ISSN 1307-8593 | E-ISSN 2458-9586
7tepe Klinik Dergisi - Yeditepe J Dent: 19 (3)
Cilt: 19  Sayı: 3 - 2023
1.
2023-3 Cilt Tüm Dergi
2023-3 Vol Full Printed Journal

Sayfa I

2.
Kapak
Cover

Sayfa II

3.
İçindekiler
Contents

Sayfa III

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
4.
Farklı Şelasyon Ajanlarının Kök Dentini Mineral İçeriği Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi
Evaluation of the Effects of Different Chelation Agents on Mineral Content of Root Dentin
Işınsu Atalay, Raif Erişen
doi: 10.5505/yeditepe.2023.83584  Sayfalar 164 - 172
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, endodontik tedavilerde kullanılan çeşitli şelasyon ajanlarının kök dentinin mineral içeriğinde yarattığı değişiklikleri değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: EDTA, NaOCl, fitik asit ve sitrik asitin (CA) kök dentini mineral içeriği üzerindeki etkileri, enerji dağıtıcı x-ışını spektroskopisi (EDX) kullanılarak analiz edilmiştir. 15 adet çekilmiş insan maksiller ön dişinden 30 adet dentin örneği hazırlanmıştır. Örnekler 5 deney grubuna ayrılmıştır. Deney grupları, distile su (kontrol grubu), NaOCl (%5), EDTA (%17), fitik asit (%1) ve sitrik asit (%10) solüsyonlarında bekletildikten sonra kök dentininde bulunan kalsiyum (Ca) ve fosfor (P) seviyeleri ölçülmüştür.
BULGULAR: Sonuçların istatistiksel analizinde, tek yönlü ANOVA ve Tukey testleri kullanılmıştır. CA ve fitik asit grubunun Ca düzeyleri kontrol, NaOCl ve EDTA gruplarından anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p<0.05). CA ve fitik asit grubunun P düzeyleri kontrol, NaOCl ve EDTA gruplarından anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (p<0.05). CA ve fitik asit grubunun Ca/P düzeyleri kontrol, NaOCl ve EDTA gruplarından anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p<0.05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Fitik asit ve sitrik asitin diğer irrigasyon ajanlarına göre kök dentininden daha fazla kalsiyum uzaklaştırdığı sonucuna varılmıştır. Bu, kök dentini yapısının pürüzlülük, geçirgenlik ve mikrosertlik gibi özelliklerini etkileyecektir. Bu ajanlar kanal tedavisi sırasında dikkatli kullanılmalıdır. Anahtar kelimeler: Endodonti, kök kanalı, enerji dağılımlı x-ışını spektroskopisi, şelasyon ajanları, fitik asit, sitrik asit, kalsiyum, fosfor
INTRODUCTION: The aim of this study is to evaluate the changes in the mineral content of root dentin caused by various chelating agents used in endodontic treatments.
METHODS: The effects of EDTA, NaOCl, phytic acid and citric acid (CA) on root dentin mineral content were analyzed using energy dispersive x-ray spectroscopy (EDX). 30 dentin samples were prepared from 15 extracted human maxillary anterior teeth. The samples were divided into 5 experimental groups. Calcium (Ca) and phosphorus (P) found in root dentin after the experimental groups were kept in distilled water (control group), NaOCl (5%), EDTA (17%), phytic acid (1%) and citric acid (10%) solutions. levels were measured.
RESULTS: One-way ANOVA and Tukey tests were used in the statistical analysis of the results. The Ca levels of the CA and phytic acid groups were significantly lower than the control, NaOCl and EDTA groups (p<0.05). The P levels of the CA and phytic acid groups were significantly higher than the control, NaOCl and EDTA groups (p<0.05). The Ca/P levels of the CA and phytic acid groups were significantly lower than the control, NaOCl and EDTA groups (p<0.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: It was concluded that phytic acid and citric acid remove more calcium from root dentin than other irrigation agents. This will affect the properties of root dentin structure such as roughness, permeability and microhardness. These agents should be used with caution during root canal treatment.

5.
İki Farklı Işık Cihazı ile Polimerize Edilen Bonding Ajanların Mikrosızıntılarının AutoCAD Programı Kullanılarak Değerlendirilmesi
Evaluation of Microleakage of Bonding Agents Polymerized with Two Different Light Devices Using AutoCAD Program
Ayşe Günay, Mehmet Eskibağlar, Suzan Cangül, Büşra Karaağaç Eskibağlar, Özkan Adıgüzel, Sema Çelenk
doi: 10.5505/yeditepe.2023.30633  Sayfalar 173 - 178
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı sınıf V kavitelere uygulanan üç farklı universal adeziv ajanın, iki farklı LED ışık cihazı ile polimerizasyonları sonucu oluşan mikrosızıntılarının Auto- CAD programı ile değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 60 adet çekilmiş 3. molar dişin bukkal yüzeylerine sınıf V kaviteler açıldı. Hazırlanan kaviteler; Single Bond Universal, Futurabond U ve Prime&Bond Universal bonding ajanları uygulanmak üzere 3 gruba, her grupta kendi içerisinde LED-B ve Valo LED olmak üzere 2 farklı ışık cihazı kullanılacak şekilde 2 alt gruba ayrıldı (n=10). 24 saat bazik fuksinde bekletilen dişler mesiodistal yönde ikiye ayrıldı ve stereomikroskop altında incelendi. Boya sızmış yüzey alanı AutoCAD yazılımı kullanılarak hesaplandı. Veriler Kruskal Wallis ve Mann-Whitney U testleri kullanılarak analiz edildi (p<0.05).
BULGULAR: Universal adezivlerin mikrosızıntı açısından istatistiksel olarak değerlendirilmesinde Single Bond Universal her iki ışık cihazında da en düşük, Futurabond U ise en yüksek sızıntı değerini göstermiştir ancak bu istatistiksel olarak anlamlı bulunamamıştır (p>0.05). Işık cihazları mikrosızıntı değerleri açısından kıyaslandığında, 3 bonding ajanda da LED B ışık cihazında Valo LED ile polimerizasyona göre daha az mikrosızıntı gözlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Kullandığımız universal adezivlerin mikrosızıntı değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olmadığı tespit edilmiştir. Işık kaynaklarının güçlerindeki ve modlarındaki değişiklikler ise mikrosızıntıyı tamamen elimine etmemektedirler.
INTRODUCTION: The aim of this study is to evaluate the microleakage of three different universal adhesive agents applied to class V cavities as a result of polymerization with two different LED light devices with AutoCAD program.
METHODS: Class V cavities were prepared on the buccal surfaces of 60 extracted third molars. Prepared cavities; Single Bond Universal, Futurabond U and Prime&Bond Universal bonding agents are applied to 3 groups, each group has its own bonding agents. They were divided into 2 subgroups (n=10) to use 2 different light devices: LED-B and Valo LED. The teeth, which were kept in basic fuchsia for 24 hours, were divided into two in the mesiodistal direction and examined under a stereomicroscope. Dye infiltrated surface area was calculated using AutoCAD software. Data were analyzed using Kruskal Wallis and Mann-Whitney U tests (p<0.05).
RESULTS: In the statistical evaluation of universal adhesives in terms of microleakage, Single Bond Universal showed the lowest leakage value in both light devices and Futurabond U showed the highest leakage value, but this was not statistically significant (p>0.05). When the light devices were compared in terms of microleakage values, less microleakage was observed in the LED B light device in all 3 bonding agents compared to the Valo LED polymerization.
DISCUSSION AND CONCLUSION: It was determined that there was no statistically significant difference between the microleakage values of the universal adhesives we used. Changes in the power and modes of light sources do not completely eliminate microleakage.

6.
Üst ön dişlerin estetik oran ve boyutlarının dijital analizi: Türk örnekleminde bir çalışma
Digital analysis of esthetic proportions and dimensions of maxillary anterior teeth: A study in a Turkish sample
Burcu Diker, Bahar Elter
doi: 10.5505/yeditepe.2023.90267  Sayfalar 179 - 183
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı üst anterior dişlerin genişlik, uzunluk ve görünür kontakt boyutunun (GKB), üst santral kesicilerin genişlik-uzunluk (G: U) oranının ve sağ ve sol bölgelerde dental simetrinin olup olmadığının değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 21 ve 22 yaşlarında 27 Türk diş hekimliği öğrencisinin üst çene dijital ölçüsü, ağız içi tarayıcı kullanılarak alınmıştır. Üst anterior dişlerin genişlik, uzunluk ve kontakt boyutları 3-boyutlu analiz yazılımı ile ölçülmüştür. Veriler, 50: 40: 30 kuralı ile GKB oranı ve santral kesiciler için %80 G: U oranı gibi estetik parametreler ile karşılaştırılmıştır. Bununla birlikte her iki cinsiyet için sağ ve sol diş boyutları da karşılaştırılmıştır. Elde edilen ölçümler ile belirlenen estetik parametreleri karşılaştırmak için Wilcoxon tek örnek işaretli sıralar testi ve tek-örneklem t-testi kullanılmıştır. Sağ ve sol anterior dişlerin genişlik ve uzunlukları ise 2-örneklem t-testi kullanılarak karşılaştırılmıştır.
BULGULAR: Santral kesicilerin G: U oranı, optimal estetik oran olarak kabul edilen %80 ile uyumlu olmayıp istatistiksel olarak farklılık göstermiştir (p<0,001). Sağ ve sol taraftaki GKB oranları birbirinden farklılık göstermemiş (45: 34: 21 ve 45: 33: 21) fakat bu oranlar 50: 40: 30 kuralına uymamıştır (p≤0,001). Üst anterior dişlerin genişlik ve uzunluk boyutları her iki cinsiyette de sağ ve sol tarafta birbirine benzer bulunmuştur (p>0.05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışılan Türk popülasyonunda G: U ve GKB oranları, belirlenen estetik parametre oranlarından farklı bulunmuştur. Kontralateral dişler arasında simetrinin olması klinik pratikte üst anterior dişleri restore ederken klinisyene yardımcı olabilir.
INTRODUCTION: The aim of the present study was to evaluate width(W), length(L), and apparent contact dimension(ACD) of maxillary anterior teeth and width to length ratio(W/L) the maxillary central incisors, and whether there was dental symmetry of left and right sides.
METHODS: Digital impressions of 27 Turkish dental students aged 21 and 22 years, who met the inclusion criteria, were taken using an intraoral scanner. The W, L, contact dimension of maxillary anterior teeth were measured with three-dimension analyzing software. The data were compared with current esthetic parameters such as ratio of ACD with 50: 40: 30 rule, and 80% W/L for central incisor. Moreover, the right and left teeth dimensions were compared for both genders. The one-sample Wilcoxon signed rank test and one-sample t-test were used to compare the differences between the obtained measurements and determined esthetic parameters. The W and L of right and left anterior teeth were compared using 2-sample t-test.
RESULTS: The W/L of central incisors(%88) were not concordant with the 80% ratio accepted as the optimal esthetic ratio and the differences were statistically difference( p<0.001). The ratio of ACD on the right and left sides were not different(45: 34: 21 and 45: 33: 21), however the ratios did not fit the 50: 40: 30 rule(p≤0.001). The W and L dimensions of maxillary anterior teeth were similar on the right and left sides for both genders(p>0.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: In the Turkish population studied, W/L-and ADC-ratio were different from determined esthetic parameter ratio. The symmetry between contralateral teeth may be helpful during restoration of maxillary anterior teeth in clinical practice.

7.
Kompozit Rezinlere Renklendirici Çözeltiler ve Ev Tipi Beyazlatma Materyali Uygulanması Sonrasında Yüzey Pürüzlülüğü ve Renk Değişimlerinin İncelenmesi
Surface Roughness and Color Changes after the Application of Different Beverages and Bleachin material on Composite Resins
Hüsnü Müezzinoğlu, Mubin Asım Soyman
doi: 10.5505/yeditepe.2023.75875  Sayfalar 184 - 190
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, 3 farklı kompozit materyalinden (SupremeXT, CeramXDuo, Artemis), 2 farklı tabakalama ile hazırlanan disklerin, farklı çözeltilerde bekletilmesi ve ev tipi beyazlatma materyali uygulanması sonrasında yüzey pürüzlülüğü ve renk değerlerindeki değişimin in-vitro olarak incelenmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada 3 farklı kompozit materyalinden 8mm çapında ve 2mm kalınlığında diskler hazırlandı. Her kompozit materyali için 2 farklı tabakalama yöntemi uygulandı; tek tabaka için 2mm mine kompoziti, iki tabaka için 1mm mine ve 1mm dentin kompoziti kullanılarak diskler hazırlandı. Her grup için 15’er örnek olmak üzere 6 ana grup oluşturuldu. Renklenme deneyinde, örnekler 3 alt gruba ayrılırak 6 saat yapay tükürük, diyet kola veya çayda, 18 saat yapay tükürükte bekletildi. Bu döngü 14 gün boyunca tekrarlandı. Daha sonra tüm örneklere 6 saat beyazlatma materyali (Opalescence PF%10) 14 gün boyunca uygulandı. Örneklerin başlangıç, renklendirme sonrası ve beyazlatma sonrası yüzey pürüzlülüğü (Perthometer, Mahr) ve renk değişim (CM-2600d, Konica Minolta) değerlendirildi. Sonuçların istatistiksel analizi ‘one way ANOVA’ ve post hoc ‘Tukey’ testi ile gerçekleştirildi.
BULGULAR: Çalışmanın sonucunda; çay, diyet kola ve yapay tükürükte bekletilen ve beyazlatma materyali uygulanan tüm gruplar arasında, yüzey pürüzlülükleri değişimleri arasında istatistiksel anlamlı bir fark bulunmamıştır. Çay çözeltisinde bekletilen gruplar yapay tükürük gruplarından anlamlı derecede fazla renklenme göstermiştir (p<0,05). Çay grupları diyet kola gruplarından anlamlı derecede fazla renklenme göstermiştir (p<0,05). Diyet kola ve yapay tükürük arasında renklenmede istatistiksel olarak bir fark gözlenmemiştir. Diyet kola grubunda beyazlatma sonrası renklenme artışının devam ettiği gözlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Tüm kompozitler değerlendirildiğinde tek tabakalı kompozitlerde daha fazla renklenme olduğu gözlenmiştir. Renk değerlerinde(ΔE) en fazla değişim çay gruplarında meydana gelmiştir.
INTRODUCTION: This study aims to analyze the surface roughness and color parameters of 3 different composite (SupremeXT, CeramXDuo, Artemis) prepared with 2 different layering techniques which were immersed in various solutions followed by home bleaching material. canal treatments in teeth having these anomalies or not.
METHODS: 8mmX2mm discs from 3 different composites were prepared with 2 layering techniques; single layer of 2 mm enamel and double layer consisting of 1 mm enamel and 1mm dentine. Each group having 15 samples, were formed under 6 main groups. For staining experiment, the samples were divided into 3 subgroups and immersed in artificial saliva, diet coke and tea for 6 hours and in artificial saliva for 18 hours. This cycle continued for 14 days. Then, bleaching material (Opalescence PF%10) was applied on all the samples for 6 hours for 14 days. Surface roughness was evaluated with a surface profilometer (Perthometer, Mahr) and staining was measured with a spectrophotometer (CM-2600d, Konica Minolta) at initial stage, after staining and after bleaching. The statistical analysis were calculated by “one way ANOVA” and post hoc “Tukey” tests.
RESULTS: In conclusion, among all the groups which were immersed in tea, diet coke and artificial saliva followed by the application of bleaching material had no statistically significant difference in the surface roughness. The groups immersed in tea exhibited more staining than the saliva groups (p<0,05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: As a result of staining experiment, tea showed the most significant color change effect compared to diet coke (p<0,05). Single layer groups showed more staining than double layer groups.

8.
Penguin MulTipeg'in çoklu kullanım ve sterilizasyonunun implant stabilite ölçümünün doğruluğu üzerindeki etkisi
Influence of multiple use and sterilization of Penguin MulTipeg on the accuracy of implant stability measurement
Güher Barut, Selen Erkul, Zeynep Özkurt Kayahan
doi: 10.5505/yeditepe.2023.32154  Sayfalar 191 - 195
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada dezenfektan sprey ile dezenfeksiyon ve otoklav ile strerilizasyon işlemlerinin Penguin MulTipeg’in ölçüm doğruluğu üzerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Üç adet implant (4,3 x 10 mm, Implance, AGS Medikal, Türkiye), kendi kendine polimerize olan akrilik rezin kullanılarak metal bir halka içine gömüldü. Penguin RFA MulTipeg, implant stabilite katsayısı (ISQ) ölçümlerini yapabilmek için paslanmaz çelik bir anahtar kullanılarak el kuvveti ile implantlara sabitlendi. İlk ISQ ölçümleri kaydedildikten sonra vidalanan prob çıkartılarak dezenfentan sprey ile dezenfekte edildi. Prob daha sonra standart protokole (DIN 13060, 134 °C’de 10 dakika sterilizasyon ve 15 dakika kurutma) uygun olacak şekilde buharlı otoklav kullanılarak sterilize edildi. Dezenfeksiyon ve sterilizasyon işlemlerinden sonra prob, yeni ISQ ölçümleri için implanta vidalandı. Bu işlem her seferinde aynı prob kullanılarak her bir implant için 100’er kere tekrar edildi. Her implant için Ncm cinsinden toplam 101 ISQ değeri kaydedildi. Ölçümler arasındaki uyumun değerlendirilmesinde %95 güven aralığında 'Sınıf İçi Korelasyon Katsayısı' (ICC) kullanıldı. P<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
BULGULAR: Başlangıç ölçümü ile ardışık otoklav sterilizasyonundan sonraki ölçümler arasındaki sınıf içi korelasyon 1,00 (ICC: 1,000, %95 CI: 1,000-1,000) (p: 0,000; p<0.05) olarak bulundu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmanın sınırları dahilinde MulTipeg’in, ölçüm doğruluğunda anlamlı bir değişiklik olmaksızın 100 kereye kadar tekrar kullanılabileceği sonucuna varıldı.
INTRODUCTION: The aim of this study was to investigate the accuracy of Penguin MulTipeg following disinfection spray and autoclave sterilization.
METHODS: Three screw-shaped implants (4.3 x 10 mm) were embedded in self-curing acrylic resin within a metal ring. The implant stability quotient (ISQ) measurements were performed using Penguin RFA MulTipeg which was mounted to the implants using a stainless steel driver with hand-tightening force. After the first ISQ measurements were recorded, the peg was unscrewed and disinfected by spray. The peg was subjected to steam autoclave sterilization according to standard protocol (DIN 13060, 10 minutes sterilization at 134 °C and 15 minutes drying). Then, the peg was mounted to the implants for the next ISQ measurement. This process was repeated 100 times with the same peg for each implant. A total of 101 ISQ values in Ncm were recorded for an implant. The 'Intraclass Correlation Coefficient' (ICC) was used at 95% confidence interval in evaluating the correspondence between measurements. A p-value <0.05 was considered statistically significant.
RESULTS: The intraclass correlation between the baseline measurement and the following measurements after consecutive autoclave sterilization was 1.00 (ICC: 1.000, %95 CI: 1.000-1.000) (p: 0.000; p<0.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: When the results of the study were evaluated, it was seen that the protective measures taken during the normalization period were at a lower level than they should have been. It has been determined that the social perception after vaccination is close to the idea that the epidemic is over. It should not be forgotten that the pandemic still continues, the measures should not be relaxed and should be kept at the required level.
Within the limitations of this study, it can be concluded that MulTipeg can be reused 100 times without significant changes in its accuracy.

9.
COVID-19 Pandemisinde Üniversite Merkezli Çocuk Diş Hekimliği Kliniğine Yapılan Acil Başvuruların Değerlendirilmesi
Evaluation of Dental Emergencies During COVID-19 Pandemic in a University-Based Pediatric Dentistry Clinic
Beste Özgür, Merve Özdemir, Dilan Altun, Nazlı Gedük, Şeyma Kısacık, Zafer Çehreli
doi: 10.5505/yeditepe.2023.20092  Sayfalar 196 - 203
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı mutant virüs varlığı ile birlikte COVID-19 vakalarının en yüksek sayıya ulaştığı dönemde üniversite merkezli çocuk diş hekimliği kliniğine acil dental şikayet ile başvuran çocukların ziyaret nedenlerini incelemek ve ebeveynlerinin/yasal temsilcilerinin acil diş tedavisi hizmetine erişim süreçlerindeki deneyimlerini değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 30 Nisan-30 Eylül 2021 tarihleri arasında acil nedenli başvuran 0-14 yaş arasındaki çocuklar bir triaj sistemi ile değerlendirilmiştir. Uygun olanların demografik verileri, başvuru nedeni, başka merkeze başvuru durumu ve tedavi uygulanması ile ilgili bilgileri prospektif olarak kaydedilmiş ve klinik muayeneleri tamamlanmıştır. Mevcut acil durumun tedavisine yönelik hekimin belirlediği yaklaşım kaydedilmiştir. Veri analizleri ki-kare ve/veya Fisher kesin ki-kare testleri ile yapılmıştır
BULGULAR: Acil başvuruda bulunan 650 çocuk hastanın 363’ü dahil edilme kriterlerine uygun bulunmuştur (ortalama yaş: 7,8 yıl). Çürük kaynaklı diş ağrısı (%34,7) en sık karşılaşılan başvuru nedenidir ve tüm hastaların %57,0’ı daha önce aynı şikayet nedeniyle başka bir merkeze başvuruda bulunmuştur. Daha önce başvurdukları merkezde acil şikayet ile ilgili hizmet alabilen hastaların oranı ise oldukça düşüktür (%4,8). Kliniğimize yapılan acil başvuruların %63,1’ine tedavi/çekim randevusu planlanmış, sadece %8,0’ının tedavisi aynı seansta yapılmıştır. İlk seansta tedavisi yapılan hastaların çoğunluğunun travmatik diş yaralanması (%62,1) nedeniyle başvurduğu belirlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: COVID-19 pandemisi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de diş hekimliği hizmetlerinin verilmesinde aksamalara neden olmuştur. Mevcut çalışmanın sonuçları tedaviye ulaşmak için hastaların tekrarlayan başvurularının sıklığını ve uygulanan tedavilerin üçüncü basamak kurumlarda dahi yetersiz olduğunu desteklemektedir.
INTRODUCTION: The purpose of this prospective trial was to determine the types of dental emergencies in a university-based pediatric dentistry clinic at the period of the highest number of COVID-19 cases due to the mutant virus and also evaluate the parental experiences in accessing emergency dental treatment.
METHODS: Between April-September 2021, children (0-14 years) who attended with dental emergencies were evaluated by a triage system. Demographic variables, reason for seekingdental care, previous admission to another clinic and history of provided treatment were collected. The treatment indicated by pediatric dentists for the current dental emergency was recorded. Statistical analyses were performed with chi-square and/or Fisher’s exact test.of Turkish Dental Association and 217 responses were received. Data were analyzed using descriptive statistics,chi-square and Fisher’s exact tests.
RESULTS: Of the 650 pediatric patients who presented with an emergency complaint, 363 were included following triage evaluation (mean age: 7,8 years). “Pain due to caries" (34,7%) was the most common reason for admission and 57,0% of the included patients previously applied to another clinic with the same complaint. Limited number of patients (4,8%) were able to receive treatment regarding their dental emergency in other clinics. In our clinic, treatment/ extraction appointment was scheduled for 63,1% of the cases and only 8,0% were received urgent treatment at the same session. The majority of the patients, who were treated at referral day, had traumatic dental injury (62,1%).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Pandemic posed a significant challenge to provide dental services in Turkey well as all over the world. The results of the current study showed repeated admissions of patients for receiving dental treatment and inadequacy of provided treatments even in tertiary institutions.

10.
Diş Hekimliği’nde Lokal Anestezi Eğitimine ve Anestezi İleti Modelinin Verimliliğine Yönelik Öğrenci Fikirlerinin Analizi
Evaluation of Students’ Opinion on Local Anesthesia Education and Efficiency of Conduction Anesthesia Model in Dentistry
Ayşegül Erten Tayşi, Mert Tayşi, Pınar Ercal, Ümmügülsüm Coşkun, Uğur Alp Dinç, Nuray Yilmaz Altıntaş, Soner Şişmanoğlu
doi: 10.5505/yeditepe.2023.53325  Sayfalar 204 - 212
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmanın amacı fantom model olarak Anestezi İletim Modeli üzerinde verilen eğitimin etkililiğini ve diş hekimliği öğrencilerinin lokal anestezi eğitimine olan talep ve algılarını değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada, hasta başında en az 1 kez lokal anestezi uygulaması gerçekleştirmiş olan Diş Hekimliği Fakültesi öğrencilerine manuel olarak cevaplandırdıkları 14 soruluk anket yapılmış ve toplam 123 tam yanıt alınmıştır. Fantom model üzerinde çalışan ve çalışmayan gruplar için değişkenlere yönelik yüzde dağılımları incelenmiştir. Grup farklılıkları analizinde 2 grup karşılaştırmalarında Mann-Whitney-U testi, 3 ve üzeri grup karşılaştırmalarında Kruskal-Wallis test kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyi p < 0,05 olarak alınmıştır.
BULGULAR: Fantom model üzerinde çalışan öğrenciler istatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde pratik açıdan daha yeterli eğitildiklerini düşünmektedir (p = 0.036). Fantom model üzerinde çalışan ve çalışmayan öğrencilerin hasta başında ilk anestezilerini yaptıkları andaki korku seviyeleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p = 0.070). Fantom model üzerinde çalışan öğrenciler kendilerine en az güvendikleri anestezi tekniği olarak tüber anesteziyi belirtirken, fantom model üzerinde çalışmayan öğrenciler için bu teknik inferior alveolar sinir anestezi olmuştur. Öğrenciler hasta başında anestezi uygulamaya başladıklarında kendilerini en çok yetersiz hissettikleri alanları sırasıyla anatomi, komplikasyon yönetimi, farmakoloji, hasta iletişimi ve yasal yönler olarak belirtmiştir. Fantom model üzerinde çalışmayan öğrenciler kendilerini yasal yönlerden istatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde daha yetersiz hissetmektedir (p = 0.034).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Eğitimde öğrenci görüşlerini öğrenmek dersin geliştirilmesi açısından önem taşımaktadır. Fantom model üzerinde çalışmanın öğrencilerin başarısına olan katkısı bilinmese de öğrencilerin eğitim algılarına pozitif yönde etki ettiği görülmüştür.
INTRODUCTION: This study aimed to determine the effectiveness of training on the Conduction Anesthesia Model, and to evaluate dental students’ demand for and perception of local anesthesia education.
METHODS: A 14-item questionnaire was manually administered to the students who had performed local anesthesia at least once. In all, 123 complete answers were obtained. The percentage distributions of the variables were examined for groups that trained and did not train with mannequin models. To analyze group differences, the Mann-Whitney U test was used for comparing two groups; the Kruskal-Wallis test was used for comparing three or more groups. The significance level was set at p < 0.05.
RESULTS: Students who trained with mannequin models considered themselves significantly more effectively educated (p = 0.036). Considering the anxiety levels of students towards their first experience performing anesthesia, no statistically significant differences were found between the groups (p = 0.070). The students who used mannequin models indicated they felt the least confident in performing tuber anesthesia, while the other group said the same about inferior alveolar nerve anesthesia. The areas in which students performing dental anesthesia for the first time were most likely to feel inadequate were anatomy, complication management, pharmacology, patient communication, and legal considerations. Students who did not perform dental anesthesia on mannequin models felt significantly less qualified with regard to legal considerations (p = 0.034).
DISCUSSION AND CONCLUSION: It is crucial that we listen to dental students in order to better understand what must be done to improve dental education. Although the contribution of training on mannequin models to the success of students is unknown, training models seem to positively affect students’ perceptions of education.

11.
Evre III Derece C Periodontitisli Bireylerde Periodontal İnflame Yüzey Alanına Cerrahi Olmayan Periodontal Tedavinin Etkisi
Effect of Non-Surgical Periodontal Treatment on Periodontal Inflamed Surface Area in Patients with Stage III Grade C Periodontitis
Bilge Kabacaoğlu, Hafize Öztürk Özener
doi: 10.5505/yeditepe.2023.99267  Sayfalar 213 - 219
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada evre III derece C periodontitisli bireylerde cerrahi olmayan periodontal tedavinin periodontal inflame yüzey alanı (PİYA) skoruna ve periodontal klinik parametrelere etkisinin değerlendirilmesi amaçlandı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmaya sistemik olarak sağlıklı ve sigara içmeyen 10 periodontal sağlıklı (sağlıklı grup) ve 10 evre III derece C periodontitis (periodontitis grup) teşhisi konmuş toplam 20 kişi dahil edildi. Plak indeks, gingival indeks, sondalamada kanama (SK), sondalama derinliği (SD) ve klinik ataşman seviyesi başlangıç değerleri kaydedildi. PİYA skoru, SD ve SK verileri kullanılarak Excel tablosunda hesaplandı. Periodontitis hastalarına ağız hijyeni eğitimi, diş yüzeyi temizliği ve kök yüzeyi düzleştirmesini içeren cerrahi olmayan periodontal tedavi uygulandı. Birinci ve 3. ayda periodontitis grubunda klinik ölçümler tekrarlandı. Rezidüel cep bölgesi olarak SD≥5 mm ve SK (+) olan bölgeler kabul edildi. Verilerin istatistiksel analizleri SPSS paket programında değerlendirildi. İstatistiksel anlamlılık p<0.05 olarak kabul edildi.
BULGULAR: Başlangıçta PİYA skoru ve klinik parametre değerleri periodontitis grubunda sağlıklı grubundan istatistiksel olarak anlamlı yüksekti (p<0.001). Periodontitis grubunda 1. ve 3. ayda tüm klinik parametrelerde başlangıca göre anlamlı azalma gözlendi (p<0.001). Ortalama PİYA skoru, başlangıçta sağlıklı grubunda 57.65±27.72 mm2, periodontitis grubunda 1271.32±522.95 mm2, 1. ayda 294.86±113.61 mm2 ve 3. ayda 166.60±73.09 mm2 olarak tespit edildi. Tüm değerlendirme zamanlarında PİYA skoru ve rezidüel cepler arasında pozitif korelasyon tespit edildi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmanın sınırları dahilinde, periodontitis varlığında yüksek olan PİYA skorunun cerrahi olmayan periodontal tedavi ile azaldığı görülmektedir. Ayrıca, PİYA skorunun rezidüel cepler ile yakından ilişkili olduğu ortaya konmuştur.
INTRODUCTION: It was aimed to evaluate the effect of non-surgical periodontal treatment (NSPT) on periodontal inflamed surface area (PISA) and periodontal clinical parameters in patients with stage III grade C periodontitis
METHODS: Total of non-smoker and systemically healthy 20 patients, 10 periodontal healthy (healthy group), 10 stage III grade C periodontitis (periodontitis group) were included in this study. Plaque index, gingival index, bleeding on probing (BoP), probing depth (PD), and clinical attachment level were recorded at baseline. PISA scores were calculated in an Excel spreadsheet using PD and BoP. NSPT was applied to periodontitis patients. In group Periodontitis, all periodontal parameters were reevaluated at 1 and 3 months following NSPT. Periodontal pockets with PD≥5 mm and BoP(+) defined as residual pockets. Data were evaluated in the SPSS program. Statistical significance was accepted as p< 0.05.
RESULTS: At baseline, PISA and periodontal clinical parameters were significantly higher in periodontitis group than in healthy group (p<0.001). In periodontitis group a significant decreases were observed at 1 and 3 months following NSPT in all clinical parameters compared to baseline. The mean PISA score was 57.65±27.72 mm2 in the healthy group at baseline, 1271.32±522.95 mm2 in the periodontitis group, 294.86±113.61 mm2 at 1 month, and 166.60±73.09 mm2 at 3 months. A positive correlation was detected between PISA score and residual pockets.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Within the limits of this study, it was concluded that PISA score, which was increased in the presence of periodontitis, decreases with NSPT. In addition, PISA score was closely related to residuel pockets.

12.
Dental Biyofilme Bağlı Gingivitis Tedavisinin Hastaların Tat Algıları Üzerine Etkisi
The Effect of Dental Biofilm Induced Gingivitis Treatment on Patients' Taste Perceptions
Gökçe Aykol Şahin, Mehmet Baybora Kayahan, Gonca Keleş, Serpil Melek Altan Köran
doi: 10.5505/yeditepe.2023.99810  Sayfalar 220 - 226
GİRİŞ ve AMAÇ: Tat algısı, genetik, yapısal ve çevresel pek çok faktöre bağlıdır. Kronik inflamasyonun, tat bozukluklarında etken faktörlerden biri olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmada, dental biyofilme bağlı, inflamatuar karakterde bir dişeti hastalığı olan gingivitisli hastaların, tedavi sonrası tat algılarındaki değişiminin değerlendirilmesi amaçlandı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada hastaların başlangıç periodontal durumu Quigley-Hein plak indeksi (Turesky modifikasyonu), gingival indeks, sondalamada kanama ve sondalanabilir cep derinliğini içeren periodontal indeks ve ölçümlerle; tat algıları, 6-n propiltiourasil (PROP) (0.32 mmol/l) ve NaCl (0.1 mol/l) solüsyonları ile ağız çalkalatılıp Etiketli Büyüklük Skalası kullanılarak değerlendirildi. Çalışmaya dahil edilen orta ve şiddetli gingivitisi olan hastalara Faz I tedavi uygulandı. Periodontal değerlendirmeler ve tat algısı değerlendirmeleri 1. haftada ve 1. ayda tekrarlandı. Veriler IBM SPSS 21.0 programı ile istatistiksel olarak değerlendirildi.
BULGULAR: Çalışma grubu; 16’sı kadın (27.88 ± 0.93 yaş ort.) ve 15’i erkek (28.6 ± 1.3 yaş ort.) 31 hastadan oluştu. Demografik verilerde istatistiksel olarak bir farklılık bulunmadı. Hastaların başlangıca göre 1. hafta ve 1. ayda değerlendiren tüm klinik parametrelerinde istatistiksel anlamlı düzeyde iyileşme gözlendi (p <0.05). PROP ve NaCl solüsyonları ile değerlendirilen tat algılarında, yine başlangıca göre tedavi sonrası 1. hafta ve 1. ay değerlendirmelerinde anlamlı düzeyde artış gözlendi (p <0.001).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmada periodontal tedavi sonrası orta ve şiddetli gingivitis hastalarında klinik parametrelerdeki iyileşme ile korele olarak tat algılarında anlamlı düzeyde artış gözlendi. Kısıtlı bir popülasyonda yapılan bu çalışmanın hastalardan geri bildirimin alındığı, proinflamatuar sitokin değişimlerinin de değerlendirildiği daha kapsamlı çalışmalarla desteklenmesine ihtiyaç vardır.
INTRODUCTION: Taste perception depends on many genetic, structural, and environmental factors. Chronic inflammation is one of the causative factors in taste disorders. The study aimed to evaluate the post-treatment change in taste perceptions of patients with gingivitis, an inflammatory gum disease caused by dental biofilm.
METHODS: The periodontal status of the patients with moderate and severe gingivitis was determined by periodontal indices and measurement; including Quigley-Hein plaque index (Turesky modification), gingival index, bleeding on probing and probing depth. Taste perceptions were asseslutions. Periodontal and taste perception evaluations were done at baseline and one week and one month after Phase I therapy. The data were statistically evaluated with the IBM SPSS 21.0 program.
RESULTS: The study group consisted of 31 patients; 16 female (27.88 ± 0.93 mean age) and 15 male (28.6 ± 1.3 mean age). No statistical difference was found in demographic data. A statistically significant improvement was observed in all clinical parameters (p <0.05) and a significant increase was observed in taste perceptions (p <0.001) evaluated with PROP and NaCl solutions in the first-week and first-month compared to baseline.
DISCUSSION AND CONCLUSION: A significant increase in taste perception was observed in patients with moderate and severe gingivitis after periodontal treatment, in correlation with the improvement in clinical parameters. This study needs to be supported by more comprehensive studies in which feedback from patients and proinflammatory cytokine changes are also evaluated.

13.
Diş hekimliği öğrencilerinin eğitimin ekonomik yönü hakkındaki düşünceleri. Kesitsel anket çalışması
Dentistry students' thoughts on the economic aspect of education. A cross-sectional survey
Nilay Er, Tülay Çilel, F. Gülfeşan Çanakçi
doi: 10.5505/yeditepe.2023.75436  Sayfalar 227 - 233
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu anket çalışmasının amacı, diş hekimliği öğrencilerinin diş hekimliği mesleğini seçerken ekonomik açıdan beklentilerini, farkındalıklarını ve dikkate aldıkları faktörleri anlamak ve ortaya çıkarmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu anket çalışması çevirimiçi olarak tasarlandı ve ankete Trakya Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde tüm sınıflardan toplam 356 öğrenci katıldı. Sorular (1) demografik veriler, (2) öğrencilerin genel ekonomik durumlarının ve eğitim maliyetlerine ilişkin farkındalıklarının incelenmesi ve (3) öğrencilerin diş hekimliği mesleğini seçme nedenlerinin değerlendirilmesi olmak üzere üç bölümde hazırlandı. Veriler istatistiksel olarak değerlendirildi ve karşılaştırmalı olarak yorumlandı.
BULGULAR: Katılımcıların %87,9'unun eğitim masrafları aileleri tarafından karşılanmaktadır. Eğitimi ailesi tarafından karşılananların %35,8'i bütçelerinin eğitim giderleri için yeterli olduğunu düşünmektedir. Cinsiyet verilerine göre erkeklerin %43,4'ü ve kadınların %27,7'si eğitim için planladıkları bütçeyi yeterli bulmaktadır. Eğitim masraflarını ödeyen kişinin aylık maddi kazancına göre diş hekimliğini tercih etme nedenleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p> 0,050).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızın sonuçları, diş hekimi olmak için en büyük motivasyon kaynağının yüksek gelir düşüncesi olduğunu göstermiştir. Öğrenciler genel olarak diş hekimliği eğitimini pahalı bulmaktadır ve bu görüşleri mevcut maddi durumlarıyla doğrudan ilişkilidir. Özel üniversite öğrencilerinin de katıldığı daha yüksek katılımcısı olan ileri çalışmalar ile öğrencilerin ekonomik düşünce ve beklentilerinin anlaşılması, adayları doğru bilgilendirme ve yönlendirme açısından önemlidir.
INTRODUCTION: The purpose of this survey study is to understand and reveal the awareness and consideration factors of dental students, from the point of economic expectations while choosing the dentistry profession.
METHODS: 356 students from all grades in Trakya University Faculty of Dentistry participated in this online survey study. The questionnaire was prepared in three sections as (1) demographic data, (2) examination of the students’ general economic situations and their awareness of the education costs, and (3) evaluating the reasons for students for choosing the dentistry profession. The data were statistically evaluated and comparatively interpreted.
RESULTS: Education costs of 87,9% of the participants are being paid by their families. While 35.8% of those whose education is covered by their families think that their budget is sufficient for their education expenses. According to gender data, 43,4% of males and 27,7% of females think that their budget planned for education is sufficient. Statistically, a significant difference was not found in terms of the reasons for choosing the dentistry according to the monthly financial gain of the person paying for the education costs (p> 0,050).
DISCUSSION AND CONCLUSION: The results of our study showed that the biggest motivation source of being a dentist is the thought of higher-income financially. The students found dentistry education expensive and their opinions are directly related to their current financial situation. It is important to understand the economic thoughts of the students with further studies that will also be attended by private university students, in terms of correct information and guidance to candidates.

OLGU RAPORU
14.
İnfratemporal Locaya Deplase Olan Maksiller Gömülü Üçüncü Molar Dişin İntraoral Yaklaşım İle Cerrahi Çekimi: Bir Olgu Sunumu
Surgıcal Extraction Of Impacted Maxillary Third Molar Tooth Dısplaced In Infratemporal Space With Intraoral Approach: Case Report
Ahmet Hamdi Arslan, Batuhan Türker
doi: 10.5505/yeditepe.2023.60320  Sayfalar 234 - 238
Ağız-diş ve çene cerrahisi pratiğinde, gömülü maksiller üçüncü molar dişlerin çekimi en sık uygulanan prosedürlerden biridir. En sık karşılaşılan komplikasyonlar; tüberosite kırığı, diş köklerinde oluşan kırıklar, enfeksiyon, maksiller sinüs perforasyonu, bukkal yağ dokusu prolapsusu ve alveolar osteittir. Bu komplikasyonlara oranla çok daha az sıklıkla, dişin infratemporal boşluk, maksiller sinüs, bukkal boşluk gibi anatomik boşluklara deplasmanı da gözlenmektedir. Bu olgu sunumu ise çocuk hastada infratemporal fossaya deplase olan maksiller gömülü üçüncü molar diş germinin intraoral yaklaşımla cerrahi olarak çıkarılmasını anlatmaktadır. 12 yaşında sistemik olarak sağlıklı erkek hasta ortodonti bölümünden gömülü maksiller diş germlerinin çekimi için cerrahi bölümüne yönlendirildi. Sağ üst gömülü üçüncü molar germinin anatomik boşluğa yer değiştirmesi sonucu çekim gerçekleştirilemedi. İşlemin genel anestezi altında yapılmasına karar verildi. Infratemporal fossa ön sınırında ve zigomatik arkın medialinde bulunan gömülü maksiller üçüncü molar germi, genel anestezi altında ilk operasyondan 3 hafta sonra cerrahi olarak çıkarıldı. Bu olgu sunumunda; potansiyel risk faktörlerini belirlemek ve bu komplikasyonun önlenmesi ve tedavisi hakkında bilgi toplamak hedeflenmiştir.
Extraction of impacted maxillary third molars is one of the most common procedures in oral and maxillofacial surgery practice. The most common complications are; tuberosity fracture, tooth and root fractures, infection, maxillary sinus perforation, buccal fat pad prolapse and alveolar osteitis. Compared to these complications, displacement of the tooth into anatomical spaces such as the infratemporal space, maxillary sinus, and buccal space is also observed much less frequently. This case report describes the surgical removal of the maxillary impacted third molar tooth germ displaced into the infratemporal fossa in a pediatric patient with an intraoral approach. A 12-year-old systemically healthy male patient was referred from the department of orthodontics for the extraction of impacted maxillary tooth germs. The extraction could not be performed as a result of the displacement of the right upper impacted third molar germ into the anatomical space. It was decided to perform the procedure under general anesthesia. The impacted third molar germ, which was found on the anterior border of the infratemporal fossa and medial to the zygomatic arch was surgically removed 3 weeks after the first operation under general anesthesia. In this case report; it is aimed to identify potential risk factors and to gather information about the prevention and treatment of this complication.

15.
Oklüzal Dikey Boyut Kaybına Neden Olan Diş Aşınmalarında Protetik Yaklaşım: 2 Olgu Raporu
Prosthetic Approaches to Tooth Wear Resulting In Loss Of Vertical Dimension: 2 Case Reports
Gözde Sarak, Burcu Bal, İdil Dikbaş
doi: 10.5505/yeditepe.2023.58751  Sayfalar 239 - 242
Diş aşınmaları ve diş aşınması sonucu oluşan dikey boyut kaybı sıkça karşılaşılan durumlardır. Bu gibi durumlarda tedavinin başarısı, doğru tanı ve tedavi planlamasına dayanmaktadır. Bu makalede dikey boyut kaybına yol açan iki diş aşınması vakasında uygulanan protetik yaklaşımlar anlatılmış, diş aşınmasının etiyolojisine göre tedavi yöntemleri ve dikey boyut rehabilitasyonu yöntemleri tartışılmıştır.
Tooth wear and loss of vertical occlusal dimension depending on the amount of tooth wear are common in clinical practice. Since wear is multifactorial, the success of treatment in such cases depends on accurate diagnosis and treatment planning. This case report describes the prosthetic approaches used in two cases of tooth wear with loss of vertical occlusal dimension. Treatment modalities according to the etiology of tooth wear and methods of restoring the vertical dimension were discussed.

LookUs & Online Makale