ISSN 1307-8593 | E-ISSN 2458-9586
7tepe Klinik Dergisi - Yeditepe J Dent: 11 (2)
Cilt: 11  Sayı: 2 - 2015
ÖZGÜN ARAŞTIRMA
1.
Sodyum askorbat irrigasyonunun fiber postların bağlanma kuvveti üzerindeki kısa süreli etkisi
The short-term effect of sodium ascorbate irrigation on push-out bond strengths of fiber posts
Zeynep Özkurt Kayahan, Haktan Yurdagüven, İdil Dikbaş, Mehmet Baybora Kayahan, Ender Kazazoğlu, Mübin Soyman
Sayfalar 5 - 13
Amaç: Bu çalışmanın amacı, kanal dolgusunun hemen ardından hazırlanan post boşluklarının irrigasyonundan sonra, fiber postların kök kanal dentinine push-out bağlanma kuvvetinin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: 30 adet tek kanallı üst kesici ve kanin dişleri 3 gruba ayrıldı (n: 10). Kanal tedavileri tamamlandıktan ve post boşlukları hazırlandıktan sonra dişler farklı solüsyonlarla yıkandı. 1.gruptaki dişler distile suyla yıkandı ve kontrol grubu olarak belirlendi. 2.gruptaki dişler %5,25 NaOCl, %17 EDTA ve distile suyla yıkandı. 3.gruptaki dişler % 5,25NaOCl, %17 EDTA ve distile suyla yıkandı. Ardından, bu gruptaki dişlere 10 dk boyunca %10 sodyum askorbat solüsyonu uygulandı. RelyX fiber postlar RelyX Unicem self-adeziv rezin simanla yapıştırıldı. Köklerin kuronal, orta ve apikal olmak kaydıyla her bölümünden 3 adet kesit alındı ve toplamda 90 adet kesit elde edildi. Pushout bağlanma dayanımı testi ve kırık tiplerini belirlemek amacıyla SEM analizi yapıldı. İstatistiksel analiz için one-way ANOVA ve Tukey HDS testleri kullanıldı (p<0.05). Bulgular: Ortalama bağlanma dayanımı değerleri kontrol grubunda 8,64±3,73 MPa, 2.grupta 8,37±2,88 MPa ve 3.grupta 9,94±2,94 MPa olarak bulundu. Kök bölgelerine ve kullanılan irrigasyon solüsyonlarına göre bağlanma dayanımı değerleri arasında anlamlı bir farklılık gözlenmedi (p>0.05). Sonuç: Post boşluğu hazırlandıktan sonra uygulanan sodyum askorbat solüsyonu, NaOCl ve EDTA’ya kıyasla fiber postların dentine bağlanma kuvvetini arttırmamaktadır.
Aim: The aim of this study was to evaluate the pushout bond strength of fiber posts to root canal dentin after irrigation of post spaces, prepared shortly after root canal filling. Materials and Methods: Thirty roots of maxillary central incisors and canines were divided into 3 groups (n=10) and irrigated with different solutions after post space preparations. In the first group that served as the control, only distilled water was used for irrigation. In the second group, 5.25% NaOCl, 17% EDTA and distilled water were used subsequently for irrigation. In the third group, 5.25% NaOCl, 17% EDTA and distilled water were used. Then, 10% sodium ascorbate was applied to root canal for 10 minutes. RelyX Fiber Posts were cemented with RelyX Unicem selfadhesive resin cement. Three slices from different root regions (coronal, middle, apical) were sectioned, and totally 90 slices were collected. The push-out test was conducted and the SEM analysis was performed to determine the failure modes. One-way ANOVA and Tukey HDS tests were used to analyze the data (p<0.05). Results: The mean bond strength was found as 8.64±3.73 MPa in the control group, 8.37±2.88 MPa in the second group and 9.94±2.94 MPa in the third group. There were no statistically significant differences between the bond strength values of the groups related to irrigation procedures and root regions (p>0.05). Conclusions: Sodium ascorbate application after post space preparation did not cause higher bond strength of fiber posts to dentin, compared to conventional NaOCl and EDTA irrigation.

2.
Erbium-Doped Yttrium Aluminum Garnet (Er: YAG) Lazerin Periodontitisli Kök Yüzeylerinde Neden Olduğu Morfolojik Değişikliklerin Taramalı Electron Mikroskobu Ile Değerlendirilmesi
Effect Of Erbium-Doped Yttrium Aluminum Garnet (Er: YAG) Laser On The Morphology Of Periodontally Diseased Root Surfaces With Scanning Electron Microscopy
Ahmet Aydoğdu, Umut Ballı, İlker Keskiner, Seda Sağır
Sayfalar 15 - 19
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı kök yüzeyi düzleştirilmesi sırasında kullanılan el aletleri, ultrasonik kazıyıcılar ve Erbium-Doped Yttrium Aluminum Garnet (Er: YAG) lazerin kullanılması ile kök yüzeyinde oluşabilecek morfolojik değişiklerin değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Periodontal nedenlerle çekimine karar verilmiş 60 adet diş toplanmıştır. Dişlerin çekim sonrası kökleri ve kök uçları elmas frez ile kesilerek uzaklaştırıldı. Her grupta 30 diş olmak üzere 2 grup oluşturuldu. İlk grubta kök yüzey düzleştirilmesi işlemi el aletleri ve ulrasonik aletlerle yapıldı. Ikinci grupta kök yüzey düzleştirilmesi el aletleri, ulrasonik aletler ve Er: YAG lazer ile yapıldı. Daha sonra dişler kurutularak taramalı electron mikroskobu (SEM) ile incelemeye hazır hale getirildi.
BULGULAR: 500X büyütmede yapılan kök yüzey incelemesinde kök yüzeylerinde erime, karbonizasyon oluşumu gibi ileri morfolojik değişikliklere rastlanmadı. Her iki grupta da kök yüzeylerinde kalkulus uzaklaştırıldı. Ancak lazer uygulanan grupta kök yüzey düzensizlikleri daha fazla izlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: 160 mj/pulse ile Er: YAG lazerin, el aletlerine ve ultrasonik kazıyıcalara ek olarak kullanılması, kök yüzeylerinde çok ileri hasara neden olmamakla birlikte, kök yüzeylerinde çok daha fazla düzensizliğe neden olmuştur.
INTRODUCTION: The purpose of the present study was to evaluate the ultra structural changes which happened after treatment of the root surfaces with hand and ultrasonic instrumentation followed by Erbium-Doped Yttrium Aluminum Garnet (Er: YAG) laser irradiation.
METHODS: A total of 100 freshly extracted periodontally involved single rooted teeth were collected. Crown and apical parts of the root were cut off using a diamond bur. Teeth were randomly divided into 2 groups having 50 teeth each: first group: were treated with hand and ultrasonic scaling samples, group2: were root planed using conventional hand curette, ultrasonic scaler and Er: YAG laser. Furthermore, the teeth were dried, coated and monitored with scanning electron microscope (SEM).
RESULTS: Photomicrographs from samples of root surfaces which were taken at magnifications up to 500X revealed that there were not any severe morphologic changes, such as melting and charring, in any group. Both of the groups showed effectiveness in calculus removal. However, the samples treated by laser irradiation showed more irregularities and distortions.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Er: YAG laser setting at 160mj/pulse, as an adjunctive to traditional scaling and root planning, did not induce severe damages to root surfaces, although root surface irregularities were more pronounced in laser treated group compare to hand and ultrasonic scaling group.

DERLEME
3.
Süt azı hipomineralizasyonu
Deciduous molar hypomineralization
Zerrin Abbasoğlu, Elif Beril Gürdoğan, Senem Selvi Kuvvetli
Sayfalar 21 - 25
Çocuklarda görülen sorunlar arasında yerini alan büyük keser hipomineralizasyonu (BAKH) ve süt azı hipomineralizasyonu (SAH) sık rastlanan durumlar haline gelmiştir. BAKH’da sürmekte olan birinci büyük azılarda ve bazen sürekli keser dişlerde sınırları belirgin opasiteler görülmektedir. SAH görülen çocuklarda ise, ikinci süt azı dişlerinde sınırları belirgin opasiteler görmek mümkündür. Hipomineralize olan mine dokusu sağlam mine dokusuna göre daha az mineral içermekte ve bu durum sonucu genellikle sürme sonrası doku kaybı ve hızlı ilerleyen çürük lezyonları görülmektedir. Bu derlemenin amacı SAH tanısının, oluşum mekanizmasının ve etiyolojik faktörlerinin değerlendirilmesidir.
Molar incisor hypomineralisation (MIH) and deciduous molar hypomineralisation (DMH) are frequently occurring dental problems in children. Children with MIH have demarcated opacities in their errupting first permanent molars often in combination with demarcated opacities in their permanent incisors. Similarly, children with DMH also have demarcated opacities in their second primary molars. The hypomineralised enamel has a lower mineral content compared to healthy enamel, which often results in post-erruptive enamel loss together with rapid caries progression. The purpose of this review is to evaluate the diagnosis, formation mechanism and ethiological factors of DMH.

4.
Kök kanallarından kalsiyum hidroksit uzaklaştırılmasında kullanılan yıkama solüsyonu aktivasyon yöntemleri
Different activation techniques for removal of calcium hydroxide paste from root canals

Sayfalar 27 - 31
Makale Özeti |Tam Metin PDF

OLGU RAPORU
5.
İmplant öncesi yüksek poröziteli rezorbe olabilen aygıt kullanımı ile alveolar kemiği koruma: Bir olgu sunumu
Alveolar bone preservation by using highly porous bioabsorbable device before implantation: A case report
Mert Açıkgöz, Murat Günbatan, Ayşem Yurtseven, Gülsüm Ak
Sayfalar 33 - 35
İmplant tedavisinde en önemli ve güncel konu alveolar kemik yüksekliği ve genişliğini diş çekimi sonrasında korumaktır. Diş çekimini takiben 2 yılda %40-60 oranında kemik kaybı gözlenmektedir. Günümüzde alveolar soketin korunarak yeterli kemik seviyesinin sağlanabilmesi için yeni teknolojiler geliştirilmektedir. Bu vakada alveol kemiğinin çekim sonrasında yüksekliğini ve genişliğini minimum kemik kaybı ve normal kemik yapısı ile korumak için, alveolar soket duvarlarının rezorpsiyonunu önleyen yüksek poröziteli rezorbe olabilen aygıt (Alvelac) kullanıldı. Alvelac poröz, osteokondüktif, biyouyumlu ve rezorbe olabilen bir sentetik iskelet yapıdır. 3D yazıcı teknolojisi kullanılarak Polilaktik-koglikolik asit (PLGA) ve Polivinil alkolden elde edilmiştir. Aygıt ile kemik iyileşmesi ve ogmentasyon ihtiyacının azalması sağlanarak büyük bir avantaj elde edilir. Daha sonra 2-6 aylık süre içerisinde aygıt rezorbe olur. Bunun yanında implant tedavisi gibi dental işlemlerin yapılmasında kemik kaybını önleyerek yardımcı olmaktadır. Böylelikle hastalarda greft uygulaması gibi ikinci bir cerrahi operasyon gereksinimi ortadan kaldırılarak çekim sonrası kemik rezorpsiyonun engellenmesi hedeflenmektedir.
The most important issue for implantation is maintaining height and width of alveolar bone after extraction. Forty to 60 percentage of the bone resorbs in 2 years after dental extraction. The new technologies are about to be developed to protect the bone level by obtaining alveolar socket preservation. In this case, we used Alvelac TM to maintain the original height and width of the socket with minimal bone loss and normal bone structure by blocking the collapsing of alveolar socket walls. Highly porous bioabsorbable device (AlvelacTM) is a porous, osteoconductive, biocompatible and biodegradable synthetic scaffold synthesized from poly lactic-co-glycolic acid (PLGA) with polyvinyl alcohol and produced by using 3D printing technology. The device provides bone healing, decreases the need for bone augmentation and resorbs in 2 to 6 months. In addition, future dental procedures such as dental implants can be successfully performed. Accordingly patients need no additional surgery such as bone grafting for inadequate bone configuration after dental extractions.

6.
İnferior alveolar sinir lateralizasyonu: Bir olgu sunumu Running title: Inferior alveolar nerve lateralization
Inferior alveolar nerve lateralization: A case report
Erol Cansız, Berkem Atalay, Emine Akbaş
Sayfalar 37 - 40
Alveolar kemik eksikliğinin ogmentasyon tedavisi çoğunlukla değişkendir. Onley otojen kemik greftleme, alveolar distraksiyon osteogenezisi ya da alveolar vertikal sandiviç osteotomi gibi pek çok cerrahi teknik bu problemleri çözmek için tanımlanmışlardır. Bu tekniklerden biri alveolar sinir repozisyonudur ve bu vaka raporunun amacı dental implant tedavisi ile beraber uygulanan inferior alveolar sinir lateralizasyon cerrahi tekniğinin tanımlanmasıdır.
Augmentation of alveolar deficiencies are the challenging generally. Lots of surgical techniques such as, onlay autogenous bone grafting, alveolar distraction osteogenesis or alveolar vertical sandwich osteotomies were described to solve that problem. One of these techniques is the alveolar nerve reposition and the aim of this report is to describe the surgical technique of inferior alveolar nerve (IAN) lateralization combined by dental implantation.

7.
Posterior mandibuladaki kompleks odontomaya bağlı inferior alveolar sinir parestezisi: Bir olgu sunumu
Inferior alveolar nerve paresthesia related with a complex odontoma in the posterior mandible: A case report
Gül Merve Yalçın, Ayşe Yılmaz, Fatih Cabbar
Sayfalar 41 - 43
Odontomalar dental dokulardan meydana gelen selim odontojenik tümörlerdir. Bu lezyonlar kompleks ve kompaund olmak üzere iki sınıfa ayrılırlar. Bu leyzonların birçoğu asemptomatik olmalarına ve alınan rutin radyografilerde belirlenmelerine rağmen; bazı durumlarda süt veya sürekli dişlerin gömülü kalmalarına ya da geç sürmelerine neden olmaktadır. Bu vaka raporunda, 32 yaşında bir kadın hastanın inferior alveolar kanalın üzerinde yer alan kompleks odontomanın inferior alveolar sinirde neden olduğu parestezi ve lezyonun cerrahi olarak uzaklaştırılmasını takiben parestezinin ortadan kayboluşu sunulmuştur.
Odontomas are odontogenic benign tumors composed of dental tissues. These lesions are classified into two types: complex and compound odontoma. Although most of these lesions are asymptomatic and are often detected on routine radiographs, sometimes they can cause overretention, impaction and delayed eruption of both primary and permanent teeth. In this case report, we will present a case of 32-year-old female with complex odontoma superior to inferior alveolar canal in the left posterior mandible with inferior alveolar nerve paresthesia and the resolution of paresthesia after surgical removal of the lesion.

LookUs & Online Makale