ISSN 1307-8593 | E-ISSN 2458-9586
7tepe Klinik Dergisi - Yeditepe J Dent: 13 (2)
Cilt: 13  Sayı: 2 - 2017
ÖZGÜN ARAŞTIRMA
1. 
İki farklı bonding sisteminin erozyonlu mine dokusunda bağlanma dayanımlarının karşılaştırılması
Comparison of microtensile bond strength of two different bonding systems on eroded enamel
Alev Özsoy, Mahmut Kuşdemir
doi: 10.5505/yeditepe.2017.40469  Sayfalar 7 - 10
GİRİŞ ve AMAÇ: Dental erozyon geri dönüşümü olamayan, çürüksüz sert doku kaybıdır. Ağız ortamında bulunan iç ya da dış kaynaklı asitler dental erozyonun ana etyolojik faktörüdür. Başta mine dokusu olmak üzere diğer diş sert dokuları da asitlerden etkilenerek çözünmeler gösterebilmektedir. Aynı zamanda bu çözünme sonucu restorasyonun diş dokusuna bağlanması da etkilenmektedir. Bu çalışmada normal ve erozyona uğramış mine dokusuna uygulanan farklı universal bonding sistemlerin mikrogerilme bağlanma dayanımları incelenmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Portakal suyunda bekletilerek yapay erozyon oluşumu sağlanan mine yüzeyleri ve sağlam mine yüzeylerinde bir Univeral Bonding Sistem birde total-etch olarak uygulanan bonding sistemin mikrogerilme bağlanma dayanımları karşılaştırılmıştır.
BULGULAR: En yüksek bağlanma dayanım değeri Single Bond Universal kullanılan sağlam mine yüzeyli grupta çıkarken en düşük değerler Single Bond 2 ‘nin kullanıldığı erozyonlu grupta görülmüştür.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Elde edilen sonuçlara göre erozyona uğramış dişlerde mikro gerilme bağlanma değerleri istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük çıkmıştır

2. 
Travmatik diş yaralanmalarında acil durum yönetimi konusunda ilkokul öğretmenlerinin bilgi düzeyleri ve tutumlarının belirlenmesi ve öğretmenlere verilen öğretici broşürün etkisinin değerlendirilmesi
Determining the level of knowledge and attitudes of elementary school teachers in emergency management of traumatic dental injuries and evaluation of the effect of educational leaflet for teachers
İbrahim Şimşek, Buket Ayna, Ersin Uysal
doi: 10.5505/yeditepe.2017.30922  Sayfalar 11 - 19
GİRİŞ ve AMAÇ: Diyarbakır ilinde görev yapan ilkokul öğretmenlerinin travmatik diş yaralanmaları (TDY) karşısındaki tutumlarının ve kişisel tecrübelerinin değerlendirilmesi, bilgi düzeylerinin ölçülmesi ve hazırlanan öğretici broşürlerle, öğretmenlere diş yaralanmalarının ardından yapacakları ilk müdahalelerle dişin iyileşme sürecine katkı sağlayabilecekleri bilincinin yerleştirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamıza Diyarbakır il merkezindeki 34 ilkokulda görev yapmakta olan 1224 ilkokul öğretmeni dahil edilmiştir. Katılımcı öğretmenlere dört bölümden oluşan TDY konusunda sorular içeren anket formaları dağıtılıp cevaplamaları istenmiştir. Anket sorularının cevaplanması bittikten sonra öğretmenlerin konu hakkındaki bilgi seviyesini arttırmak amacıyla hazırladığımız öğretici broşürler teslim edilmiş ve iki hafta sonra öğretmenlerin aynı anket sorularını tekrar cevaplamaları sağlanmıştır.
BULGULAR: Öğretmenlere yöneltilen anket sonucunda 1. bölümde katılımcı öğretmenlerin kişisel bilgileri değerlendirilmiştir. Cinsiyetin, yaşın ve meslekte hizmet süresinin bilgi düzeyini etkilediği görülmüştür. Bilgi düzeyinin uygulanan öğretici broşürün etkisi ile her parametrede anlamlı bir şekilde arttığı tespit edilmiştir. İkinci bölümde öğretmenlerin TDY karşısındaki tutumları değerlendirilmek istenmiş ve öğretici broşürlerin etkisi ile alınan cevaplarda anlamlı bir farklılık olduğu görülmüştür. Kişisel tecrübe ve kendini değerlendirme başlıklı 3. bölümde öğretmenlerin %60’ı daha önce diş yaralanması gördüğünü belirtmiştir ve görülen bu yaralanmaların %36,7’sinin küçük bir kırık olduğu öğrenilmiştir. Katılımcı öğretmenlerin %48,6’sı TDY sonrası ilk başvuracakları birimi “Diş hastanesi” cevabı ile belirtmişlerdir. TDY’deki bilgi düzeyini ölçmeyi amaçlayan 4. bölümde ise öğretici broşürlerin etkisi ile tüm vaka değerlendirmelerinde bilgi düzeyinde anlamlı bir artış gözlemlenirken sadece süt dişi avülsiyonuna yönelik yöneltilen soru için anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmanın sonuçları değerlendirildiğinde elde edilen veriler Diyarbakır’daki ilkokul öğretmenlerinin TDY konusundaki bilgi düzeylerinin hazırlanan broşürler öncesinde yeterli olmadığını göstermektedir. Bununla birlikte öğretici broşürlerin etkisi ile elde edilen sonuçlar ümit vericidir.

3. 
Damak yarığı hastalarında fossa navicularis görülme sıklığının konik ışınlı bilgisayarlı tomografi ile değerlendirilmesi
Prevalence of fossa navicularis among cleft palate patients detected by cone beam computed tomography
Nilüfer Ersan
doi: 10.5505/yeditepe.2017.87597  Sayfalar 21 - 23
GİRİŞ ve AMAÇ: Fossa navicularis, radyografik olarak klivusun inferior tarafında bir kemik kavitesi şeklinde gözlenen anatomik bir varyasyondur. Daha önceki çalışmalarda fossa navicularisin görülme sıklığının ender olduğu ortaya konmuş olsa da damak yarığı olan hastalardaki görülme sıklığı ile ilgili daha önce yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada amaç, damak yarığı olan hastalarda fossa navicularis görülme sıklığının konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) ile incelenmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Herhangi bir sendromu olmayan ve damak yarığı bulunan 45 hastaya ait KIBT görüntüleri bu çalışmaya dahil edilmiştir. KIBT görüntüleri üzerinde sagital düzlemde fossa navicularis varlığı belirlenmiştir. Ayrıca bu hastalara ait yaş ve cinsiyet bilgileri kaydedilmiştir.
BULGULAR: Çalışmaya dahil edilen 45 hastanın 20’si (44.4%) kadın, 25’i (55.6%) erkektir. Yaşları 10 - <40 arasında değişen hastaların ortalama yaşı 18.5±7.6 olarak bulunmuştur. Hastaların 13’ünde (28.8%) fossa navicularis varlığı belirlenmiştir. Fossa navicularis gözlenen hastalardan 4’ü (8.9%) kadın iken, 9’u erkektir (20%). Yaşları 10-33 arasında değişen bu hastalarda ortalama yaş 22.4±8.2 olarak bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Damak yarığı olan hastalarda fossa navicularis görülme sıklığı, damak yarığı bulunmayan hastalar üzerinde yapılan daha önceki çalışmalarda rapor edildiğinden daha fazla bulunmuştur.

4. 
Farklı içeceklerin yumuşak astar maddelerinde sertlik ve yüzey pürüzlülük üzerine etkisi
Effect of different beverages on the hardness and surface roughness of soft denture lining materials
Faik Tuğut, Mehmet Emre Coşkun, Hakan Akın
doi: 10.5505/yeditepe.2017.47965  Sayfalar 25 - 28
GİRİŞ ve AMAÇ: Farklı içeceklerin yumuşak astar maddesi üzerinde sertlik ve yüzey pürüzlülüğünün etkisini araştırmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada 80 tane silindir şeklinde yumuşak astar örnekleri hazırlandı. Örneklerin yarısı 3 dakika boyunca izobutil metakrilat (iBMA) içerisinde bekletildi. Daha sonra örnekler farklı içeceklere göre dört farklı alt gruba ayrıldı; su (kontrol grup), kola, soda ve portakal suyu. Örneklerin yüzey pürüzlülük ve sertliğinin değerlendirilmesi 24 saat ve 30 gün bekletildikten sonra yapıldı. Elde edilen veriler varyans analizi, Tukey’s testi ile değerlendirildi (α=0.05).
BULGULAR: Tüm gruplarda, hem 24 saat hem de 30 gün sonrasında pürüzlülük ve sertlik değerleri arasında farklılık önemli bulundu (p<0.05). En yüksek yüzey pürüzlülük ve sertlik değerleri soda grubunda görülürken, iBMA ve bekletme sürelerine bakılmaksızın su grubundaki örnekler en düşük pürüzlülük ve sertlik değerlerinde olduğu görüldü.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Devamlı tüketilen içecekler yumuşak astarlarda fiziksel değişimlere neden olur.

5. 
Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerindeki diş hekimliği fakültelerinde anatomi eğitimine dair karşılaştırmalı bir İnceleme
An investigation on the anatomy education at dental faculties in European and North American universities
Alican Pamay, Mete Büyükertan, Hüseyin Avni Balcıoğlu
doi: 10.5505/yeditepe.2017.44154  Sayfalar 29 - 33
GİRİŞ ve AMAÇ: Eğitimi son birkaç yüzyıla kadar genel tıp eğitimi içinde olan diş hekimliği bilimleri, kurumsal ve yerleşik bir yapıyı genel tıp disiplinlerinin geleneğinden faydalanarak kurmuştur. Takip eden dönemlerde özel ve özgün bir tıbbi disiplin olarak diş hekimliği, teorik ve uygulama alanlarının bilimsel parametrelerini belirlemiş, alt dallarının yapılanmasını oluşturmuş ve bağımsız bilimsel çerçevesini inter/multi disipliner bir düzlemde güncel tıp ve teknolojiye paralel olarak bilimsel dolaşımdaki yerini genişletmiştir. Temel tıp bilimlerin ve primer tıbbi uygulamaların yanı sıra, ağırlıklı olarak, ağız içi tedavi ve ağız cerrahisi, diş hekimliği bilimlerinin müfredatının sınırlarını çizer.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu makalede, teknolojide olduğu gibi eğitimde de öncü olan Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerindeki diş hekimliği fakültelerindeki anatomi eğitiminin ülkemizle de karşılaştırılarak analizinin yapılması amacıyla söz konusu ülkelerdeki anatomi bölümlerine, içeriğinde her bir bölümün yapılanmasından, ders saatlerine değin, ilgili fakültedeki anatomi eğitim ve öğretiminin detaylarının cevaplanacağı soruları içeren bir anket e-posta ile gönderildi.
BULGULAR: Gelen cevapların değerlendirmesiyle birlikte anatomi eğitiminin genel bir eğitim öğretim değerlendirilmesi yapıldı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak, kendi dinamiklerimizle, kendi eğitim-öğretim birikimimizle ve yetişmiş eğitim-öğretim kadromuzla belirlenecek ancak bu örneklerin ışığında geliştirilecek bir model, Türk diş hekimliği fakültelerindeki eğitim için ideal müfredatı oluşturabilir.

DERLEME
6. 
Ponticulus Posticus: Radyolojik bir bulgu olarak bir diş hekimi için önemli midir?
Ponticulus Posticus: Is It Important for a Dentist as an Radiological Finding?
Melek Taşsöker, Sevgi Özcan
doi: 10.5505/yeditepe.2017.36844  Sayfalar 35 - 41
Atlas omurundaki gelişimsel anomaliler sadece anatomistlerin değil, morfolojideki farklılığın kliniğe yansımasının bilincinde olması gereken klinisyenlerin, radyologların ve cerrahların da ilgi alanıdır. Diş hekimleri, nedeni açıklanamayan baş ve boyun ağrısı, görme rahatsızlıkları, konuşma ve yutma problemleri, vertigo, vasküler problemler, vertebral arter ve suboksipital sinirin sıkışması ile ilgili semptomlarla ilişkili olabileceğinden, bu durumların varlığında PP’yi dikkatlice incelemelidirler. Bu yazının amacı, diş hekimlerini, özellikle oral ve maksillofasiyal radyologları ve ortodontistleri, doğrudan servikal omur anomalilerinin tedavileri ile ilgili olmasalar da, servikal omurları inceleme ve normal anatomiden ayrılan farklılıklarını saptama konusunda duyarlı hale getirmektir.

7. 
Temporomandibular eklem bozuklukları ve teşhisi
Temporomandibular joint disorders and diagnosis
Mehmet Yaltırık, Alen Palancıoğlu, Meltem Koray, Cevat Tuğrul Turgut
doi: 10.5505/yeditepe.2017.07078  Sayfalar 43 - 50
Temporomandibular Eklem (TME) hareketleri günlük hayatta çok önemli bir yere sahiptir. Temporomandibular Eklem rahatsızlıkları internal disk düzensizliklerinden osteoartrite kadar değişik seviyelerde olabilir. Sinovyal bir eklem olan TME’nin uzun dönem sağlığı, artiküler yüzeylerdeki stresi kontrol eden mekanizmaların etkinliğine bağlıdır. Yaşlanma sonucu bütün organizmada morfolojik ve fonksiyonel değişiklikler görülürken TME ağrılı yada ağrısız disk deplasmanı ve açık yada kapalı kilitlenmenin görülme sıklığı artar. Temporomandibular eklem hastalıkları sıklıkla karşılaşılan ve toplumun yaklaşık % 28’inde temporomandibular rahatsızlıkları mevcuttur. Bunların % 14’ünde mandibula hareketlerinde kısıtlanma ve ancak % 1’inde ciddi semptomlar mevcuttur. Travma en sık görülen sebeptir. Temporomandibular rahatsızlıkları ile ilgili pek çok sınıflandırma yapılmıştır. Bell (1982) tarafından geliştirilen ve Okeson (1998) tarafından modifiye edilen sınıflandırma ile Wilkes’in (1989) oluşturduğu sınıflandırma sistemi günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır. Temporomandibular rahatsızlıklarının teşhis edilmesinde iyi bir klinik muayene şarttır. Muayene şu aşamalarda yapılabilir: Anamnez, fiziksel muayene; TME muayenesi; kasların muayenesi, ağız içinin, dişlerin ve kulak burun boğaz muayenesi, laboratuvar testleri, radyolojik muayene. Radyolojik muayenede ise TME’nin görüntülenmesinde radyografi teknikleri, ktomografi, bilgisayarlı tomografi, komputerize tomografi, manyetik rezonans görüntüleme (MRG), ultrasonografi, artrografi ve artroskopi teknikleri kullanılmaktadır.

OLGU RAPORU
8. 
Lateral sinus yükseltme komplikasyonu olarak oluşan inatçı oroantral fistülün nazoseptal kıkırdak ile kapatılması: Bir olgu sunumu
Closure of a persistant oroantral fistula with nasoseptal cartilage as a complication of lateral sinus lifting: A case report
Gökhan Gürler, Emrah Dilaver, Erkan Soylu, Tuba Develi, Çağrı Delilbaşı
doi: 10.5505/yeditepe.2017.43434  Sayfalar 51 - 54
Oroantral fistül, posterior maksillada diş çekimi, enfeksiyon veya cerrahi işlemlere bağlı olarak gelişebilir. Oroantral fistülün kapatılmasına yönelik pek çok cerrahi teknik tanımlanmıştır. Bütün bu tekniklerin kendine özgü avantaj ve dezavantajları vardır. Bu olguda raporunda lateral sinüs yükseltme işlemine bağlı gelişen oroantral fistül sunulmuştur. Geleneksel cerrahi yöntemlerle (bukkal ilerletme flebi, palatal flep, Bichat bukkal yağ dokusu) kapatılamayan defekt, son olarak otojen septal kıkırdak grefti uygulanarak başarıyla kapatılabilmiştir.

9. 
Artrosentez işleminde iki farklı anestezi tekniğinin kullanımı: olgu serisi
Using different anaesthesia techniques during arthrocentesis: case series
Yusuf Emes, Itır Şebnem Bilici, Büket Aybar, Anıl Cesur, Uğur Aga, Melike Ordulu Sübay, Halim İşsever, Serhat Yalçın
doi: 10.5505/yeditepe.2017.46220  Sayfalar 55 - 57
Internal derangement of the temporomandibular joint (TMJ) can be defined as a disorder of the intracapsular components of the joint, which is originated by displacement of the disc from its normal functional relationship with the condyle of the mandible and the temporal bones articular fossa. The most common symptoms of temporomandibular joint internal derangement vary from simple joint sounds to locking and pain. The aim of this case series is to evaluate the effects of Gow-Gates anaesthesia technique, which blocks the auriculotemporal nerve, in combination with an intracapsular local anaesthetic injection, on patient comfort during artrocenthesis. 24 patients had arthrocentesis due to temporomandibular disorder complaints. We suggest that further studies might give more information about the patient comfort during artrocenthesis. Internal derangement of the temporomandibular joint (TMJ) the most common form of temporomandibular disorders. It affects patient’s daily life with pain, dysfunction, joint sounds, and even aural symptoms.

10. 
Odontojen keratokist nedeniyle hemimandibulektomi yapılan hastada oluşan defektin kondil başlı rekonstrüksiyon plağı ile onarılması: Bir olgu sunumu
Reconstruction with condylar reconstruction plate of the defect after hemimandibulectomy due to odontogenic keratocyst: A case report
Şeyma Alla, Selim Aydın Gümüşdal, Erol Cansız, Mehmet Ali Erdem, Sabri Cemil İşler
doi: 10.5505/yeditepe.2017.44127  Sayfalar 59 - 62
Keratokistik odontojen tümörler, iyi huylu gelişimsel çene tümörlerinden olup odontojenik keratokist olarak da bilinirler. Bu lezyonlar lokal agresif özellikte olup nüks etme potansiyeli de yüksektir. Tedavileri küretaj, enükleasyon ve marsüpyalizasyon/dekompresyon gibi konservatif yöntemlerden periferal ostektomi, kimyasal koterizasyon, kriyoterapi ve rezeksiyon gibi radikal yöntemlere değişiklik gösterir. Biz bu çalışmamızda hemimandibulektomi sonrası kondil başlı rekonstrüksiyon plağı ile restore edilen bir keratokistik odontojen tümör olgusunu sunduk.

LookUs & Online Makale