmuştur. TARTIŞMA ve SONUÇ: Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki bir grup çocuk için, diş yaşı tespitinde Demirjian yönteminin kronolojik yaştan daha yüksek tahmin değerleri, Willems yönteminin ise daha uyumlu tahmin değerleri verdiği tespit edilmiştir. |
10. | Sellar köprü ile maksiller darlık arasındaki ilişkinin araştırılması Investigation of the relationship between maxillary deficiency and sellar bridge Yeşim Deniz, Semiha Arslandoi: 10.5505/yeditepe.2020.59389 Sayfalar 231 - 236 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı sella tursika köprülenmesi ile maksiller darlık arasındaki ilişkinin değerlendirilmesidir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu retrospektif çalışmada, 2017-2019 yılları arasında ortodonti kliniğinde tedavi görmekte olan 18-30 yaşları arasındaki 73 adet maksiller darlık teşhisi almış olan hasta ile 73 adet herhangi bir iskeletsel anomalisi bulunmayan hastanın sella tursika köprülenme tipleri sefalometrik radyografiler üzerinde karşılaştırıldı. Çalışmaya dahil edilen sefalometrik radyografilerin tümü sistemik açıdan sağlıklı, ortognatik cerrahi veya baş boyun bölgesinden herhangi bir travma geçirmemiş olan ortodonti hastalarına ait iyi kaliteli görüntülerdi. Sella tursika köprülenme tipleri Sınıf I (kalsifikasyon yok), Sınıf II (parsiyel kalsifikasyon) ve Sınıf III (tam kalsifikasyon) olarak sınıflandırıldı. Sella tursika köprülenme tipleri ile çalışma grubu ve kontrol grubu arasındaki ilişki ki- kare testi kullanılarak değerlendirildi. Post Hoc çoklu karşılaştırmalarda Bonferroni düzeltmesi yapılarak %95 güven aralığında analizler sürdürüldü. İstatistiksel anlamlılık düzeyi 0,05 olarak kabul edildi. BULGULAR: Sınıf I (kalsifikasyon yok), sella tursika köprülenmesi kontrol grubunda çalışma grubuna göre istatiksel olarak anlamlı düzeyde fazla, Sınıf II (parsiyel kalsifikasyon) sella tursika köprülenmesinin ise çalışma grubunda kontrol grubuna göre daha fazla olduğu görüldü (p<0.05). Cinsiyetle sella tursika köprülenme tipleri arasındaki ilişki karşılaştırıldığında maksiller darlık teşhisi olan kadın hastalarda Sınıf II (parsiyel kalsifikasyon) sella tursika köprülenmesi anlamlı düzeyde fazla görüldü (p>0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmanın sonucunda, sella tursika köprülenmesi ile maksiller darlık arasında ilişki gözlemlenmiştir. Sella tursika köprülenmesinin olası maksiller darlık oluşumu hakkında öngörü sağlayabileceği veya hastanın yüz profili hakkında bilgi verebileceği düşünülmektedir. Bu çalışma maksiller darlık ile sella tursika köprülenmesi arasındaki ilişkinin incelendiği ilk çalışma niteliğindedir. |
11. | Kompozit materyallerin gingival fibroblast hücrelerindeki oksidan ve antioksidan değerlerine etkisinin incelenmesi Investigation of the effect of composite materials on oxidant and antioxidant values in the gingival fibroblast cells Elif Ok, Ali Taghizadehghalehjoughi, Hakan Kamalakdoi: 10.5505/yeditepe.2020.75547 Sayfalar 237 - 243 GİRİŞ ve AMAÇ: Oral dokular ile dental restorasyonlar arasındaki direkt etkileşimler serbest radikallerin hücrede birikmesi ile oksidatif strese ve hücresel hasara neden olmaktadır. Oksidatif strese dayalı ölçüm yöntemleri bir materyalin biyouyumluluğun belirlenmesinde önemli bir yer edinmektedir. Bu çalışmada farklı kompozit materyallerin gingival fibroblast hücrelerinde meydana getirdiği oksidatif stresin TAS (total antioksidan kapasite) ve TOS (total oksidan kapasite) analizleriyle değerlendirilmesi amaçlandı. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada 6 yeni nesil kompozit materyal kullanıldı. (X-tra Fill (Voco-Almanya), G- ænial Posterior (GC Tokyo Japonya), Estelite Sigma Quick (Tokuyama-Japonya), Grandio (Voco-Almanya), Arabesk (Voco-Almanya) Polofil Supra (Voco-Almanya) Her materyal için örnek sayısı 12 olarak belirlendi (n=12). Örnekler teflon kalıplar kullanılarak hazırlandı. GFBCs’lerin 72 saat süreyle örneklerle teması sonucu hücrelerde meydana gelen oksidatif stres durumu TAS ve TOS analizleriyle değerlendirildi. BULGULAR: Gruplardan elde edilen TAS değerleri sırasıyla; PS>AB>GO>ES>XF>GA olarak; TOS değerleri GA>XF>ES>- GO>AB>PS olarak tespit edildi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Bir materyalin sitotoksisitesinde; materyalin yapısı, içerdiği monomer oranı, monomer tipi, doldurucu içeriği gibi faktörlerin bir bütün olarak etkili olduğu, monomer yüzdelerindeki artışın antioksidan sistem üzerine doğrudan etki ettiği, doldurucu içeriğine eklenen parçacıkların da oksidatif streste etkili olduğu sonucuna varıldı. |
12. | Kalsiyum hidroksitin ultrasonik altivasyonunun kanal içi kırık eğe varlığında periapikal pH üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi The effect of ultrasonic activation of calcium hydroxide on periapical pH in the presence separated instruments Burhan Can Çanakçı, Özgür Erdoi: 10.5505/yeditepe.2020.55822 Sayfalar 244 - 249 GİRİŞ ve AMAÇ: Kök kanalında farklı konikliğe sahip kırık eğelerin varlığında, kanal içi ilaç olarak yerleştirilen kalsiyum hidroksitin (KH) ultrasonik (US) olarak aktive edilmesi ile periapikal dokularda meydana gelen pH değişiminin değerlendirilmesi. YÖNTEM ve GEREÇLER: 80 adet diş, apikal üçlüde kırılan 4 mm uzunluğundaki eğelerin konikliğine ve KH çözeltisinin yerleştirilme yöntemine göre 8 gruba ayrılmıştır (n=10); Grup 1L (#25, 0.02 + Lentülo), Grup 1U (#25, 0.02 + US), Grup 2L (#25, 0.04 + Lentülo), Grup 2U (#25, 0.04 + US), Grup 3L (#25, 0.06 + Lentülo), Grup 3U (#25, 0.06 + US), Grup 4L (#25, 0.08 + Lentülo), Grup 4U (#25, 0.08 + US). Örnekler distile su içeren tüplere atılmıştır. 1 saat, 1, 2, 7, 14 ve 30 gün sonra pH ölçümleri yapılmıştır. BULGULAR: Lentülo grupları kendi aralarında karşılaştırıldığında 1 saat ölçümlerinde fark bulunmamasına rağmen, diğer ölçüm zamanlarında kırık eğenin konikliğinin artması ile pH belirgin artmıştır [G3L (.06) > G1L(.02), G4L (.08) > G1L (.02) ve G2L (.04); P<0,05]. US grupları kendi aralarında karşılaştırıldığında kırık eğenin konikliği arttıkça pH değeri belirgin artmıştır [G3U(.06) ve G4U(.08) > G1U(.02) ve G2U(.04); P<0,05]. Aynı konikliğe sahip kırık eğelerin kullanıldığı gruplar KH yerleştirme tekniğine göre karşılaştırıldıklarında bütün zaman aralıklarında US kullanımının pH değerini belirgin olarak arttırdığı görülmüştür (G1U>G1L, G2U>G2L, G3U>G3L, G4U>G4L; P<0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızın sonuçlarına göre kök kanalının apikalinde kırılmış olan 4 mm’lik eğe varlığında, KH çözeltisinin periapikal bölgede sebep olduğu pH artışı US aktivasyon ile belirgin olarak artmıştır. Ayrıca kırık eğenin konikliği arttıkça pH artışı daha fazla olmaktadır. |
OLGU RAPORU | |
13. | Maksiller sinüse kaçan dental frezin çıkartılması: Olgu Sunumu Removal of a dental bur displaced into maxillary sinus: A Case Report Ahmet Hamdi Arslan, Orkun Uygundoi: 10.5505/yeditepe.2020.17136 Sayfalar 250 - 253 Diş hekimliğinde maksiler sinüste iyatrojenik kaynaklı yabancı cisimlerin görülmesi nadir rastlanılan bir durum değildir. Vaka raporumuzda, 29 yaşındaki kadın hasta 1 hafta öncesinde 18 nolu dişinin çekimi için özel bir klinikte müdahale edildiğini fakat ilgili bölgede ve başında 1 haftadır devam eden ağrısı üzerine departmanımıza başvurduğunu bildirdi. Yapılan klinik ve radyolojik muayenede sağ maksiller sinüste dental frez ile uyumlu olan görüntü tespit edildi. Genel anestezi altında maksillanın lateraline pencere açılarak Caldwell Luc yöntemi ile sinüs boşluğuna ulaşılarak frez çıkarıldı. Yabancı cismin türünün ve yerinin mümkün olduğunca erken belirlenmesi ve cismin çıkartılması ile maksiller sinüzit gibi komplikasyonların önüne geçilebilmektedir. Bu vaka raporunda maksiller sinüsüne aeratör frezi kaçırılan hastanın klinik teşhis ve tedavisinin sunulması amaçlanmıştır. |
DERLEME | |
14. | Obezite-periodontal hastalık ilişkisi ve rol oynayan olası mekanizmalar Obesity-periodontal disease relationship and mechanisms involved Vesile Elif Toy, Serkan Dündardoi: 10.5505/yeditepe.2020.08760 Sayfalar 254 - 260 “Sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı miktarda yağ birikimi’’ olarak tanımlanan obezite kronik, inflamatuar, multifaktöriyel bir hastalıktır. Sedanter yaşam tarzı ve yüksek yağlı diyet tüketiminin yol açtığı obezite tüm yaş gruplarında hızla artarak küresel bir sorun ve halk sağlığı problemi haline gelmiştir. Birçok kronik inflamatuar hastalık ve kanser gelişimi için temel risk faktörü olduğu belirlenen obezitenin periodontitise duyarlılığı da arttırdığı ileri sürülmüştür. Periodontal hastalık, birçok faktör tarafından modifiye edilebilen, dişleri destekleyen dokuların kronik inflamatuar, multifaktöriyel hastalığıdır. Hem obezite hem de periodontitis sistemik inflamasyonla ilişkili olduğundan, bu iki durumun ortak bir patofizyoloji ile bağlantılı olduğu söylenebilir. Obezite ile periodontitis arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalar, aşırı kilolu / obez kişilerde artmış periodontitis riskinin görüldüğünü bildirmişlerdir. Bu ilişkideki patofizyolojik mekanizmalar belirsiz olsa da, kronik inflamatuar durum ve oksidatif stresin sonucu olarak insülin direnci gelişiminin obezite ile periodontitis arasındaki ilişkide rol oynayabileceği belirtilmiştir. Bu derlemede mevcut literatürün ışığı altında, obezite-periodontal hastalık ilişkisi ve bu ilişkide rol oynayan olası mekanizmalar özetlenmektedir. |
15. | Konvansiyonel radyografiden dijitale: İntraoral fosfor plak sistemlerinde karşılaşılan artifakt ve hatalar Conventional radiography to digital: artifacts and errors encountered in intraoral phosphorus plate systems Cansu Görürgöz, Nur Hacıosmanoğlu, Bengi Öztaşdoi: 10.5505/yeditepe.2020.76376 Sayfalar 261 - 270 Radyografiler, diş hekimliği alanında dentoalveolar ve maksillofasiyal bölgeye ait patoloji ya da hastalıkların tanısında yaygın olarak kullanılmaktadır. Gelişen teknoloji ile birlikte dental görüntüleme pratiğinde dijital radyografi konvansiyonel radyoloji ile karşılaştırıldığında sağ-ladığı avantajlar nedeni ile diş hekimleri arasında giderek tercih edilen bir yöntem olmaya başlamıştır. Charged-Coupled-Device, Complementary Metal Oxide Semiconducter ve fosfor plaklar dijital radyolojide kullanılan sensörlerdir. Fosfor plak sistemleri; konvansiyonel filme olan benzerlikleri, kablosuz olmaları, mevcut film tutucular ile uyumlu olmaları ve diğer dijital sensörlere kıyasla daha ekonomik olmaları nedeniyle daha çok tercih edilen sensörlerdir. Ancak tüm sistemlerde olduğu gibi fosfor plak sistemlerinde de bazı hata ve sorunlar ile karşılaşılmaktadır. Bu çalışmanın amacı konvansiyonel ve fosfor plak sistemlerinde tespit edilen görüntü hataları tanımlamak, oluşum sebeplerine göre hataların nedenlerini ve çözümlerini değerlendirmektir. |