ISSN 1307-8593 | E-ISSN 2458-9586
7tepe Klinik Dergisi - Yeditepe J Dent: 20 (3)
Cilt: 20  Sayı: 3 - 2024
1. 
2024-3 Cilt Tüm Dergi
2024-3 Vol Full Printed Journal

Sayfa I

2. 
Kapak
Cover

Sayfa II

3. 
İçindekiler
Contents

Sayfa III

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
4. 
Endodontik Tedavi Görmüş Dişlerin 5 Yıllık Sağkalım Oranı
The 5-Year Survival Rate of Endodontically Treated Teeth
Bihter Arpacıoğlu, Selin Göker Kamalı, Dilek Türkaydın
doi: 10.5505/yeditepe.2024.75768  Sayfalar 4 - 8
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı kök kanal tedavisi yapılmış dişlerin 5 yıllık sağkalım oranını araştırmak ve endodontik tedavi yapılmış dişlerin sağkalımı ile yaş, cinsiyet, dişin lokasyonu, periapikal sağlığı gibi preoperatif prognostik faktörler arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 103 hastanın 203 dişi dahil edilmiştir. Çalışmaya dahil edilen hastaların yaşları ve cinsiyetleri, dişlerin lokasyonu, işlem öncesi periapikal sağlık durumları, 5 yıl sonunda ağızda olup olmadığı, ağızda olmayan dişlerin kök kanal tedavisi yapıldıktan kaç ay sonra çekildiği kaydedilmiştir. Endodontik tedavi yapılmış dişlerin 5 yıllık sağkalımını değerlendirmek için Kaplan-Meier analizi, diş çekimi üzerinde etkisi olan risk faktörlerini araştırmak için Cox regresyon analizi kullanılmıştır.
BULGULAR: Çalışmaya dahil edilen dişlerin 5 yıllık kümülatif sağ kalım oranı %84,2’dir. Cox regresyon analizi sonucunda diş grubu ve apikal periodontitis varlığının sağkalım üzerine etkileri istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Molar dişlerin çekilme riski 2,817 kat ve apikal periodontitis görülen dişlerin çekilme riski ise 2,397 kat daha fazladır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Kök kanal tedavisi yapılmış dişlerin 5 yıllık sağkalım oranı %84,2’dir. Molar dişlerin ve endodontik tedavi öncesi apikal periodontitis görülen dişlerin çekilme riski daha fazladır.

5. 
Peri-implantitisli Hastalarda Peri-implant Oluğu Sıvısı Biyokimyasal Mediatör Seviyeleri ve Klinik Parametrelerin Değerlendirilmesi
Evaluation of Peri-implant Crevicular Fluid Biochemical Mediator Levels and Clinical Parameters in Patients with Peri-implantitis
Ozan Burak İskefli, İslim Kaleler, Şule Batu, Erhan Fıratlı
doi: 10.5505/yeditepe.2024.63935  Sayfalar 9 - 15
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada, peri-implantitisin karakteristik klinik parametrelerine non-invaziv alternatifler olarak, çeşitli biyokimyasal parametreleri değerlendirmeyi amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya, sağlıklı peri-implant dokusu bulunan 40 ve peri-implantitise sahip 40 implant olmak üzere toplam 80 implant dahil edildi. Demografik verilerin kaydedilmesiyle beraber plak indeksi, sondalamada kanama indeksi, keratinize doku genişliği, sondalama derinliği miktarı ve püy varlığı verileri ölçüldü. Biyokimyasal analiz, peri-implant oluk sıvısında (PİOS) IL-1β, IL-12, IL-17, IL-23, MCP-1, M-CSF, RANKL, OPG ve TRAF6 düzeylerini belirlemek amacıyla ELISA yöntemiyle gerçekleştirildi.
BULGULAR: Peri-implantitis grubunda, plak indeksi (p˂0,01), sondalamada kanama (p˂0,01) ve sondalama derinliği (p˂0,001) anlamlı derecede yüksek bulundu, ancak keratinize doku genişliği anlamlı derecede düşük bulundu (p˂0,01). Peri-implantitis grubunda IL-17 (p˂0,05), M-CSF (p˂0,01) ve TRAF6 (p˂0,01) düzeyleri anlamlı derecede yüksek bulunurken, IL-23 düzeyleri anlamlı derecede düşük bulundu (p˂0,01).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Peri-implant hastalıkların erken tanısında potansiyel biyobelirteç olarak PİOS’de IL-17, IL-23, M-CSF ve TRAF6 seviyeleri ve olası etkileşimlerinin takibi, değerli ve tekrarlanabilir bir yöntem olarak düşünülebilir.

6. 
Diş Hekimlerinin Uzmanlık/Doktora Eğitimine Katılma Motivasyonları ve Eğitimleri Sonunda Gelecek Hedeflerinin Değerlendirilmesi
Evaluation of Motivation of Dentists to Participate in Residency/Doctoral Education and Future Goals at the End of Their Education
Özlem Kahveci, Tuğçe Nur Şahin
doi: 10.5505/yeditepe.2024.42744  Sayfalar 16 - 21
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, uzmanlık/doktora yapmakta olan diş hekimlerinin uzmanlık/doktora eğitimine katılma motivasyonlarını etkileyen faktörleri ve eğitimlerinin sonunda gelecek hedeflerini değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmanın verileri, 23 sorudan oluşan anketin farklı illerde bulunan 101 doktora/uzmanlık öğrencisinin kendileri tarafından yanıtlanmasıyla elde edilmiştir. İstatistiksel analiz için Ki-kare analizi, Fisher’s Exact testi ve Pearson Ki-kare analizi kullanılmıştır (p=0,05).
BULGULAR: Prestij ve unvan sahibi olmak (%43,56) ile akademik alanda ilerlemek (%39,6), bu eğitim programlarına başvurmak için başlıca sebeplerdir. Akademik alanla ilerlemek için doktora/uzmanlık eğitimine başvurduğunu belirten 40 kişiden yalnızca 24 kişi eğitim programları bittiğinde üniversitede çalışmak istediklerini belirtmiştir (p<0,05). Katılımcıların çoğu; uzmanlık/doktora programına katılmadan önceki gelecek planlarının eğitimleri sırasında değiştiğini (%56,44), sağlıkta şiddet haberlerinin gelecekteki mesleki hedeflerini engellediğini düşündüğünü (%64,36) ve eğitimlerinin bitiminde özel sektörde çalışmak istediklerini (%71,29) belirtmişlerdir (p>0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Akademisyenliğin pek tercih edilmemesi nedeniyle, ileride diş hekimliği temel eğitiminin, özellikle yakın zamanda açılan fakültelerde, sekteye uğrayabileceği düşünülmektedir.

7. 
Farklı Dental Tarayıcı Teknolojilerinin Doğruluklarının Değerlendirilmesi: In-Vitro Çalışma
Evaluation of Accuracy of Different Dental Scanner Technologies: In-Vitro Study
Demet Çağıl Ayvalıoğlu Şamiloğlu, Serra Nur Beydili
doi: 10.5505/yeditepe.2024.58569  Sayfalar 22 - 28
GİRİŞ ve AMAÇ: Diş hekimliğinde dijital teknolojinin kullanımı CAD/ CAM sistemlerinin hayatımıza girmesiyle son yıllarda oldukça artmıştır. CAD/CAM sistemleri ile bir iş akışı ağız içi tarayıcılarla direkt veya masaüstü tarayıcılarla indirekt yöntem ile başlayarak takip edilebilir. Bu çalışmanın amacı, tam ark dişli çenelerde masaüstü tarayıcı ve ağız içi tarayıcıların doğruluklarının değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Tam ark dişli çene modelinde yer alan kanin ve molar dişleri üzerinde, ISO standartları çerçevesinde, dört adet 6 mm çapında negatif küre oluşturulmuştur. Standart ışıksız ortamda, model, Dijital Şerit Projeksiyon Teknolojisi, Aktif Triangulasyon ve Konfokal Mikroskopi teknolojilerine sahip tarayıcılar ile firmanın önerdiği tarama protokolleriyle 20 kez taranarak dijitalize edilmiştir. Kontrol grubu, referans dijital data, endüstriyel tarayıcı (Solutionix C500, MEDIT) ile elde edilmiştir. Elde edilen tüm dijital data, 3 boyutlu (3B) analiz yazılım programı ile değerlendirilmiştir (Geomagic studio 2015; 3D Systems Inc., Almanya). Normal dağılan veriler için tek yönlü ANOVA ve post hoc Bonferroni testi, normal dağılmayan veriler için Bonferroni, Kruskal-Wallis testi ile değerlendirilmiştir (α=0,05).
BULGULAR: Tam ark dişli model taramalarının doğruluğu, masaüstü tarayıcı ve ağız içi tarayıcıların tipine bağlı olarak anlamlı farklılık göstermiştir (p˂0,05). Her iki ağız içi tarayıcı arasında tarama doğruluğu bakımından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p˂0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Tam ark taramalarda dijital sistemlerin kullanılması klinik olarak kabul edilebilir sonuçlar göstermektedir.

8. 
CAD-CAM Plak ile Yapılmış Vestibül Derinleştirme Operasyonunun Sonuçlarının Geleneksel Vestibuloplasti Operasyonu Sonuçları ile Karşılaştırılması
Comparison of the Results of Vestibuloplasty Operation Performed with CAD-CAM Plate with the Results of Traditional Vestibuloplasty Operation
Zeynep Beyza Kırıştıoğlu, Ferit Bayram, Ceren Küçük, Gökhan Göçmen
doi: 10.5505/yeditepe.2024.56823  Sayfalar 29 - 34
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, vestibül derinliği yetersiz olan dişsiz hastalarda serbest diş eti greftiyle beraber yapılmış vestibüloplasti operasyonunda, CAD-CAM plak ve konvansiyonel süturla vestibül derinliğinin stabilizasyonunun karşılaştırılmasıdır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi kliniğine 2021-2023 yılları arasında başvurmuş ve mandibula anterior bölgeye vestibüloplasti operasyonu yapılmış 22 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalardan 11’inde operasyon sonrası vestibül derinliğinin stabilizasyonu CAD-CAM plakla sağlanmış, diğer hasta grubunda ise konvansiyonel yöntemle süturla sağlanmıştır. Hastalardan operasyon öncesi ve sonrası alınan ölçüler 3D taranıp çakıştırıldı. Operasyon sonrası kazanılan yüzey alan ölçümleri karşılaştırıldı.
BULGULAR: Sonuçların istatistiksel analizinde, iki farklı ameliyat yönteminin etkinliklerinin karşılaştırılması amacıyla, CADCAM ve Konvansiyonel gruplardaki yüzdesel değişimlerin ortalamaları bağımsız örneklem t testi (unpaired t test) ile değerlendirildi. CAD-CAM grubunda ortalama yüzde değişim %65,27 olarak bulunurken, Konvansiyonel grupta bu oran %49,03 olarak gözlemlendi. Yapılan istatistiksel analiz, her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olduğunu gösterdi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Plakla fiksasyonun, vestibül derinliğinin stabilizasyonunda daha iyi sonuçlara neden olduğu görüldü. Hasta sayısı arttırılarak ve takip süresi uzatılarak daha net sonuçlara ulaşılabilir.

9. 
Kuşaklara Göre Protetik Diş Tedavisi Hasta Profili Dağılımının ve Hastalarla İletişim Yaklaşımlarının Değerlendirilmesi
Evaluation of the Distribution of Prosthetic Dental Treatment Patient Profile According to Generations and Communication Approaches with Patients
Özge Eroğlu, Funda Bayındır
doi: 10.5505/yeditepe.2024.46354  Sayfalar 35 - 39
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı Atatürk Üniversitesi Protetik Diş Tedavisi Bölümü'nde 2014 ile 2019 yılları arasında tedavi edilen hastaları ait oldukları kuşaklara göre kategorize etmek ve diş hekimleri arasında kuşak farklılıkları hakkında farkındalık oluşturmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Atatürk Üniversitesi Protetik Diş Tedavisi Bölümü'nde tedavi edilen hastalar arasında 2014'ten 2019'a kadar olan 5 yıllık bir dönemi kapsayan kesitsel çalışma yapılmıştır. Bu hastalar, ait oldukları kuşaklara göre kategorize edilmiştir. Veriler IBM SPSS V23 ile analiz edildi. Yaş gruplarına göre cinsiyetin karşılaştırılmasında Pearson Ki-kare testi kullanıldı ve çoklu karşılaştırmalarda Bonferroni düzeltmeli Z testi ile incelendi. Analiz sonuçları kategorik değişkenler için frekans (yüzde), nicel değişkenler için ortalama ± standart sapma ve ortanca (minimum – maksimum) şeklinde sunuldu. Önem düzeyi p<0,05 olarak alındı.
BULGULAR: Çalışmada, katılımcıların %46,8'i erkek, %53,2'si kadındı. Çalışmaya sessiz kuşak (%3,1), bebek patlaması kuşağı (%24,7), X kuşağı (%50,3), Y kuşağı (%20,5) ve Z kuşağı (%1,3) dahil edildi. Ortalama yaş 51,22'ydi ve en genç katılımcı 12 yaşındayken en yaşlısı 98 yaşındaydı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Her kuşağın ihtiyacı olan tedaviler, tedavi beklentileri ve karşılaştığı sorunlar farklılık gösterir. Farklı kuşaklarla iletişim kurarken, en küçük ayrıntılara dikkat etmek her açıdan faydalı olabilir. Hastaların endişelerini anlamak ve deneyimlerine karşı empati göstermek, jenerasyonlar arasındaki farkları kapatmada önemli olarak kabul edilir. Modern diş sağlığı araçları, hastalara ağız sağlıkları hakkında etkili bir şekilde bilgi vermek için kullanılabilir, bu da diş hekimleri ile hastalar arasındaki kuşak farklılıklarını kapatmaya yardımcı olabilir.

DERLEME
10. 
Diş Çürüğündeki Enzim Aktiviteleri: Matriks Metalloproteinazlar ve Sistein Katepsinler
Enzyme Activities in Dental Caries: Matrix Metalloproteinases and Cysteine Cathepsins
Berfin Yıldırım, Zeynep Aslı Güçlü
doi: 10.5505/yeditepe.2024.65668  Sayfalar 40 - 47
Çürük gelişiminde rol oynayan faktörlerin belirlenmesi ve bunların etki mekanizmasının araştırılması çürüğün tedavisi açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu doğrultuda mikroorganizma ve plağın meydana getirdiği etkiye bağlı olarak konağın yani dişin verdiği tepki de çürüğün ilerleyişi açısından önemlidir. Çürükteki matriks metalloproteinazların (MMP) varlığının kanıtlanmasının ardından katepsin enzimlerinin de varlığının bulunması çürüğün gelişme aşamalarında yeni bir pencere açmıştır. MMP’ler ve sistein katepsinler insan vücudunda yer alan, büyüme gelişme başta olmak üzere; yara iyileşmesi, kemik remodellingi, hormon metabolizması gibi birçok olayda görev alan enzimlerdir. Vücutta yer alan çoğu enzim gibi varlıkları ve işleyişleri muhteşem bir denge içerisinde gerçekleşmektedir. Dengenin bozulmasıyla birlikte; kanser, artrit, fibrotik bozukluklar, inflamatuar hava yolu hastalıkları gibi birçok hastalık ortaya çıkabilmektedir. Bu sebeple, bu enzimlerin dengesinin oral bölgede de sağlanması oldukça önemlidir. Bu derlemede bu enzimlerin genel etki ve özellikleriyle beraber, ağız içerisindeki pozisyonları ve çürüğe olan etki mekanizmaları mevcut çalışmalarla birlikte toplanmış ve gelecekte bizim için neden önemli olabileceklerini göstermek amacıyla derlenmiştir.

11. 
Molar Kesici Hipomineralizasyonundan Etkilenmiş Dişlerde Adeziv Materyallerin Başarısını Artırma Stratejileri
Strategies to Increase the Success of Using Adhesive Materials in Molar Incisor Hypomineralization-affected Teeth
Erenay Alpayçetin, Elif Bahar Tuna
doi: 10.5505/yeditepe.2024.48378  Sayfalar 48 - 55
Molar Kesici Hipomineralizasyonu (MIH), sürekli birinci büyük azı dişi ve sürekli kesici dişlerin etkilendiği gelişimsel bir mine defektidir. Etiyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik faktörlerin yanı sıra, doğum öncesinden doğum sonrası belirli bir döneme kadar geçen süre içerisinde, çocuğun karşılaştığı çeşitli sistemik, tıbbi, çevresel faktörlerin de bu anomalinin oluşum nedenleri arasında yer alabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. MIH’den etkilenmiş dişlerde görülen hipomineralize alanlar kuronun okluzal ve bukkal yüzeylerinde sınırlı defektler şeklinde sağlam mine dokusundan belirgin bir sınırla ayrılmaktadır. Defektlerin boyutları ve renkleri değişkenlik gösterebilmektedir. MIH’den etkilenmiş sürekli birinci büyük azı dişlerinde çiğneme kuvvetlerinin etkisi nedeniyle sürme sonrası posterüptif yıkım görülebilmektedir. MIH’li dişlerde yapılan mikroskobik incelemeler sonucu, artmış protein içeriği sebebiyle sağlam dişlere göre apatit kristallerinin daha gevşek düzenlenmiş olduğu ve prizma yapısının daha az yoğun olup, daha düşük seviyede mineral içerdiği bulunmuştur. Ayrıca laboratuvar çalışmaları MIH’li dişlerdeki artmış protein içeriği ve azalmış mineral yapısından dolayı sağlıklı mine ile karşılaştırıldığında bu dişlerde daha zayıf bağlantı kuvveti mevcut olduğunu ve fosforik asitin asitleme paterninin daha başarısız olduğunu göstermiştir. Restorasyon çevresindeki minenin kırılgan olması nedeniyle tekrarlayan çürükler de restorasyonların başarısını düşürmektedir. Bu sebeplerden dolayı, MIH’li dişlere sahip olan çocuklar daha fazla tedavi ihtiyacı göstermekte ve sağlıklı dişlere göre 7-10 kat daha fazla restorasyon tekrarı gerekmektedir. Bu derlemede, MIH’den etkilenmiş dişlerdeki restorasyon başarısızlıklarının üstesinden gelmek amacıyla, adezyonu geliştirme stratejilerinin incelenmesi ve restorasyonların ömrünü ve klinik başarısını artırmak için literatürde yer alan önerilerin ve en iyi bağlantı protokollerinin tanıtılması amaçlanmıştır.

OLGU RAPORU
12. 
Mandibula Yerleşimli Osteosarkomanın Tanısal Yaklaşımı: Olgu Sunumu
Diagnostic Approach to Osteosarcoma of the Mandible: Case Report
Alican Kuran, Aytaç Üzel, Umut Seki, Abdüssamed Geyik, Gözde Çakırsoy Çakar, Enver Alper Sinanoglu
doi: 10.5505/yeditepe.2024.33154  Sayfalar 56 - 60
Osteosarkoma, kemiğin en sık rastlanan mezenkimal kökenli primer malign tümörü olup osteoid üretimi ile karakterizedir. Uzun ve yassı kemiklerde daha sık görülür. Çene kemiklerinde görülen tipi primer konvansiyonel osteosarkomanın bir varyantı olarak kabul edilmektedir. Çenelerde görülen tip için yapılan bu ayrımın sebebi klinik, tedavi yaklaşımı ve hastalık seyri açısından iki tutulum arasında farklılıklar olmasıdır. Çenelerde görülen osteosarkoma, tüm osteosarkoma olgularının %5-13’ünü oluşturur ve daha ileri yaşlarda görülmesi (3-4. dekatlar), daha az metastaz yapma eğilimi ve daha iyi 5 yıllık hayatta kalma oranı ile geleneksel osteosarkomadan ayrılır. Osteosarkoma, mandibulada en sık korpus bölgesinde, maksillada ise alveolar kemiğin posteriorunda ve maksiller sinüste rapor edilmiştir. Osteosarkomanın radyolojik görüntüsü kemikte yıkım yapan osteolitik, kemik yapımının arttığı osteojenik veya bu iki yapının karışımı şeklinde değişkendir. Olgumuzda 50 yaşında kadın hasta sol alt çenede ani gelişen ağrısız şişlik ve sol alt dudakta parestezi şikayetiyle kliniğimize başvurmuştur. Lezyonun kesin tanısı ve histopatolojik değerlendirmesi için ilgili bölgeden insizyonel biyopsi alınmıştır. Bu olgu sunumunda, mandibulada görülen osteoblastik tip osteosarkomanın tanı süreci sunulacaktır.

LookUs & Online Makale