ISSN 1307-8593 | E-ISSN 2458-9586
7tepe Klinik Dergisi - Yeditepe J Dent: 16 (3)
Cilt: 16  Sayı: 3 - 2020
1.
2020-3 Cilt Tüm Dergi
2020-3 Vol Full Printed Journal

Sayfa I

2.
Kapak
Cover

Sayfalar II - III

3.
İçindekiler
Contents

Sayfa IV

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
4.
Gıdaları taklit eden solüsyonların bulk-fill kompozitlerin renklenmesine etkisi
Effect of food simulating liquids on color stability of bulk-fill composites
Özge Gizem Cabadağ, Nihan Gönülol, Lena Almasifar, Tuğba Misilli
doi: 10.5505/yeditepe.2020.35693  Sayfalar 198 - 204
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı gıdaları taklit eden solüsyonlarda bekletilen yüksek viskoziteli bulk-fill kompozitlerin ve bir adet geleneksel kompozit rezinin renkledirici bir solüsyona maruz bırakılması sonrası renk değişimini değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 4 farklı yüksek viskoziteli bulk-fill kompozit (Tetric EvoCeram Bulk Fill, SonicFill, Filtek Bulk Fill Posterior, Beautifil Bulk Restorative) ve bir adet geleneksel mikrohibrit tipte kompozit rezin (Filtek Z250) kullanılarak, 8 mm çapında ve 4 mm kalınlığında disk şeklinde toplam 180 adet örnek hazırlandı. Hazırlanan örnekler gıdaları taklit eden solüsyonlarda (etanol, heptan, sitrik asit, yapay tükürük) bekletilmek üzere rastgele 4 alt gruba ayrıldı (n=9) ve bu solüsyonlarda 7 gün süreyle 37±1ºC’de etüvde bekletildi. Ardından örneklerin tümü çözünebilir kahve solüsyonunda 6 gün süreyle tutuldu. Tüm örneklerden, gıdaları taklit eden solüsyonlarda bekletilmesi sonrası ve kahve solüsyonunda bekletilmesi sonrası Vita Easy-Shade (VITA Zahnfabrik) dijital spektrofotometre cihazı yardımıyla renk değerleri elde edildi. Renk değişim değerleri (ΔE00), CIEDE2000 renk sistemine göre kaydedilerek, istatistiksel analizi için çift yönlü varyans analizi, ikili karşılaştırmalar için Bonferroni testi kullanıldı (α=.05).
BULGULAR: Test edilen kompozit grupları arasında en yüksek ΔE00 değerleri Beautifil Bulk Restorative grubunda tespit edilirken (p˂0.001), en fazla renk değişimi kahve solüsyonu öncesi sitrik asite maruz bırakıldığında gözlenmiştir (p=0.027).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Gıdaları taklit eden solüsyonların ve materyallerin farklı yapısal özellikleri kompozit rezinlerin renk stabilitesinde etkilidir.
INTRODUCTION: To evaluate the color stability of high-viscosity bulk-fill composites and a conventional composite stored in food-simulating liquids after subjected to staining solution.
METHODS: A total of 180 disc-shaped samples (8 mm diameter and 4 mm height) were prepared using 4 different high viscosity bulk-fill composites (Tetric EvoCeram Bulk Fill, SonicFill, Filtek Bulk Fill Posterior, Beautifil Bulk Restorative) and one conventional microhybrid type composite resin (Filtek Z250). The samples were randomly divided into 4 subgroups (n=9) to be stored in food-simulating liquids (ethanol, heptane, citric acid, and artificial saliva) in an oven at 37±1ºC for 7 days. Then, all samples were immersed in a soluble coffee solution for 6 days. The color measurements of all samples were performed after storage in food-simulating liquids and after storage in coffee solution with a digital spectrophotometer (Vita Easy-Shade, VITA Zahnfabrik). Differences in color measurements (ΔE00) were calculated according to CIEDE2000 formula. Data were statistically analyzed with two-way ANOVA and Bonferroni tests (α=.05).
RESULTS: Among the tested resin composite groups, the highest ΔE00 values were detected in Beautifil Bulk Restorative (p˂0.001). Also, the highest color change in this composite group was observed when subjected to citric acid solution before the coffee solution (p = 0.027).
DISCUSSION AND CONCLUSION: The different structural properties of food simulating liquids and materials affects the color stability of resin-based composites.

5.
Stabilizasyon splinti tedavisinin fonksiyonel çene hareketleri ve ağrı üzerine etkisinin retrospektif değerlendirilmesi
Retrospective evaluation of the effect of stabilization splint therapy on functional jaw movements and pain
Erkut Kahramanoglu, Zeliha Şanıvar Abbasgholizadeh, Seçil Özkan, Yasemin Özkan
doi: 10.5505/yeditepe.2020.20982  Sayfalar 205 - 208
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, temporomandibular rahatsızlığı bulunan ve stabilizasyon splinti ile tedavi edilmiş hastaların fonksiyonel çene hareketleri ve vizüel ağrı skalası (VAS) değerlerini retrospektif olarak değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: TMR/ATK ‘ne göre muayene edilmiş ve MRG ile tek taraflı disk deplasmanı teşhisi konulmuş 20 hastanın arşiv verileri kullanılmıştır. Hastaların 1.ay, 3.ay ve 6.aydaki fonksiyonel çene hareketleri (ağrısız ağız açıklığı, protruziv, kontralateral ve ipsilateral hareket miktarları) ve VAS değerleri retrospektif olarak değerlendirilmiştir.
BULGULAR: 1. ayın sonunda protruziv hareket miktarı dışında tüm fonksiyonel çene hareketleri anlamlı olarak artmış ve VAS değerleri anlamlı olarak azalmıştır. 6. ayın sonunda ise tüm fonksiyonel hareketler anlamlı olarak artmıştır (p<0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Stabilizasyon splinti tedavisi, temporomandibular ekleminde redüksiyonlu/ redüksiyonsuz disk deplasmanı bulunan hastalarda mandibular hareket miktarlarında artış sağlayarak, hastaların ağrı semptomlarını azaltmıştır.
INTRODUCTION: The aim of this study is to retrospectively evaluate the functional jaw movements and Visual Analog Scale(VAS) scores of patients with temporomandibular disorders that treated with stabilisaation splint therapy.
METHODS: Archive data of 20 patients were used that examined according to RDC/TMD and diagnosed as unilateral disc displacement by MRI. Patient’s functional movements (unassisted opening without pain, contralateral, ipsilateral and protrusive movements) and VAS scores were retrospectively evaluate at the 1st., 3rd., and 6th. months.
RESULTS: At the end of the 1st. month, all functional movements except protrusive movements increased and VAS values decreased significantly. At the end of the 6th month, all functional movements increased significantly (p<0,05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Stabilisation splint therapy increased the amount of mandibular movements and reduced the pain symptoms of patient with temporomandibular joint disc displacement with reduction/without reduction.

6.
Hastaların dental implant farkındalıklarının ve bilgi düzeylerinin araştırılması
Assesment of dental implant awareness and knowledge levels of patients
Dilek Menziletoğlu, Ali Kılınç, Bozkurt Kubilay Işık, Ceyda Akın
doi: 10.5505/yeditepe.2020.75983  Sayfalar 209 - 212
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı; hastaların dental implant hakkında bilgilerini ve implant farkındalıklarını değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi ve Protez bölümlerine eksik dişlerinin rehabilitasyonu için başvuran 500 hasta çalışmaya dâhil edildi. Hastalara çalışmanın amacı ve metodu ile ilgili bilgi verildi. Dental implant ile ilgili 15 sorudan oluşan anket hastalar tarafından dolduruldu. Veriler toplandı. Elde edilen sonuçların istatistiksel değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistik ve ki-kare testi uygulandı,
BULGULAR: 257 erkek ve 243 kadın hasta bu çalışmaya dâhil edildi. 500 hastada implant farkındalığı %70,4’tü. İmplant farkındalığı ile eğitim durumu arasında anlamlı bir fark bulundu. (p<0,001) İmplant farkındalığı ile cinsiyet (p=0,233), gelir durumu (p=0,084) ve yaş (p= 0,303) arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı. İmplantların bilgi kaynaklarının sırası ile diş hekiminden (%32,60), implant yaptıran arkadaşlarından (%26,60), medyadan (%26) ve tıp doktorundan (%14,80) öğrenildiği tespit edildi ama hastaların %88,40’ı dental implant ile ilgili bilgileri diş hekiminden öğrenmek istediğini belirttiler. Hastaların %79’u (395) implant tedavilerini üniversite hastanesinde yaptırmak istediklerini ifade etmişlerdir. Hastaların %39,40’ı implant tedavisini isterken %13,20’si implant tedavisini istemediğini ve %47.40’ı ise kararsız olduğunu bildirdi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: İmplant farkındalığını arttırmak için diş hekimleri hastalara dental implant ile ilgili daha fazla bilgi vermelidir. Hastalar için eğitim programları organize edilmelidir.
INTRODUCTION: The aim of this study was to assess the patients’ knowledge about dental implants and implant awareness of the patients. Materials and
METHODS: Five hundred patients referred to Necmettin Erbakan University, Faculty of Dentistry, Department of Oral and Maxillofacial Surgery and Prosthodontics for rehabilitation of missing teeth. The patients were informed about the aim and method of the study. Questionnaire including 15 questions about dental implant were filled by the patients. Desriciptive statistics and chi square test were performed for statistically assesment.
RESULTS: 257 male and 243 female were included in this study. The rate of patients’ implant awareness was 70.4% in five hundreds patients. A significant difference was found awareness and educational status. (p<0.001) There was no significant relationship between implant awareness and gender (p=0.233), income status (p=0.084), age (p=0.303). The information sources of the implants were from the dentist (32.60%), media (26%) and friends who have implant treatment (26.60%) and medical doctor (14.80%), respectively, however 88.40% of the patients stated that they wanted to learn about the dental implant knowledge from the dentist. 79% of the patients stated that they want to have implant treat ments at university hospital. While 39.40% of the patients wanted implant treatment, 13.20% did not want implant treatment and 47.40% reported that they were undecided.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The dentists should give more information to the patients about dental implant. Training programs should be organized for the patients.

7.
Albümin-gluteraldehit doku yapıştırıcısının insan dişeti fibroblast hücreleri üzerindeki etkilerinin incelenmesi
Investigation of the effects of albumin-gluteraldehyde tissue adhesive on human gingival fibroblast cells
Özge Doğanay, Sezen Atasoy, Nurettin Diker, Alper Alkan
doi: 10.5505/yeditepe.2020.71501  Sayfalar 213 - 219
GİRİŞ ve AMAÇ: Albumin-gluteraldehit doku yapıştırıcısı ilk olarak kardiyovasküler cerrahi uygulamalarında, daha sonra ciddi travmalarda dalak ve kalp yaralanmalarında ve bazı abdominal dokularda, zarar görmüş parankimi güçlendirmek ve/veya hemostaz sağlamak amacıyla geçmişten beri kullanılmaktadır. Diş hekimliğinde ise yönlendirilmiş kemik rejenerasyonu tekniğinde kullanılmaya başlayan albumin-gluteraldehit doku yapıştırıcısının olası komplikasyonlarını tespit etmek amacıyla çalışmamızda, insan dişeti fibroblastı (HGF-1) hücre hattında çene cerrahisi alanında deneysel olarak çalışmaları yapılan albumin-gluteraldehit doku yapıştırıcısı ile klinik uygulamalarda sıklıkla tercih edilen kollajen membranın sitotoksik etkilerini in vitro karşılaştırdık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: İki farklı çalışma grubu oluşturularak, 1., 3., 7., 10., 14. ve 21. günlerde albümin-gluteraldehit doku yapıştırıcısından ve kollajen membrandan toplanan süpernatantlar 24, 48 ve 72 saat süreyle insan dişeti fibroblast hücreleri üzerine eklenmiş ve inkübasyon sonrası süpernatantların sitotoksik analizi için MTT yöntemi kullanılmıştır.
BULGULAR: Tüm ölçümlerde albümin-gluteraldehit doku yapıştırıcısı grubunda hücre canlılık değerinin kollajen membran grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük olduğu tespit edilmiştir (p< 0,05). Süpernatantların bekleme süreleri arttıkça hücre canlılık oranlarının azaldığı gözlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: İnsan dişeti fibroblast hücreleri albumin-gluteraldehit doku yapıştırıcısından elde edilen süpernatantlara karşı sitotoksik davranış göstermiştir.
INTRODUCTION: Albumin-gluteraldehyde tissue adhesive has been firstly used for cardiovascular surgery. After that, it has been applied to spleen, cardiac tissues and abdominal tissues to strengthen parenchyma and to provide hemostasis when damaged in severe trauma. In order to diagnose possible complications of albumin-glutaraldehyde tissue adhesive which has been previously used in guided bone regeneration technique in dentistry, we compared in vitro cytotoxic effects of albumin-glutaraldehyde tissue adhesive that is experimentally used in oral surgery with collagen membrane which is frequently used in clinical practice on human gingival fibroblast (HGF-1) cell line.
METHODS: Two groups were constituted to investigate cytotoxic effects of supernatants separately collected from albumin-gluteraldehyde tissue adhesive and collagen membrane on 1st, 3rd, 7th, 10th, 14th and 21st days. Supernatants were added to human gingival fibroblast cells for 24, 48 and 72 hours and then, the cytotoxicity was evaluated by MTT analysis.
RESULTS: In all periods, cell viability was statistically significantly lower in the group of albumin-gluteraldehyde tissue adhesive than the group of collagen membrane (p <0.05). It was observed that as the exposure time of supernatants increases, cell viabilities decrease.
DISCUSSION AND CONCLUSION: It was obviously seen that human gingival fibroblast cells showed cytotoxic behavior against supernatants gathered from the group of albumin-gluteraldehyde tissue adhesive.

8.
Hareketli ortodontik apareyler ile ilgili youtube™ videolarının içerik analizi
Youtube™ video content analysis on removable orthodontic appliance
Merve Nur Aydın, Hakan Yılmaz
doi: 10.5505/yeditepe.2020.68552  Sayfalar 220 - 225
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı hareketli ortodontik apareyler hakkında bilgi almak isteyen hastalar için sosyal medyada sunulan bilgilerin kalitesini incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: YouTube ™’ da Google Trends uygulamasıyla "removable orthodontic appliance" anahtar kelimesini kullanarak ilgili videolar aratıldı. 75 sonuçtan yetersiz olanlar çıkarıldıktan sonra analiz edilmek üzere 28 video seçildi. Video içerik kalitesini düşük ve yüksek olarak sınıflandırmak için 7 parametreden oluşan bir puanlama sistemi kullanıldı. Videoların kalitesini evrensel olarak değerlendirmek için video bilgileri ve kalite indeksi (VBKİ) uygulandı. İstatiksel değerlendirmede Student t-testi, Mann-Whitney U-testi, Chi-square testi ve Pearson korelasyon katsayısı hesaplandı.
BULGULAR: YouTube ™’ a yüklenen videoların içerik kalitesi 7 puan üzerinden ortalama 2,82 puan ve videoların 22 (%78,6)’i düşük içerikli, 6 (%21,4)’i ise yüksek içerikli olarak bulundu. Apareylerin kullanım prosedürleri videolarda en çok bahsedilen konulardı (%78,6). Apareylerin uygulanma zamanı, uygulama yöntemi, yararları ve kullanım önerilerine yüksek içerikli grupta daha sık değinilmişti (p<,05). Yüksek içerikli videolar görüntülenme yüzdesi açısından ise bir üstünlüğe sahip değildi (p>,05). YouTube ™’ a hareketli ortodontik apareylerle ilgili video yükleyenlerin yükledikleri videoların içerik kalitesi karşılaştırıldığında istatistiksel bir fark ortaya çıkmadı (p>,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Hareketli ortodontik apareyler arama terimi YouTube ™’da aratıldığında çıkan sonuçların birçoğu yetersiz olduğundan bilgiye ulaşmak zorlaşmaktır. Hareketli ortodontik apareylerle ilgili YouTube ™ videoların genellikle içerik kalitesi düşüktür. Yüksek içerikli videoları yüklemesi beklenen uzman/diş hekimleri içerik açısından diğer gruplara bir üstünlük sağlayamamıştır. Klinisyenler sosyal medya ve YouTube ™’un bilgilendirici özelliğini değerlendirmeli ve daha yüksek içerikli videolar üretmelidir.
INTRODUCTION: Since it is difficult to understand by patients or parents, YouTube videos can be used to describe removable orthodontic appliance. To examine the quality of information provided on YouTube about removable orthodontic appliance.
METHODS: Videos were searched on YouTubeTM using the key words of “removable orthodontic appliance” in the Google Trends application. From the first 75 results, after discarding the ones immediately deemed insufficient, 28 videos were selected for analysis. To classify the video content as high or low, a scoring system formed of 7 parameters was used. For a global evaluation of the video quality, the video information and quality index (VIQI) was applied.
RESULTS: The quality of the content of videos was found to be mean 2.82 from a maximum of 7 points, with 6 (21,4%) videos determined to be of high quality and 22 (78.6%) of low quality. The procedures of using the appliances were the most menti oned subjects in the videos (78.6%). The application time, application method, benefits and recommendations for use of the appliances were mentioned more frequently in the high content group (p <.05). No statistically significant difference was determined between the groups responsible for uploading videos to YouTubeTM in respect of the quality content (p>.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: The content quality of videos on YouTubeTM about removable orthodontic appliance is usually low. High-quality content expected from videos uploaded by specialists /dental practitioners was not provided compared to other groups.

9.
Doğu Karadeniz bölgesindeki bir grup çocukta diş yaşı tespitinde Demirjian ve Willems yöntemlerinin geçerliliğinin değerlendirilmesi
Assessment of validity of Demirjian and Willems methods for dental age estimation a group of children in the Eastern Black Sea region
Didem Türken, Çiğdem Güler
doi: 10.5505/yeditepe.2020.60362  Sayfalar 226 - 230
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki bir grup çocukta diş yaşı tespitinde Demirjian ve Willems yöntemlerinin geçerliliğini değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada 5-14 yaş arası 600 çocuğun panoramik radyografisi retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Dental gelişim, Demirjian ve Willems tarafından önerilen aşamalara göre değerlendirilmiştir. Kronolojik ve dental yaş arasındaki uyum istatistiksel olarak eşleştirilmiş t-testi ile analiz edilmiştir.
BULGULAR: Hem Demirjian hem de Willems yöntemlerinde kronolojik yaş ve diş yaş karşılaştırıldığında, kızlarda ve erkeklerde bazı yaş gruplarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmuştur (p<0,05). Demirjian yöntemi 8, 9, 10 yaş gruplarında hem kız hem de erkek çocuklar için, 11 yaş grubunda ise yalnızca erkek çocuklar için uyumluyken, diğer yaş gruplarında yüksek tahmin değerleri vermiştir. Willems yöntemi 5 yaş grubunda sadece kız çocuklar için, 7 ve 12 yaş grubunda ise sadece erkek çocuklar için uyumsuzken, diğer tüm yaş gruplarında kronolojik yaş ile uyumlu bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki bir grup çocuk için, diş yaşı tespitinde Demirjian yönteminin kronolojik yaştan daha yüksek tahmin değerleri, Willems yönteminin ise daha uyumlu tahmin değerleri verdiği tespit edilmiştir.
INTRODUCTION: The aim of this study was to evaluate the validity of the Demirjian and Willems methods for dental age estimation in a group of children in Eastren Black Sea Region.
METHODS: Panoramic radiograph of 600 children between 5-14 years of age were evaluated retrospectively in this study. Dental maturity was evaluated according to the stages proposed by Demirjian and Willems. The correlation between the chronological and dental age was analyzed by statistically paired t-test.
RESULTS: When comparing chronological age with dental age in both Demirjian and Willems methods, significant difference was found between some age groups in both girls and boys (p<0.05). The Demirjian method was suitable for both girls and boys in the 8, 9, 10 age groups, and only for boys in the 11-age group, while it gave high predictive values in the other age groups. The Willems method was incompatible only for girls in the 5-age group and only for boys in the 7and 12 age groups, while it was suitable with chronological age in all other age groups.
DISCUSSION AND CONCLUSION: It was found that Demirjian method gives higher predictive values than chronological age and Willems method gives more suitable values for dental age estimation for a group of children in the Eastern Black Sea Region.

10.
Sellar köprü ile maksiller darlık arasındaki ilişkinin araştırılması
Investigation of the relationship between maxillary deficiency and sellar bridge
Yeşim Deniz, Semiha Arslan
doi: 10.5505/yeditepe.2020.59389  Sayfalar 231 - 236
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı sella tursika köprülenmesi ile maksiller darlık arasındaki ilişkinin değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu retrospektif çalışmada, 2017-2019 yılları arasında ortodonti kliniğinde tedavi görmekte olan 18-30 yaşları arasındaki 73 adet maksiller darlık teşhisi almış olan hasta ile 73 adet herhangi bir iskeletsel anomalisi bulunmayan hastanın sella tursika köprülenme tipleri sefalometrik radyografiler üzerinde karşılaştırıldı. Çalışmaya dahil edilen sefalometrik radyografilerin tümü sistemik açıdan sağlıklı, ortognatik cerrahi veya baş boyun bölgesinden herhangi bir travma geçirmemiş olan ortodonti hastalarına ait iyi kaliteli görüntülerdi. Sella tursika köprülenme tipleri Sınıf I (kalsifikasyon yok), Sınıf II (parsiyel kalsifikasyon) ve Sınıf III (tam kalsifikasyon) olarak sınıflandırıldı. Sella tursika köprülenme tipleri ile çalışma grubu ve kontrol grubu arasındaki ilişki ki- kare testi kullanılarak değerlendirildi. Post Hoc çoklu karşılaştırmalarda Bonferroni düzeltmesi yapılarak %95 güven aralığında analizler sürdürüldü. İstatistiksel anlamlılık düzeyi 0,05 olarak kabul edildi.
BULGULAR: Sınıf I (kalsifikasyon yok), sella tursika köprülenmesi kontrol grubunda çalışma grubuna göre istatiksel olarak anlamlı düzeyde fazla, Sınıf II (parsiyel kalsifikasyon) sella tursika köprülenmesinin ise çalışma grubunda kontrol grubuna göre daha fazla olduğu görüldü (p<0.05). Cinsiyetle sella tursika köprülenme tipleri arasındaki ilişki karşılaştırıldığında maksiller darlık teşhisi olan kadın hastalarda Sınıf II (parsiyel kalsifikasyon) sella tursika köprülenmesi anlamlı düzeyde fazla görüldü (p>0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmanın sonucunda, sella tursika köprülenmesi ile maksiller darlık arasında ilişki gözlemlenmiştir. Sella tursika köprülenmesinin olası maksiller darlık oluşumu hakkında öngörü sağlayabileceği veya hastanın yüz profili hakkında bilgi verebileceği düşünülmektedir. Bu çalışma maksiller darlık ile sella tursika köprülenmesi arasındaki ilişkinin incelendiği ilk çalışma niteliğindedir.
INTRODUCTION: The aim of this study was to evaluate the relationship between sella turcica bridging and maxillary deficiency.
METHODS: In this retrospective study, sella turcica bridges of 73 maxillary deficiency cases and 73 patients without any skeletal anomalies who were 18-30 years of age and treated in orthodontic clinic between 2017-2019 years were compared on cephalometric radiographs. All cephalometric radiographs included in the study were good quality images of systemically healthy orthodontic patients who without head and neck trauma or orthognathic surgery. Sella turcica bridges were classified as Class I (no calcification), Class II (partial calcification) and Class III (full calcification). The relationship between sella turcica bridging types and the maxillary deficiency was evaluated using the chi-square test. Bonferroni correction was performed in Post Hoc multiple comparisons and analyzes were performed at 95% confidence interval. Statistical significance level was accepted as 0.05.
RESULTS: Class I (no calcification), sella turcica bridging was significantly higher in the control group than in the study group (p<0.05). Class II (partial calcification) sella turcica bridging was higher in the study group than the control group (p<0.05). Class II (partial calcification) bridges were significantly higher in female patients with maxillary deficiency when gender and sella turcica bridging types were compared (p> 0.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: In conclusion, this study is the first to report the relationship between maxillary deficiency and sella turcica bridging. The sella turcica bridging, which can be detected on cephalometric radiography, may provide knowledge about possible maxillary deficiency or provide information about the patient's facial profile.

11.
Kompozit materyallerin gingival fibroblast hücrelerindeki oksidan ve antioksidan değerlerine etkisinin incelenmesi
Investigation of the effect of composite materials on oxidant and antioxidant values in the gingival fibroblast cells
Elif Ok, Ali Taghizadehghalehjoughi, Hakan Kamalak
doi: 10.5505/yeditepe.2020.75547  Sayfalar 237 - 243
GİRİŞ ve AMAÇ: Oral dokular ile dental restorasyonlar arasındaki direkt etkileşimler serbest radikallerin hücrede birikmesi ile oksidatif strese ve hücresel hasara neden olmaktadır. Oksidatif strese dayalı ölçüm yöntemleri bir materyalin biyouyumluluğun belirlenmesinde önemli bir yer edinmektedir. Bu çalışmada farklı kompozit materyallerin gingival fibroblast hücrelerinde meydana getirdiği oksidatif stresin TAS (total antioksidan kapasite) ve TOS (total oksidan kapasite) analizleriyle değerlendirilmesi amaçlandı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada 6 yeni nesil kompozit materyal kullanıldı. (X-tra Fill (Voco-Almanya), G- ænial Posterior (GC Tokyo Japonya), Estelite Sigma Quick (Tokuyama-Japonya), Grandio (Voco-Almanya), Arabesk (Voco-Almanya) Polofil Supra (Voco-Almanya) Her materyal için örnek sayısı 12 olarak belirlendi (n=12). Örnekler teflon kalıplar kullanılarak hazırlandı. GFBCs’lerin 72 saat süreyle örneklerle teması sonucu hücrelerde meydana gelen oksidatif stres durumu TAS ve TOS analizleriyle değerlendirildi.
BULGULAR: Gruplardan elde edilen TAS değerleri sırasıyla; PS>AB>GO>ES>XF>GA olarak; TOS değerleri GA>XF>ES>- GO>AB>PS olarak tespit edildi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bir materyalin sitotoksisitesinde; materyalin yapısı, içerdiği monomer oranı, monomer tipi, doldurucu içeriği gibi faktörlerin bir bütün olarak etkili olduğu, monomer yüzdelerindeki artışın antioksidan sistem üzerine doğrudan etki ettiği, doldurucu içeriğine eklenen parçacıkların da oksidatif streste etkili olduğu sonucuna varıldı.
INTRODUCTION: Direct interactions between oral tissues and dental restorations cause oxidative stress and cellular damage by accumulation of free radicals in the cell. Oxidative stress-based measurement methods have an important role in determining biocompatibility of a material. In this study, it was aimed to evaluate the oxidative stress caused by different composite materials in gingival fibroblast cells by TAS (total antioxidant capacity) and TOS (total oxidant capacity) analysis.
METHODS: Six different composite materials were used in the study. (X-tra Fill (Voco-Germany), G- ænial Posterior (GC Tokyo Japan), Estelite Sigma Quick (Tokuyama-Japan), Grandio (Voco-Germany), Arabesque (Voco-Germany) Polofil Supra (Voco-Germany) The number of samples for each material was determined as 12 (n = 12). Samples were prepared by using Teflon molds, and oxidative stress status of the cells were evaluated by TAS-TOS (total antioxidant-total oxidant status) analysis as a result of contact of the GFBCs with the samples for 72 hours.
RESULTS: TAS values obtained from the groups are as follows; PS> EU> GO> ES> XF> GA; TOS values were determined as GA> XF> ES> GO> AB> PS.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In the cytotoxicity of a material; It was concluded that factors such as the structure of the material, the ratio of the monomer it contains, the type of monomer, the filler content are effective as a whole, the increase in the monomer percentages directly affects the antioxidant system, and the particles added to the filler content are also effective in the oxidative stress

12.
Kalsiyum hidroksitin ultrasonik altivasyonunun kanal içi kırık eğe varlığında periapikal pH üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi
The effect of ultrasonic activation of calcium hydroxide on periapical pH in the presence separated instruments
Burhan Can Çanakçı, Özgür Er
doi: 10.5505/yeditepe.2020.55822  Sayfalar 244 - 249
GİRİŞ ve AMAÇ: Kök kanalında farklı konikliğe sahip kırık eğelerin varlığında, kanal içi ilaç olarak yerleştirilen kalsiyum hidroksitin (KH) ultrasonik (US) olarak aktive edilmesi ile periapikal dokularda meydana gelen pH değişiminin değerlendirilmesi.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 80 adet diş, apikal üçlüde kırılan 4 mm uzunluğundaki eğelerin konikliğine ve KH çözeltisinin yerleştirilme yöntemine göre 8 gruba ayrılmıştır (n=10); Grup 1L (#25, 0.02 + Lentülo), Grup 1U (#25, 0.02 + US), Grup 2L (#25, 0.04 + Lentülo), Grup 2U (#25, 0.04 + US), Grup 3L (#25, 0.06 + Lentülo), Grup 3U (#25, 0.06 + US), Grup 4L (#25, 0.08 + Lentülo), Grup 4U (#25, 0.08 + US). Örnekler distile su içeren tüplere atılmıştır. 1 saat, 1, 2, 7, 14 ve 30 gün sonra pH ölçümleri yapılmıştır.
BULGULAR: Lentülo grupları kendi aralarında karşılaştırıldığında 1 saat ölçümlerinde fark bulunmamasına rağmen, diğer ölçüm zamanlarında kırık eğenin konikliğinin artması ile pH belirgin artmıştır [G3L (.06) > G1L(.02), G4L (.08) > G1L (.02) ve G2L (.04); P<0,05]. US grupları kendi aralarında karşılaştırıldığında kırık eğenin konikliği arttıkça pH değeri belirgin artmıştır [G3U(.06) ve G4U(.08) > G1U(.02) ve G2U(.04); P<0,05]. Aynı konikliğe sahip kırık eğelerin kullanıldığı gruplar KH yerleştirme tekniğine göre karşılaştırıldıklarında bütün zaman aralıklarında US kullanımının pH değerini belirgin olarak arttırdığı görülmüştür (G1U>G1L, G2U>G2L, G3U>G3L, G4U>G4L; P<0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızın sonuçlarına göre kök kanalının apikalinde kırılmış olan 4 mm’lik eğe varlığında, KH çözeltisinin periapikal bölgede sebep olduğu pH artışı US aktivasyon ile belirgin olarak artmıştır. Ayrıca kırık eğenin konikliği arttıkça pH artışı daha fazla olmaktadır.
INTRODUCTION: To evaluate the effect of ultrasonic (US) activation of calcium hydroxide (CH) as intracanal medicament on periapical pH levels in the presence of separated instruments with differents tapers.
METHODS: 80 teeth were divided into 8 experimental groups according to the taper of separated instruments and placement technique of CH; Grup 1L (#25, 0.02 + Lentulo), Grup 1U (#25, 0.02 + US), Grup 2L (#25, 0.04 + Lentulo), Grup 2U (#25, 0.04 + Ultrasonic), Grup 3L (#25, 0.06 + Lentulo), Grup 3U (#25, 0.06 + US), Grup 4L (#25, 0.08 + Lentulo), Grup 4U (#25, 0.08 + US). Teeth were placed in containers with deionized distilled water. After 1h and 1, 2, 7, 15, and 30 days, pH of the solution was measured.
RESULTS: Although there was no difference between lentulo groups at 1-hour measurements, pH increased significantly with the increase of instrument taper at other measurement times. [G3L (.06)> G1L(.02), G4L (.08)> G1L (.02) and G2L (.04); P<0,05]. Between US groups, pH was increased with the increase of file taper [G3U(.06) and G4U(.08) > G1B(.02) and G2B(.04); P<0,05]. Comparing the separated files with the same taper according to the CH placement technique, the use of US in all time intervals increased the pH significantly (G1U>G1L, G2U>G2L, G3U>G3L, G4U>G4L; P<0,05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: According to the results, US activation of CH may cause a significant increase in periapical pH in the presence of a 4 mm file broken in the apical of the root canal. In addition, the increase of taper results in the higher pH.

OLGU RAPORU
13.
Maksiller sinüse kaçan dental frezin çıkartılması: Olgu Sunumu
Removal of a dental bur displaced into maxillary sinus: A Case Report
Ahmet Hamdi Arslan, Orkun Uygun
doi: 10.5505/yeditepe.2020.17136  Sayfalar 250 - 253
Diş hekimliğinde maksiler sinüste iyatrojenik kaynaklı yabancı cisimlerin görülmesi nadir rastlanılan bir durum değildir. Vaka raporumuzda, 29 yaşındaki kadın hasta 1 hafta öncesinde 18 nolu dişinin çekimi için özel bir klinikte müdahale edildiğini fakat ilgili bölgede ve başında 1 haftadır devam eden ağrısı üzerine departmanımıza başvurduğunu bildirdi. Yapılan klinik ve radyolojik muayenede sağ maksiller sinüste dental frez ile uyumlu olan görüntü tespit edildi. Genel anestezi altında maksillanın lateraline pencere açılarak Caldwell Luc yöntemi ile sinüs boşluğuna ulaşılarak frez çıkarıldı. Yabancı cismin türünün ve yerinin mümkün olduğunca erken belirlenmesi ve cismin çıkartılması ile maksiller sinüzit gibi komplikasyonların önüne geçilebilmektedir. Bu vaka raporunda maksiller sinüsüne aeratör frezi kaçırılan hastanın klinik teşhis ve tedavisinin sunulması amaçlanmıştır.
It is not uncommon to see foreign bodies of iatrogenic origin in the maxillary sinus during dental treatment. In the present report, a 29 year old female patient was referred to our department with the complaint of continous headache and pain in the extraction socket of her right upper wisdom tooth which was extracted a week ago in a private dental clinic. In the clinical and radiological examination, images compatible with the dental bur was detected in the right maxillary sinus. Under general anesthesia, right maxillary sinus was reached with Caldwell Luc method and the dental bur was removed. Complications such as maxillary sinusitis can be prevented by determining the type and location of the foreign body and removing it as early as possible. In this case report, it is aimed to present the clinical diagnosis and treatment of a patient with accidental displacement of a high speed handpiece bur to the maxillary sinus.

DERLEME
14.
Obezite-periodontal hastalık ilişkisi ve rol oynayan olası mekanizmalar
Obesity-periodontal disease relationship and mechanisms involved
Vesile Elif Toy, Serkan Dündar
doi: 10.5505/yeditepe.2020.08760  Sayfalar 254 - 260
“Sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı miktarda yağ birikimi’’ olarak tanımlanan obezite kronik, inflamatuar, multifaktöriyel bir hastalıktır. Sedanter yaşam tarzı ve yüksek yağlı diyet tüketiminin yol açtığı obezite tüm yaş gruplarında hızla artarak küresel bir sorun ve halk sağlığı problemi haline gelmiştir. Birçok kronik inflamatuar hastalık ve kanser gelişimi için temel risk faktörü olduğu belirlenen obezitenin periodontitise duyarlılığı da arttırdığı ileri sürülmüştür. Periodontal hastalık, birçok faktör tarafından modifiye edilebilen, dişleri destekleyen dokuların kronik inflamatuar, multifaktöriyel hastalığıdır. Hem obezite hem de periodontitis sistemik inflamasyonla ilişkili olduğundan, bu iki durumun ortak bir patofizyoloji ile bağlantılı olduğu söylenebilir. Obezite ile periodontitis arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalar, aşırı kilolu / obez kişilerde artmış periodontitis riskinin görüldüğünü bildirmişlerdir. Bu ilişkideki patofizyolojik mekanizmalar belirsiz olsa da, kronik inflamatuar durum ve oksidatif stresin sonucu olarak insülin direnci gelişiminin obezite ile periodontitis arasındaki ilişkide rol oynayabileceği belirtilmiştir. Bu derlemede mevcut literatürün ışığı altında, obezite-periodontal hastalık ilişkisi ve bu ilişkide rol oynayan olası mekanizmalar özetlenmektedir.
Obesity defined as ‘‘abnormal or excessive fat accumulation in the body that may impair health’’ is a chronic, inflammatory, multifactorial disease. Obesity, caused by sedentary lifestyle and high-fat diet, has increased rapidly in all age groups and has become a global issue and a public health problem. It has been suggested that obesity, which was identified as a major risk factor for the development of many chronic inflammatory diseases and cancer, also increases susceptibility to periodontitis. Periodontitis is a chronic inflammatory, multifactorial disease of tissues supporting teeth, which can be modified by many factors. Since both obesity and periodontitis are associated with systemic inflammation, these two diseases were thought to be connected by a common pathophysiology. Studies investigating the relationship between obesity and periodontitis have reported an increased risk of periodontitis in overweight / obese individuals. Although the pathophysiological mechanisms in this relationship are uncertain, it has been stated that the development of insulin resistance as a result of chronic inflammatory condition and oxidative stress may play a role in the relationship between obesity and periodontitis. In this review, in the light of current literature, the relationship between obesity and periodontal disease and the possible mechanisms involved in this relationship are summarized.

15.
Konvansiyonel radyografiden dijitale: İntraoral fosfor plak sistemlerinde karşılaşılan artifakt ve hatalar
Conventional radiography to digital: artifacts and errors encountered in intraoral phosphorus plate systems
Cansu Görürgöz, Nur Hacıosmanoğlu, Bengi Öztaş
doi: 10.5505/yeditepe.2020.76376  Sayfalar 261 - 270
Radyografiler, diş hekimliği alanında dentoalveolar ve maksillofasiyal bölgeye ait patoloji ya da hastalıkların tanısında yaygın olarak kullanılmaktadır. Gelişen teknoloji ile birlikte dental görüntüleme pratiğinde dijital radyografi konvansiyonel radyoloji ile karşılaştırıldığında sağ-ladığı avantajlar nedeni ile diş hekimleri arasında giderek tercih edilen bir yöntem olmaya başlamıştır. Charged-Coupled-Device, Complementary Metal Oxide Semiconducter ve fosfor plaklar dijital radyolojide kullanılan sensörlerdir. Fosfor plak sistemleri; konvansiyonel filme olan benzerlikleri, kablosuz olmaları, mevcut film tutucular ile uyumlu olmaları ve diğer dijital sensörlere kıyasla daha ekonomik olmaları nedeniyle daha çok tercih edilen sensörlerdir. Ancak tüm sistemlerde olduğu gibi fosfor plak sistemlerinde de bazı hata ve sorunlar ile karşılaşılmaktadır. Bu çalışmanın amacı konvansiyonel ve fosfor plak sistemlerinde tespit edilen görüntü hataları tanımlamak, oluşum sebeplerine göre hataların nedenlerini ve çözümlerini değerlendirmektir.
Radiographs are widely used in the diagnosis of pathologies or diseases related to dentoalveo-lar and maxillofacial region in dentistry field. With advancing technology, digital radiography in dental imaging practice has become an increasingly preferred method among dentists due to its advantages compared with conventional radiology. Charged-Coupled-Device, Comple-mentary Metal Oxide Semiconductor and phosphor storage plates are the sensors used in digi-tal radiology. The phosphor storage plates are cordless and similar with conventional films, compatible with existing intraoral film holders, and are more economical than other digital sensors. Therefore, phosphor storage plates are more preferred sensors among all sensors. However, as in all systems, some errors and problems are encountered in phosphor plate systems. The aim of the study was to identify the artifacts detected in conventional and phosphor plaque systems, to evaluate the causes and solutions of the faults according to the occurrence reasons.

LookUs & Online Makale