1. | 2020-2 Cilt Tüm Dergi 2020-2 Vol Full Printed Journal Sayfa I |
2. | Kapak Cover Sayfa II |
3. | İçindekiler Contents Sayfalar III - IV |
ÖZGÜN ARAŞTIRMA | |
4. | Periodontitis ve tip 2 diyabetli bireylerdeki glisemik kontrolün salya antimikrobiyal peptid seviyesine olan etkisinin incelenmesi The effect of glycemic control on salivary antimicrobial peptide levels in patients with periodontitis and type 2 diabetes mellitus Doğukan Yılmaz, Ali Orkun Topçu, Emine Ülkü Akçay, Ali Tamer, Mustafa Altındişdoi: 10.5505/yeditepe.2020.58070 Sayfalar 110 - 116 GİRİŞ ve AMAÇ: İnsan beta-defensinler (hBD) ve kathelisin (LL-37) homeostazın sağlanmasında önemli ve çoklu görevler alırlar. Oral ve periodontal doku ve sıvılarda, Tip 2 Diabetes Mellitus (T2DM) ile bu peptidler arasındaki ilişki net değildir. Çalışmamızın amacı, T2DM’li bireylerde glisemik kontrol seviyesinin, salya hBD ve LL-37 konsantrasyonu üzerine olan etkisinin incelenmesidir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 178 birey dahil edilmiştir. Demografik veriler, dental ve medikal geçmişler sözlü olarak elde edilmiştir. Glisemik kontrol seviyeleri için açlık kan şekeri ve glikolize hemoglobin (HbA1c) değerleri ölçülmüştür. Tüm ağız periodontal indeks değerleri ölçülerek panaromik filmler yardımıyla periodontal teşhisler yapılmıştır. Bireylerden stimüle olmayan yöntemle salya örnekleri toplanmış ve ELISA tekniği ile salya hBD -1, -2, -3, LL-37 ve ileri glikolizasyon son ürünü (AGE) değerleri ölçülmüştür. BULGULAR: Dişeti sağlıklı bireylerden oluşan gruplar arasında ve kontrollü T2DM bireylerin salya hBD seviyelerinin diğer gruplara oranla anlamlı derecede yüksek olduğu tespit edilmiştir. (p<0.001) Periodontitisli ve kontrollü T2DM’li bireylerin salya hBD seviyelerinin ise; diğer periodontitisli gruplara göre anlamlı derecede düşük olduğu tespit edilmiştir. (p<0.001). Salya LL-37 değerleri incelendiğinde ise; hem dişeti sağlıklı hem de periodontitisli bireylerden oluşan gruplarda, kontrolsüz T2DM’li bireylerden oluşan gruplarda en yüksek olduğu tespit edilmiştir. (p<0.001, p<0.001, sırasıyla) Korelasyon analizlerine göre, periodontitisli ve kontrollü T2DM’li bireylerin salya hBD-1, -2, -3 değerleri salya AGE miktarı ile negatif korelasyon gösterirken (r=-0.411 p=0.020, r=-0.389 p=0.028, r=-0.344 p=0.044, sırasıyla) LL-37 miktarı pozitif korelasyon göstermektedir (r=0.601 p=<0.001). TARTIŞMA ve SONUÇ: Glisemik kontrol salya hBD ve LL-37 konsantrasyonu üzerinde bağımsız bir belirteçtir. |
5. | Farklı kahve türlerinde bekletilen kompozit rezinlerin renk stabilitelerinin incelenmesi Investigation of the color stability of kept composite resins in different coffee types Suzan Cangül, Özkan Adıgüzel, Server Ünal, Samet Tekin, Ezgi Sonkaya, Begüm Erpaçaldoi: 10.5505/yeditepe.2020.46362 Sayfalar 117 - 122 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmadaki amaç pH dereceleri farklı kahve türlerinin estetik amaçla kullanılan kompozit rezinlerin renk değişimine etkisini değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada 4 farklı kompozit rezin (Estelite Sigma Quick, G-Aenial, Clearfil Majesty Esthetic, Ceram X One) ve 5 farklı kahve çeşidi (Nescafe, Ethiopia, Colombia, Veranda ve Türk kahvesi) kullanılmıştır. Her bir kompozit rezinden 40’ar tane olacak şekilde 2 mm derinliğinde 8 mm çapında silindir şeklinde toplam 160 tane disk hazırlandı. Her kahveye 8 adet kompozit disk konulacak şekilde rezin grupları 5 alt gruba ayrıldı. 24 saat, 48 saat ve bir hafta kahve solüsyonlarında bekletilen kompozit rezinlerin her bekletme sonrası renk ölçümleri tekrarlandı. Ölçümler Vita easyshade ölçüm cihazı ile yapıldı. İstatistiksel analizler tek yönlü varyans analizi (one-way ANOVA), Post-hoc, Friedman ve Ki-kare testleri kullanılarak yapıldı. (p=0,05). BULGULAR: İstatistiksel değerlendirmeler sonucunda en fazla renklendirmeye sebep olan bekletme solüsyonu nescafe, en az renklenen kompozit rezin ise Clearfil Majesty olarak belirlenmiştir. Estelite Sigma Quick diğer rezinlere oranla daha fazla renklenme göstermiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmada kahve türlerinin restoratif materyallerde ciddi renklenmelere neden olduğu, fakat yapılan çalışmaların azlığı nedeniyle yeni klinik çalışmalara ihtiyaç duyulduğu sonucuna varılmıştır. |
6. | Türk popülasyonundaki çocuklarda kronolojik yaş, dişsel yaş ve iskelet yaşı arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi Evaluation of relationship between chronological age, dental age and skeletal age in children of Turkish population Derya İçöz, Hilal Özbey, Burak Kerem Apaydındoi: 10.5505/yeditepe.2020.59913 Sayfalar 123 - 128 GİRİŞ ve AMAÇ: Son yıllarda yaş tahmin yöntemleri, bireylerin kimliklerinin belirlenmesinin yanı sıra yasal sorumluluklar, doğum kayıtları, evlilik, iş başvuruları, cerrahi ve ortodontik tedavi planlamaları gibi birçok sebeple yaşayan bireyler için de yaygın kullanılır hale gelmiştir. Bu çalışmanın amacı Türk popülasyonundaki çocuklarda Fishman ve Willems teknikleri kullanılarak elde edilen iskelet yaşı ve dental yaşın birbirleriyle ve kronolojik yaşla ilişkisini değerlendirmekti. YÖNTEM ve GEREÇLER: Yaşları 11-15.9 arasında değişen 150 bireye ait (75 kız ve 75 erkek) el-bilek radyografları Fishman tekniğine göre ve dijital panoramik radyograflar ise Willems tekniğine göre değerlendirilerek bireylerin iskelet ve dental yaşları belirlendi. Elde edilen veriler arasındaki ilişki eşleştirilmiş örneklem t testi ve Wilcoxon işaret sıralı testi kullanılarak istatistiksel olarak analiz edildi. BULGULAR: Kızlarda hem iskelet yaşı hem dental yaş kronolojik yaşa göre yüksek tahmin edilirken, erkeklerde istatistiksel olarak anlamlı fark gözlenmedi. Hem kız hem de erkeklerde iskelet yaşı dental yaşla uyumlu bulundu. TARTIŞMA ve SONUÇ: Erkeklerde istatistiksel olarak fark anlamlı olmamakla birlikte Türk çocuklarında, kullanılan tekniklere göre hem iskeletsel hem de dental matürasyonun erken olduğunu söylemek mümkündür. |
7. | Farklı yüzey hazırlık işlemlerinin rezin bazlı, polimer infiltre seramik ve feldspatik cad/cam materyallerinin yüzey pürüzlülüğüne etkisi The effect of surface preparation methods on the surface roughness of resin based, polymer infiltrated ceramic and feldspatic CAD/CAM materials Burcu Dikici, Elif Türkeş Başaran, Esra Candoi: 10.5505/yeditepe.2020.44712 Sayfalar 129 - 136 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı farklı yüzey hazırlama işlemlerinin rezin bazlı, polimer infiltre seramik ve feldspatik bazlı CAD/ CAM materyallerinin yüzey pürüzlülüğüne etkisini incelemektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Rezin bazlı (Lava; 3M ESPE ve Cerasmart; GC), polimer infiltre seramik (Enamic; Vita) ve feldspatik seramik (Cerec; Sirona Dentsply) CAD/CAM bloklar 2 mm kalınlıkta örneklere ayrıldı ve her bir CAD/CAM materyalinden 30’ar adet örnek elde edildi. Rezin bazlı CAD/CAM blokları kendi içinde cila, kontrol (kumlama (SB)), kombine uygulama (kumlama+hidroflorik asit (SB+HF)); seramik bazlı CAD/CAM blokları ise cila, kontrol (hidroflorik asit (HF)), kombine uygulama (SB+HF) olmak üzere 3’er alt gruba ayrıldı (n=10). Cila grubunda örnekler 1200 gritlik SiC zımparaya kadar cilalandı. Kumlama grubunda örnekler 50 µm alüminyum oksit ile kumlanırken, HF asit grubunda örnekler %5’lik HF asit (Ultradent) ile 60 sn asitlendi. Kombine gruplarda örnekler kumlama işlemini takiben asitlendi. Tüm örneklerin yüzey pürüzlülük değerleri (Ra) profilometre cihazı (Perthometer M1 Mahr) kullanılarak ölçüldü. Sonuçlar one way ANOVA ve post hoc Tukey testleri ile değerlendirildi (p<0.05). BULGULAR: Cilalanmış Cerec en düşük yüzey pürüzlülük değerlerini verirken, Enamic istatistiksel olarak en yüksek Ra değeri göstermiştir (p<0,01). Yüzey işlemleri bütün materyallerde yüzey pürüzlülükleri istatistiksel olarak anlamlı düzeyde artmıştır (p<0,01). HF asit uygulaması sonrası Enamic, Cerec grubuna kıyasla istatistiksel olarak daha yüksek Ra değeri gösterirken (p<0,01), kumlama sonrası Cerasmart ve Lava grupları arasında fark gözlenmemiştir (p=0,446). Kombine uygulamalar sonucunda en yüksek yüzey pürüzlülüğü Cerasmart’ta izlenmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Cerec materyalinin en az pürüzlülük değerine sahip CAD/CAM blok olduğu gözlenmiştir. Yüzey işlemleri rezin, polimer infiltre ve feldspatik bazlı CAD/CAM materyallerinin yüzey pürüzlülüklerini arttırmış ve bu etki materyalin yapısına göre değişiklik göstermiştir. |
8. | CAD/CAM sistemiyle hazırlanan üç üyeli monolitik zirkonya ve zirkonyum destekli restorasyonların FDI kriterlerine göre değerlendirilmesi: Bir yıllık klinik split-mouth çalışması Evaluation of three-unit monolithic zirconia and zirconia-supported fixed partial dentures designed with CAD/CAM system by FDI criteria: A one year clinical split-mouth study Elçin Keskin Özyer, Erkut Kahramanoğlu, Yasemin Kulak Özkandoi: 10.5505/yeditepe.2020.78557 Sayfalar 137 - 146 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu in vivo çalışmanın amacı, posterior bölgedeki 3 üyeli zirkonyum destekli ve monolitik zirkonya restorasyonların klinik başarısını değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamıza, simetrik (split-mouth) alt çene birinci molar eksikliği olan 3 üyeli sabit protetik tedavi gereksinimli 20 katılımcı dahil edilmiştir. Hastalara CAD/CAM kullanılarak toplam 40 adet köprü restorasyonu (20 adet monolitik zirkonya restorasyon (Zenostar T) ve 20 adet zirkonyum destekli restorasyonların altyapıları (IPS e.max ZirCAD)) üretilmiştir. Üstyapı veneer seramiği (IPS e.max Ceram) ile tabakalama tekniği kullanılarak zirkonyum destekli restorasyonların üretimi tamamlanmıştır. Klinik değerlendirmeleri 1. hafta, 6. ay ve 1. yılda FDI kriterleri kullanılarak yapıldı. İstatistiksel analiz için “Friedman” ve “Wilcoxon” testi kullanılmıştır. BULGULAR: Elde edilen verilere göre çift tabakalı ve monolitik restorasyonlarda estetik kriterlerden “yüzey parlaklığı”, “yüzeyel ve marjinal renklenme”, “renk uyumu ve translusensi”, “estetik ve anatomik form” değerlerinde zaman içerisinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışmamızda, FDI’in fonksiyonel ve biyolojik kriterleri için elde edilen veriler çift tabakalı ve monolitik restorasyonlar için istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: FDI kriterleri kullanılarak yapılan incelemelerde “renk uyumu ve translusensi” değerlendirmelerinde zirkonyum destekli restorasyonların; “estetik ve anatomik form” değerlendirmelerinde monolitik zirkonya restorasyonların daha başarılı sonuçlar verdiği görülmüştür. Çalışmamızda, zirkonya restorasyonların 1 yıllık klinik takibinde başarı oranı %100 olarak belirlenmiştir. |
9. | Farkli cila sistemlerinin kompozit rezinlerin yüzey pürüzlülükleri üzerine etkisi Effect of different polishing system on surface roughness of composite resins Dilber Bilgili, Ayşe Dündar, Çağatay Barutçugil, İsmail Burak Öcaldoi: 10.5505/yeditepe.2020.52386 Sayfalar 147 - 153 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada, dört farklı kompozit cila sisteminin farklı türdeki üç kompozit rezinin yüzey pürüzlülüğü üzerindeki etkisinin incelenmesi amaçlanmaktadır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada bir anterior (GradiaSO), bir posterior (Filtek P60) ve bir akıcı kompozit (Clearfil Majesty Flow) kullanılmıştır. Her kompozit grubunda 40 örnek olacak şekilde, 5 mm çapında 2 mm kalınlığında toplam 120 örnek teflon kalıplar kullanılarak hazırlandı. Her bir cila sistemi için tüm örnekler 4’er alt gruplara ayrıldı (n=10). Her kompozit grubu için SofLex Disk ve SofLex Spiral, Dimanto ve IdentoFlex Composite Polishers cila sistemleri kullanıldı. Hazırlanan kompozit örnekleri Sof-Lex Disk’in en kalın grenli zımparası ile pürüzlü hale getirildi. Ardından profilometre cihazı ile pürüzlülük değerleri (Ra) kaydedildi. Örnekler 24 saat boyunca oda sıcaklığında distile su içerisinde bekletildikten sonra cila işlemi yapıldı ve yüzey pürüzlülüğü tekrar ölçüldü. Çok yönlü varyans analizi (ANOVA) ve Tukey HSD çoklu testleri ile istatistiksel analiz yapıldı (p<0,001). BULGULAR: Tüm kompozitler bitirme ve cila işlemlerinden anlamlı derecede etkilenmişlerdir (p<0,001). Tüm bitirme ve cila işlemleri için akıcı kompozitte bir farklığa rastlanılmamıştır. Bununla birlikte 3M Sof-lex Disk cila seti posterior ve anterior kompozitin her ikisinin de yüzey pürüzlülüğünü diğer cila setlerinden daha fazla azaltmıştır (p<0,001). 3M SofLex Disk seti, tüm kompozit gruplarında benzer etki göstermiş, kompozit türleri arasında bir farklılık tespit edilmemiştir (p>0,001). Tüm cila sistemleri en çok Clearfil Majesty Flow’da etkili bulunmuştur (p<0,001). TARTIŞMA ve SONUÇ: Yüzey pürüzlülüğü bu çalışmada kullanılan hem cila sistemlerine hem de kompozit rezin materyallere göre farklılık göstermektedir. Bütün kompozit gruplarında 3M SofLex disk cila seti diğer sistemlere göre daha etkili sonuçlar ortaya koymaktadır. |
10. | Rize ilinde görev yapmakta olan diş hekimlerinin dental travma yönetimi konusunda bilgi, tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi Evaluation of dentists' knowledge, attitude and behavior about the management of dental trauma in Rize province Sema Aydınoğlu, İpek Arslan, Zeynep Demirezdoi: 10.5505/yeditepe.2020.77598 Sayfalar 154 - 161 GİRİŞ ve AMAÇ: Rize ilinde görev yapmakta olan diş hekimlerinin dental travmalar karşısında bilgi, beceri ve tutumlarının değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmaya Rize ilinde görev yapmakta olan 73’ü kadın ve 48’i erkek olmak üzere 121 hekim dahil edildi. Katılımcılara yüz yüze görüşme yöntemi ile uygulanan anket içerisinde toplam 34 sorudan oluşan üç bölüm yer aldı. Hekimlerin kişisel ve mesleki bilgileri, dental travma karşısında tutumları yüz yüze görüşme yöntemiyle değerlendirildi. Diş hekimliği eğitim seviyesine göre belirlenen gruplarda travma ile ilgili hekimlere yöneltilen soruların cevapları ki-kare testi kullanılarak analiz edildi. BULGULAR: Genel diş hekimlerinin %48.1’inin kompoziti, uzmanlık öğrencilerinin %69.6’sının fiberi ve uzmanların %53.3’ünün ligatür telini splint materyali olarak tercih ettiği görüldü (p<0.001). Ağız dışında 1 saatten az (p=0.004) ve 1 saatten fazla (p<0.001) kuru ortamda kalan kök ucu kapalı daimi diş avülsiyon ve ekstrüzyon (p=0.004) vakaları, daimi diş mine kırığı (p=0.027) ve alveol kırığı (p=0.013) olguları ile süt dişi ekstrüzyon ve avülsiyon (p=0.013, p=0.017) yaralanmaları karşısındaki tedavi yaklaşımları ile diş hekimliği eğitim seviyesi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlendi. Mine kırığı (p<0.001) ve komplike olmayan kuron kırığı (p<0.001) vakaları ile intrüzyon ve alveol kırığı (p=0.018, p=0.002) yaralanmalarına müdahalede bulunma durumu açısından katılımcılar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edildi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Diş hekimlerinin dental travma konusunda yeterli bilgiye sahip oldukları ancak çeşitli travma tiplerinde müdahaleden kaçındıkları görüldü. Bu çalışmanın sınırları dahilinde, diş hekimlerinin yetersiz oldukları konular ile ilgili teorik ve uygulamalı eğitimlerin verilmesi önerilebilir. |
11. | Ortognatik cerrahi tedavinin burun üzerine etkilerinin 3 boyutlu fotografik yöntemle incelenmesi Evaluation of nasal soft tissue changes in orthognathic surgery patients with 3-Dimensional (3D) photographic method Gökhan Çoban, İbrahim Yavuzdoi: 10.5505/yeditepe.2020.96967 Sayfalar 162 - 169 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı maksiller ilerletme ile birlikte gömme cerrahisi uygulanan hastalarda, burun yumuşak dokularında meydana gelen değişimin stereofotogrametrik yöntemle incelenmesidir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamıza, Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı’nda sabit ortodontik tedavileri yapılmış ve maksiller ilerletme ile birlikte total gömme cerrahisi uygulanmış, yaşları 18-24 arasında değişen (ortalama 20,1±2,2 yaş) 15 kadın 15 erkek toplam 30 birey dahil edilmiştir. Üst çenenin ortalama ilerletme miktarı 4,4±1,3 mm iken; gömme miktarı 2,1±1,1 mm’dir. 3 boyutlu stereofotogrametrik görüntüler operasyondan hemen önce ve operasyondan en az 6 ay sonra alınmıştır. Çalışmamızda burun alanı ile birlikte 6 noktasal, 4 doğrusal, 1 açısal ölçüm yapılmıştır. Veriler, cinsiyetler arasında farklılık gözlenmediği için tek grup olarak değerlendirilmiştir. İstatistiksel analiz için ‘paired t testi’ ve ‘Wilcoxon Rank’ testi kullanılmıştır. Maksiller gömme ve ilerletme miktarları ile burun yumuşak dokularında meydana gelen korelasyon ‘Pearson ve Spearman analizleri’ ile değerlendirilmiştir. BULGULAR: Alare (al) ve alare curvature (ac) noktaları ameliyattan sonra vertikal yönde daha yukarda, horizontal yönde daha lateralde, anteroposterior yönde daha önde konumlanmıştır. Pronasale (prn) ve subnasale (sn) noktalarında horizontal yönde anlamlı bir hareket izlenmezken diğer yönlerde al ve ac noktalarına benzer şekilde hareket ettikleri gözlemlenmiştir. Burun genişliği ve burun tabanı mesafesi artarken; burun alanında, burun uzunluğu, kolumellar uzunluk ve burun ucu protrüzyonunda bir değişiklik izlenmemiştir. Maksiller ilerletme ile Prn ve Sn’nin öne hareketi, maksiller gömme ile bilateral Al ve Ac’nin öne hareketi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Burun yumuşak dokularının, uzayın 3 boyutunda, maksillanın hareketlerinden etkilendiği görülmüş olup, bu değerlendirmede stereofotogrametrinin kullanımı kolay ve yararlı bir aygıt olduğu düşünülmektedir. |
12. | Periodontoloji kliniklerine başvuran hastaların periodontal sağlık durumlarının ve sigara kullanımlarının tedavi öncesi ve sonrası klinik parametreler üzerine etkilerinin değerlendirilmesi: Retrospektif kesitsel bir çalışma (Bölüm II) Evaluation of the effects of patients’ periodontal health status and smoking habits on clinical parameters were treated in the periodontology clinics: A retrospective cross-sectional study (Part II) Ogül Leman Tunar, Hare Gürsoy, Ebru Özkan Karaca, Hazel Zeynep Kocabaş, Gizem İnce Kuka, Bahar Eren Kurudoi: 10.5505/yeditepe.2020.50570 Sayfalar 170 - 175 GİRİŞ ve AMAÇ: 2017-2018 tarihleri arasında başlangıç periodontal tedavilerini Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı öğrenci kliniklerinde tamamlayan hastaların periodontal sağlık durumlarını ve sigara alışkanlıklarının, işlem öncesi ve işlem sonrası klinik parametreleri ile karşılaştırılması amaçlamıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu retrospektif kesitsel çalışmaya, Periodontoloji Anabilim Dalı hasta kartları taranan periodonsiyumu etkileyen herhangi bir sistemik hastalığa sahip olmayan 603 hasta dahil edildi. Bu hastaların demografik verileri, periodontal teşhisleri, sigara kullanımları, başlangıç tedavileri öncesi ve sonrası kayıt altına alınan farklı periodontal klinik parametreleri (sondalama derinliği (SD), plak indeksi (PI), gingival indeks (GI), sondalamada kanama (SK)) değerlendirilip karşılaştırıldı. BULGULAR: Çalışmaya dahil edilen hasta popülasyonunun 339’unun (%56,2) kadın, 264’ünün (%43,8) erkek olduğu ve yaş ortalamalarının 37,48±14,43 yıl olduğu tespit edildi. Vakaların 384’ünün (%63,7) Kronik Periodontitis’li (KP) iken, 219’unun (%36,3) Gingivitis’li (G) olduğu görüldü. KP’li Current Smoker hastaların tedavi öncesi ve tedavi sonrası GI fark değerlerindeki düşüş miktarı Never ve Former Smoker bireylerden anlamlı şekilde düşük bulundu (p<0,017). TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmada elde edilen klinik sonuçlar doğrultusunda sigara kullanımının periodontal sağlık değerleri üzerinde olumsuz etkileri olduğu gösterilmiştir. |
13. | Çocuklarda bilişsel seviye ve ağız diş sağlığı: Bir pilot çalışma The intelligence profile and oral health in children: A pilot study Müesser Ahu Durhan, Seda Özsalih, Mısra Özalp, Ömer Birkan Ağralı, Hanife Nuray Yılmaz, Betül Şen Yavuz, Betül Kargüldoi: 10.5505/yeditepe.2020.47568 Sayfalar 176 - 179 GİRİŞ ve AMAÇ: Geleneksel tanımına göre zeka; uzun dönem içinde, başarının ve akademik yeterliliğin ana faktörü olarak kabul edilmiştir. Zekâ akıl yürütme, problemi planlama, problem çözme, düşünme, fikirleri anlama, dilleri kullanma ve öğrenme gibi birçok yetenek içeren bir bütündür. Çocukların periodontal dokuları erişkin bireylerden farklı olmakla birlikte, periodontal problemler de farklı tablolarla karşımıza çıkabilir. Bu çalışmanın amacı, 10-15 yaş arasındaki çocuk hasta grubunda, dişeti iltihabı ile bilişsel durum arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmaktır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 39 çocuk hasta dahil edildi ve ebeveynlerinden yazılı onam alındı. Bilişsel işlev, Raven’ın Standart İlerleme Matrisi ile ölçüldü. Bu testte, her bir katılımcıdan gelen doğru cevapların sayısı hesaplanıp, ağız sağlığı durumu ile ilgili bilgiler DMFT, Gingival İndeks (Gİ), Plak İndeks (Pİ), ve Sondalama derinliği (SD) ölçümlerine göre elde edildi. İstatistiksel analizler SPSS 16.00 yazılımı kullanılarak yapıldı. BULGULAR: Yaş ortalaması 11.67 ± 1.40 olan 20 erkek (% 51,3), 19 kız (% 48,7) çocuk değerlendirildi. Doğru cevap sayısı 12 ile 53 arasında değişirken Raven skoru ortalaması %57.79± 14.09 olarak bulundu. Sırasıyla, ortalama DMFT, Gİ, Pİ, SD; 5.26± 2.64, 0.80 ± 2.19, 1.17 ± 0.44 ve 1.78 ± 0.28 olarak tespit edildi. Hastaların ortalama seans sayısı 3.92 ± 4.01 olarak hesaplandı. TARTIŞMA ve SONUÇ: Çocuk hastalardaki çürük ve periodontal durum ile bilişsel seviyeyi birlikte araştıran ilk çalışma niteliğindeki öncül çalışmamızın sonuçları bilişsel durum ile periodontal durum arasında anlamlı ilişki olmadığını ortaya koymaktadır. |
DERLEME | |
14. | Diabetes mellitus, periapikal enfeksiyon ve kök kanalı tedavisi ilişkisi The relationship between diabetes mellitus, periapical infection and root canal treatment Güher Barut, Beliz Özel, Rabia Figen Kaptandoi: 10.5505/yeditepe.2020.55477 Sayfalar 180 - 185 Diabetes mellitus (DM) en yaygın metabolik bozukluklardan biridir. DM, yara iyileşmesinde güçlükler, sistemik ve ağız içinde özellikle pulpa bütünlüğü üzerinde doğrudan etkisi görülen hiperglisemi ile karakterizedir. Yapılan çalışmalar kontrolsüz diyabet hastalarında kök kanal tedavisi ihtiyacının, periapikal lezyon yaygınlığının, kemik kayıplarının ve kök kanal tedavisi sonrası başarısızlığın daha yüksek olduğunu göstermektedir. Hiperglisemi, pulpa dokusunda bozulmuş kan dolaşımı ve iskemi sonucunda nekroz riskinin artmasına, buna ek olarak diş ağrısı ve hassasiyetlerin artmasına neden olmaktadır. Hipergliseminin kemik erimesini arttırıp, osteoblastik aktiviteyi azalttığı moleküler düzeyde açıklansa da DM ve kemik metabolizması arasındaki ilişki tam olarak anlaşılamamıştır. DM’nin sistemik etkilerinin yanı sıra ağız sağlığı ile ilişkisini bilmek, kök kanal tedavisinin teşhis, tedavi ve takibinde büyük önem taşımaktadır. |
OLGU RAPORU | |
15. | Aksesuar mezial kanala sahip alt büyük azı dişlerine endodontik yaklaşım: Olgu Serisi Endodontic approach to mandibular molars with accessory mesial canals: Case Series Vahide Hazal Yargıcı, Meriç Karapınar Kazandağ, Rabia Figen Kaptandoi: 10.5505/yeditepe.2020.75508 Sayfalar 186 - 190 Kök kanallarının iç anatomisi hakkında yeterli bilgiye sahip olmak, endodontik tedavinin başarısını önemli ölçüde etkilemektedir. Alt büyük azı dişleri genellikle, mezial kökte 2 kanal, distal kökte 1 kanal olmak üzere; 2 köklü olarak tanımlansalar da, morfolojileri; ırk, yaş ve cinsiyete göre değişiklik gösterebilmektedir. Bu farklılıkların tespit edilebilirliğini arttırmak için büyütme sistemleri, üç boyutlu radyografiler gibi ilave yöntemlerden yararlanılmaktadır. Bu olgu serisinin amacı, aksesuar mezial kanal varlığı tespit edilen üç adet alt büyük azı dişlerine endodontik yaklaşımı sunmaktır. |
16. | Vertikal alveolar uzantılı modifiye nazoalveoler şekillendirme tedavisi: Olgu sunumu Vertical alveolar stent added modified nasoalveolar molding therapy: Case report R. Burcu Nur Yılmaz, Derya Çakandoi: 10.5505/yeditepe.2020.49389 Sayfalar 191 - 197 Nazoalveolar şekillendirme (NAŞ) tedavisi ağız dışında burunu ve dudak segmentlerini, ve ağız içinde de alveolar segmentleri seviyelemektedir. Bazı dudak damak yarıklı (DDY) bebeklerde büyük alveolar segmentin mesiali nazal bölgeye doğru yukarı deviasyon göstermektedir. Gelenkesel NAŞ tedavisi ile sınırlı vertikal alveolar yeniden seviyeleme öngörülmektedir. Bu nedenle bu vaka raporunun amacı, vertikal alveolar uzantı (VAU) eklenmiş modifiye NAŞ ile tedavi olan 5 günlük komple dudak damak yarıklı bir bebeğin sunulmasıdır. Gelenksel burun parçasına ek olarak, 0.8’’paslanmaz çelikten VAU bükülüp ağıziçi aygıta eklenmiştir. Bu iki uzantı birbirine zıt kuvvet uygulamaktadır. Burun uzantısı burunu yukarı kaldırırken, alveolar vertikal seviyeleme sağlamak amacıyla VAU alveolar bölgeyi aşağı doğru bastırmaktadır. Ciddi vertikal alveolar deviasyon gösteren DDY’li bebeklerin tedavisinde VAU eklenmiş modifiye NAŞ tedavisi önerilmektedir. |